ARAPÇADA ÇOĞUL 3 DEĞİL 2’DEN BAŞLAR. O ZAMAN MEALLER NASIL ANLAŞILIR?

Arapçayı yeni öğrenmeye başladığınızda ilk öğrendiklerinizden ikisi;

Çoğul (cem) dendiğinde kastedilen; 3 veya DAHA FAZLASIDIR.  Arapçada çoğul, sadece belli eklerin ilave edilmesi ile türetilmez ve birçok kural bilgisine sahip olmanız gerekir.

İkil (tesniye) dendiğinde kastedilen; 2’dir. Genellikle ilgili zamir türlerinden ikil olduğu anlaşılır.

Bilgiler böyle olunca ayette üst sayısal sınır konmamışsa eğer; cem olan kelime kullanıldığında o kelimenin en az 3 şeyi, tesniye halinde kullanıldığında mutlaka 2 şeyi ilgilendirir olduğu üzerinden anlama yaparsınız.

Yeni öğrendiğim şu ki mutlak doğru olarak öğretilen çoğul-ikil ayrımı, Arap gramerinde yapılan tartışmaların başında gelen konulardanmış.

Çoğul konusunda hem yapılış şekli, hem sayısal değer hem de irab bakımından tartışmalar her dönemde yapılmış. Meğerse Ömer ve Osman halifeler döneminden başlayan ve tarihte yüzlerce dil bilimcinin tartıştığı ve kitaplar yazdığı bir konu olmuş.

Ayrıca Hicri 1. yüzyılda Arapların, Arapçayı sonradan öğrenen Müslümanlarla hayatın her alanında iç içe yaşamaya başlamaları sahip oldukları selikalarının (güzel konuşma ve yazma yeteneği) bozulmasına sebep olup bunun neticesinde dilsel hatalar artarak görülmeye başlanmış.

Uzak değil belki 80-90 yıl önce kullandığımız yazı dili ve günlük konuşmalar ile bugün kullandığımız yazı dili ve özellikle günlük konuşmalar arasında bile dağlar kadar fark bulunur. Konumuza dönersek;

Kur’an başta olmak üzere onu doğru anlamak ve ondan hüküm çıkarmak için sadece kelimelerin lügat anlamlarının bilinmesi yeterli değildir.

“Kur’anın doğru anlaşılması başta nahiv, sarf ve belagat olmak üzere Arap dil ilimlerine vakıf olmayı geretirir.” cümlesinde doğruluk payı olsa da;

Kur’anı sadece bu kesimin bilip anlayacağı ve diğerleri olan bizlerin bu kesime itaat etmemiz idiasına; tıpkı meal okumayın, okusanız da üzerinde yorum yapmayın çünkü sizin ilminiz ve bilginiz kafi gelmez diyerek Kur’andan uzak tutan bazı dini fırkalara karşı olduğum gibi karşı olduğumu söylemek isterim.

Tartışma şu ki; Cemin (çoğulun) alt sınırı, tesniye (ikil)dir. Yani çoğul 3’ten değil 2’den başlar.

Bu alan çok ciddi ve kapsamlı bir çalışma alanıdır. Bu alanda uzmanlaşmadığım için faydalandığım kaynağı tez ve anti-tezleri ile birlikte sizlere sunuyorum. Kaynağım;  Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Güngör hocaya ait “ARAPÇADA ÇOĞULUN SAYISAL DEĞERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME” yazısıdır.

Yazıda göreceğiniz üzere çoğulun 2’den başladığını söyleyenler Kur’andan delil ayetler getirebilirken, 3’ten başladığını söyleyenler akli ve nakillerden (rivayet) delil getirirler.

Birlikte inceleyelim ve biz de düşüncemizi sonunda belirtelim..

Çoğulun “2” Olduğunu Söyleyenlerin Delillerine ve Yapılan İtirazlara Bakalım;

1-Şuara-15: (قَالَ كَلَّاۚ فَاذْهَبَا بِاٰيَاتِنَٓا اِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ )

Meali: “Hayır, haydi ikiniz ayetlerimizle gidiniz! Kuşkusuz Biz, sizinle beraber işiteniz. dedi.”

