Allah aşağıdaki ayetlerde;
Sad-24: “…..Davud kendisini imtihan ettiğimizi zannetti (düşündü). Bunun üzerine Rabbinden bağışlanma diledi, eğilip RUKUYA kapandı (harre rakian) ve Allah’a yöneldi.”
Fetih-29:”….Sen, onları RÜKUDA ve SECDEDE Allah’tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onların nişanları yüzlerindeki SECDE İZİDİR. Bu, onların Tevrattaki özellikleridir…” diyerek,
Namazdaki iki postürden olan ruku ve secde kelimelerini İSİM olarak kullanmıştır.
Oysa meallerin çoğunda;
Ruku ismi “ruku ederek, eğilerek, secdeye! kapanarak” vb,
Secde ismi “secde ederek “şeklinde yine Rabbin kastı dışında fiil olarak çevrilmesiyle birlikte bazı kesimler hemen mental içerikli anlamlar yüklemiştir.
Ruku; (fiziki eylem olmaktan çıkarılıp) sadece itaat, boyun eğme vb,
Secde; (fiziki eylem olmaktan çıkarılarak) sadece itaat, teslimiyet vb anlamlar verilerek, fiziki ruku ve secdenin peşi sıra namazın olmadığı iddiası güçlendirilmiştir.
Bu ıvecin en büyük başarılarındandır.
Namazdaki postürler ve manaları birbirinden ayrılmıştır.
Ve devamında gelen şey; zincirleme ayet inkarları olmuştur.