Ayetlerde Allah’ın hitap ettiği kişiler Musa ve Harun nebilerdir. Yani iki kişiden bahsettiği çok nettir.

فَاذْهَبَاfiili tesniye (ikil) kullanılmışken devamında tesniye zamiri olan كُمَا” kullanılMAmışır.

Kullanılmış olsaydı anlam; “ikinizle beraber işitenleriz”, olacaktı.

Ama çoğul olan”كُمْ”  zamiri kullanılmış ve anlam;  “sizinle beraber işitenleriz”,olmuştur.

Sonuç olarak;  ayette tesniye (ikil) zamiri olan “ كُمَا değil de, çoğul zamiri olan “كُمْ  kullanılması; çoğulun “2”yi de ifade ettiğini göstermektedir.

Şuara-16: (فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ )

Meali:İkiniz de Firavun’a gidiniz ve deyiniz “Muhakkak biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz.”

Bu ayetteyse  فَأْتِيَا ve فَقُولَٓاfiileri tesniye (ikil) olarak kullanılmıştır. Yukarda her ne kadar çoğul olan”كُمْ”  zamiri kullanılmış olsa da tesniye oldukları bu ayetle de tekrar ve teyit edilmektedir.

İTİRAZ:

كُمْ”  çoğul zamirinden dolayı 3. bir kişi daha da vardır, derler.

Kimileri Firavun derken kimileri ” ” kelimesinin “yardımcı olmak” amacını içeren birliktelik ifade ettiği gerekçesiyle zamirin Firavun’a değil  Musa, Harun ve onlara iman eden İsrail oğullarına döndüğü görüşünü savunurlar.

Bu durumda çoğul zamiri 2 kişiye değil en az 3 kişiye hitaben kullanılmıştır, derler.

CEVABIMIZ:

15. ayetteki muhataplar SADECE 2 nebidir. Nebilerin gitmeleri ve konuşmaları emredilmektedir. Gittikleri yerde konuşacakları kimseler vardır.

Eğer “Sizleri işiteniz” demiş olsaydı, konuşacakları kimselerde dahil olacağından كُمْ zamiri mutlaka 3 ve daha fazlasını işaret etmiş olurdu.

Oysa “Sizinle beraber işiteniz” ifadesindeki yani beraber kelimesi buna müsade etmez.

3. kişi olarak İsrail oğulları kastedilmiştir, diyenlere cevabımız ise 16. ayettir. “Alemlerin Rabbinin Elçisiyiz” diyenler sadece Musa ve Harun nebilerdir. Kimse bu cümleye ortak olamaz.

Yani 3. kişi/grup İsrailoğulları da olamaz. Bu nedenle çoğul zamiri 2’den başlamış olur.

2- Yusuf-83: (عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَن۪ي بِهِمْ جَم۪يعًاۜ)

Meali: “…Umulur ki Allah onların hepsini bana  getirir….”

Ayette “هُمْ “zamiriyle kastedilen Yusuf nebi ve Bünyamin olarak bilinen küçük kardeşidir. Aslında 2 kişidirler.

İTİRAZ:

Bu zamirin; Yusuf nebi, kardeşi “Bünyamin” ve Yusuf-80. ayette oradan ayrılmayacağını ve geri dönmeyeceğini söyleyen abisi olmak üzere 3 kişiden oluştuğu iddia edilir.

CEVABIMIZ:

İddia mantıklı gibi görünse de aşağıdaki ayetten dolayı;

Yusuf-87:“Ey oğullarım! Gidin Yusuf’u ve kardeşini araştırın….”

Ayetindeki هُمْ” zamirinin  2 kişiyi kastettiği anlaşılır. Çünkü Yakup nebinin, diğer çocuklarının kötülük yapmalarından endişelendiği ve korktuğu ve dahi özlem çektiği Yusuf nebi ve Bünyamindir. Ve bu ayet ile o, Yusuf ve Bünyaminin araştırılmasını ister, 3. oğlunu değil.

Çünkü 3. oğul şehirde zorla tutulmamış kendi kalmayı tercih etmiştir.

Ama Yusuf nebi çocukluğundan beri kayıp ve Bünyamin de zahiren sarayda zorla tutulan olarak gözükmektedir.

3- Sad-21: (وَهَلْ اَتٰيكَ نَبَؤُ۬ا الْخَصْمِۢ اِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَۙ )

Meali: “Mabede tırmanan davacıların haberi sana ulaştı mı?”

Sad-22: (اِذْ دَخَلُوا عَلٰى دَاوُ۫دَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْۚ خَصْمَانِ بَغٰى بَعْضُنَا عَلٰى بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّوَلَاتُشْطِطْ وَاهْدِنَٓا اِلٰىسَوَٓاءِالصِّرَاطِ)

Meali: “Davud’un yanına girdiklerinde o, onlardan korktu. “Korkma! İki davacıyız. Birimiz ötekine haksızlık etti. Şimdi sen, aramızda hak ile hüküm ver. Haksızlık etme; bize doğru yolu göster!.” dediler.”

Ayetlere birlikte baktığımızda birbirinden davacı iki kişiden bahsedildiği halde;

دَخَلُوا, تَسَوَّرُوامِنْهُمْ,قَالُوا,ifadelerinin tümünde çoğul kalıplar kullanılmıştır.

“2” sayısı çoğul kabul edilmeseydi eğer, yukardaki çoğul ifadeler aşağıdaki gibi;

tesniye şeklinde yazılması gerekecekti.

İTİRAZ:

Ayette geçen kelimesi aslen mastar olmasından dolayı müfred, tesniye ve cem için kullanılabilir. Ayrıca ayette bahsedilen iki hasım birer kişi olsalar da o hasımlar hem melektirler hem de onlarla beraber olaya şahit olmak üzere bir melek topluluğu da bulunmaktadır. Gelen zamirler de sadece iki hasıma değil onlarla beraber gelen melek grubu dahil hepsine döndüğü için çoğul olarak gelmiştir. Netice de iki kişiye dönen çoğul zamiri söz konusu değildir.

CEVABIMIZ:

Ayetteki ” kelimesi tesniye ve cem için de kullanılabilir. Ayrıca ayette bahsedilen iki hasımın birer kişi olsalar da ” diyerek tesniyeyi kabul ederler.

Fakat  çoğul anlam vermek için bu hasımların melek olduğunu ayrıca onlarla beraber gelen şahit melek grubu açıklamasını yaparak 3’e tamamlarlar.

Oysa ilgili ayetlerde bu hasımların melek olduğuna dair en küçük bir işaret dahi bulunmaz.

O iki hasım insandırlar.

Çünkü Sad-23. ayette Bu benim kardeşim…”demelerinden Davud’un yanına girenler hem kardeş hem de birbirlerine hasım oldukları çok açıktır ve melek olduklarına dair herhangi bir işaret veya açıklama yoktur.

Kaldı ki bu hasımlar melek olsaydı duvarı tırmanarak mabede girdikleri detayı verilmezdi. Bu detayın verilmesi büyük ihtimalle Davut ile görüşmek istemelerine rağmen görüşemediklerinden dolayı duvarı tırmanarak girmek zorunda kaldıklarını ifade eden bir cümledir.

Bu açıklamalar onların gayet insan olduklarını ispat ederken müfessirlerin; davacıların bu beyanlarının aksine “melekler” iddiası tamamen Kur’an dışı düşünce ve iddialarıdır.

4- Nisa-11: (فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ)

Meali: “Eğer ölenin kardeşleri varsa, anneye altıda bir pay düşer.”

Ayette geçen  اِخْوَةٌ   yani kardeşler ifadesinden maksatın en az 2 ‫kardeş olduğunu alimler icma ile aralarında kabul etmişlerdir ama mecazi olduğunu iddia etmişlerdir.

Buna heriki tarafta itiraz etmez ama yinede çoğulun en az sayısının “2” olduğu hakkında tartışmaya devam ederler.

5- Enbiya-78: (وَدَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ ف۪يهِ غَنَمُ الْقَوْمِۚ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِد۪ينَۙ )

Meali: “Davud ve Süleyman, halkın koyunlarının yayıldıkları ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz, onların hükümlerine tanıktık.”

Ayette geçen ‫هِمْ‬ُ zamirinden kasıt Davud ve Süleyman nebi olmak üzere iki kişidir.

Bahsedilen hükmü veren de Davud ve Süleyman nebilerdir.  Davud ve Süleyman isimlerinden hemen sonra gelen يَحْكُمَانِ  fiili de tesniye (ikil) olarak gelmiştir.

Daha sonra aynı isimlere dönen zamirin cemi (çoğul) olarak gelmesi, tesniyenin “2”ye işaret ettiği
gibi çoğulun da en az “2” den başladığını göstermektedir.

İTİRAZ:

هِمْ‬ُ  zamiri sadece Davud ve Süleyman’a değil, onlarla beraber lehine ve aleyhine hüküm verilenlere de yani ayette kendilerinden bahsedilen bahçe sahibi ile sürü sahibine de dönmektedir. Böylece zamir “2”ye değil “3” ve fazlasına dönmüştür, derler.

CEVABIMIZ:

3. kişi olarak kendilerinden bahsedilen bahçe ile sürü sahipleri elbette ayette anılmaktadır.

Ayette bahsedilen kişi sayılarından dolayı çoğul zamiri kullanılmamıştır.

Çoğul zamiri hüküm verenlere bağlanmış olduğundan, kaç kişinin hüküm verdiği anlaşılmaktadır.

Bahçe ile sürü sahipleri hüküm veren değil haklarında hüküm verilenlerdir.

Yani hüküm verenler yine ve sadece Davud ve Süleymandır. Ve çoğul zamir, yine 2’yi kapsamıştır.

6- Tahrim-4: (……اِنْ تَتُوبَٓا اِلَى اللّٰهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَاۚ)

Meali:İkinizin kalplerinin kaymasından dolayı Allah’a tevbe ediniz.

Ayetin başındaki تَتُوبَٓا   fiil ve sonundaki zamir كُمَاۚ  ikil yani tesniye olarak gelmiştir ve hitabın iki kişiye olduğu anlaşılmaktadır.

Bir kişinin sadece bir kalbi olduğuna göre çoğul kalpten bahsedilmektedir. Buna rağmen;‫şeklinde tesniye olarak değil‬  قُلُوبُكُمَاۚ  şeklinde çoğul olarak zikredilmiştir. Bu durumda çoğul olan ‬toplamda iki kişinin 2 kalbine işaret ettiğinden  çoğul olan “kalpler” kelimesi “2”ye delalet etmiştir ki bu da tesniyenin çoğul olduğuna delalet etmektedir.

İTİRAZ:

Ayetteki “ ” kelimesinden maksat, malum organın kendisi değil, onun içerdiği arzu, istek ve meyillerdir. Çünkü bir et parçasından ibaret olan kalp, bir şeye meyletmez ve bir şeyden kaymaz. Meyleden ve cayan kalpteki duygu ve arzulardır. Tek kalpte dahi sayısızca duygu ve isteklerin barındığı zaten bilinen bir gerçektir. Bunun için ‫tesniye değil çoğul olarak zikredilmiştir

Ayrıca bu tür yerlerde tesniyenin çoğul kalıbında gelmesi, çoğulun en az sayısının 2 olduğuna dair kanıt olamaz.

Zira bu ifade hakiki değil, sadece tesniyenin yarattığı ağırlığı gidermek ve telaffuz kolaylığını sağlamak içindir ve mecazi bir ifadedir.

CEVABIMIZ:

Kelimenin mecaz anlam taşıması onunla ilgili kuralın değişmesine engel değildir.

Evet kalp tekil bir kelime olup hakikatte içinde bir çok yani çoğul duyguyu barındırır. Ondan bahsederken “kalbim” deriz, duygulardan dolayı “kalplerim” değil.

Ama iki kişinin kalbinden bahsederken; Allah “İkisinin kalbi”  demeyip “İkisinin kalbleri” diyerek çoğulu doğru anlamamızı istemiştir.

Daha somut bir örnek vermek gerekirse;

Tek bir eviniz ve içinde 5 tane odası bulunsun. Siz odaları çok olduğu için, “evlerim” demezsiniz çünkü birden fazla ev olduğunu düşündürür.

İki ayrı kişinin birer evinden bahsedildiğinde ise; “İkisinin evleri” denirse, odaların çokluğundan dolayı 3 evden bahsedildiğini anlamayız.

Bu örnekten çoğul olan “evleri” kelimesinin yine 2 ye işaret ettiğini, mecaz anlam taşısa da sonucun değişmediğini anlarız.

7- Birinci çoğul şahıs zamirinde 2 ile daha fazla olan sayılar arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.

Çünkü konuşanla beraber bir veya birden fazla kişi de olsa (söyledik, gittik, biz) şeklinde çoğul zamiri kullanılır. Örneğin;

Şuara-17: (اَنْ اَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۜ )

Meali:“İsriloğullarını bizimle beraber gönder!”

Bu kimseler Firavunun huzuruna çıkan Musa ve Harun nebiler olup Firavundan, İsrailoğullarının kendileriyle göndermelerini istemektedirler.

Bizimle ifadesi de 2 kişiyi kastetmektedir. Bu da “2”nin de cem olduğunu göstermektedir.

Birinci çoğul şahıs  yani “Biz” zamirinde tesniye ve cemi eşittir.  Fakat bu durum, cemi kalıplarının da “2”ye delalet ettiğine kanıt olamaz şeklinde itirazları olsa da biz Kur’andaki kullanımlara bakarız.

Özet olarak her iki taraf da deliller sunmaktadır. Fakat Kur’andan getirilen deliller, akli ve nakli delillere göre benim için tartışmasız doğru delillerdir.

Dolayısıyla cem, “2” den başlar diyenlerin safındayım.

İki tarafın da birbirini gramer açısından yetersiz bulduğu suçlamalarını ve gramer bilgilerine boğduğu cevaplarını okudum. İlimleri mutlaka Kur’anı anlamada gerekli ve önemlidir.

Ama Kur’andaki 1 ayet bile çoğula 2 demişse, BU KONUDA tüm nahiv ve sarf ustalarının milyon kuralı kenarda dursun, bilgilerini Kur’ana göre tanzim etsinler Kur’anı bilgilerine göre değil, diyebilenlerdenim.

Peki cemin 2’den başlaması ne demek ne işe yarayacak? diye sorabilirsiniz;

Girişte belirttiğimiz üzere daha ilk dönemlerde Arapların selikaları bozulmaya başlamıştır.

Hatalı bir gramer bilgisini Allah bu ve buna benzer ayetler ile düzeltip çoğulu 2’den başlatın mesajı veriyor olabilir.

Peki bu mesaj neden önemli olsun? diye soracak olursanız;

Dikkatlerinizi Sad-21 ve 22. ayetlere tekrar çekmek isterim.

Çoğulu 2’den başlatmamak için, ayetlerde işareti dahi olmadığı halde o iki insan hakkında; onların melekler olduğu, 3. tarafın ise olaya şahit olacak melekler grubu olabileceği gibi Kur’an dışı yorumlar yapılmasına neden olmuştur.

Bu yorumları, meallerin içine ve tefsir kitaplarına geçiren müfessirler olmuştur.

Bu tefsir ve yorumların, okuyanlar tarafından itibar edilip kaynak olarak bakıldığını lütfen hatırınızda tutun.

İşte önemsizmiş gibi görünen bir zamir hakkındaki hatalı bilgi ve o hatalı bilgiyi doğrulamak için yapılan ayet anlamaları..

Sizce mesele gerçekten küçük veya önemsiz mi?

Yazısını alıntıladığım İbrahim hoca, sadece bu ayetler değil Kur’anda başka örnek ayetler olduğunu da yazmış.

İmkanım olsa böyle bir çalışmayı tüm Kur’an için yaparak daha hangi zorlama ve farklı anlamalar karşımıza çıkacak öğrenmek isterim. Fakat bunun için samimi niyetli ve azimli bir ekibe ihtiyaç var ki o da ben de yok.. Ben de karşıma çıktıkça yazımıza ekleyip paylaşmaya devam edeceğim inşaallah..

 

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments