Hamr’ın Allah tarafından çifte haram edildiğine ve içki ayetleri arasında nesh olmadığına dair çalışmamızı öncelikle ve önemle okumanızı tavsiye ediyorum. Çalışmamın linki;
Hamr(الْخَمْرِ); zihni bulandıran, söylediğini ve yaptığını değerlendiremez hale getiren katı, sıvı her nesnedir.
Sukara(سُكَارٰى); insanın iradi olarak ne dediğini, niçin söylediğini bilememe, kendisine söylenenleri tam anlayamama hali yani aklın örtülmesidir. Genel olarak sarhoşluk olarak bilinir.
Hamr ile Sukara arasında sebep sonuç ilişkisi vardır.
Hamr sebep, sukara sonuçtur.
Su da bir içkidir ama haram değildir. Örneğin bira da bir içkidir fakat haramdır. Onu haram yapansa içindeki hamr’dır.
Hamrın belli bir miktardan sonra insan bedeninde yapacağı mutlak etki, onu sukara (sarhoş) etmesidir.
Ama sukaranın sebebi her zaman hamr değildir.
En basiti tıbbi olarak aldığınız narkoz bile zihninizi örter ve yaşadığınız halin ismi artık akıl örtülmesidir.
Ayrıca Kur’anda sukara nasıl tanımlanmış ilgili ayetlere bakalım;
Hac-2: “Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutur, her yük sahibi(hamile) yükünü bırakır ve insanları sarhoş görürsün ama onlar sarhoş değildirler. Fakat Allah’ın azabı şiddetlidir.”
Yukardaki ayet şiddetli korkunun, insanın aklını örtmesinden bahseder. Bunu biz “korkudan donakaldım” olarak ifade ederiz.
Hicr-72: “Ömrüne yemin olsun! Şüphesiz ki onlar sarhoşlukları içinde bocalarlar.”
Yukardaki ayet, şehvet azgınlığı ile sağa sola saldıranların içine düştükleri durumu ifade eder.
Nahl-67: “Üzüm ve hurma meyvelerinden sarhoşluk ve güzel rızık elde edersiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan halk için, bir ayet vardır.”
Yukardaki ayet bilgi veren bir ayettir. Hüküm ayeti değildir. Yasak veya teşvik yoktur. Aklını kullananlar insanlar için aynı meyveden zıt iki tür mahsulun elde edilmesine veya nasıl elde edildiklerine dikkat çekerek bilime ve düşünmeye sevk etmektedir.
Kaf-19: “Ölümün sarhoşluğu kaçınılmaz bir gerçek olarak gelir, “İşte senin kaçtığın şey budur!”
Yukardaki ayetse ölüm öncesi insanın algılarının dünyaya kapanması halini ifade eder.
Özetle Kur’anda “sukara” yani sarhoşluk; ölüm baygınlığı, hamr sonrası sarhoşluk, şehvet azgınlığının pervasızca karşılanma çabası ve şiddetli korku durumunda aklın donakalmasını ifade etmiştir.
Ama biz konumuza dönüp Nisa-43. ayeti içki ve sukara(sarhoşluk) konusuyla ilgili inceleyelim;
Nisa-43: “Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar namaza(es-salat) yaklaşmayın…. Kuşkusuz Allah affeden ve bağışlayandır.”
Bu meale göre Allah, hamr almış kişinin “hala” sarhoş olduğunu kabul etmektedir.
Söz konusu meali okuduğunuzda, sarhoş olan kimse eğer ne dediğini biliyorsa namaz kılabileceği anlaşılabilmektedir.
İçki, içindeki hamr’dan dolayı haramdır.
Kişi; aklımı örtmeyecek kadar içip haram işlerim ama bu ayete göre de farz olan namazımı kılabilirim, olarak anlamaktadır.
Kişi bu açıdan, haram farzını delerim ama namaz farzını delmem, demektedir.
Fakat Nisa-43. ayet, gerçekten böyle mi demiştir?
Elbette hayır.
Çoğu zaman yapılan hata, bu ayette de yapılmış, ilgili edata en bilindik ve akla gelen ilk anlamı verilmiştir. Bu hataya ne yazık ki ilkin ben de düşmüş bulundum.
Ayette tek bir kelimenin hatalı meal edilmesi, Allah’ın emirlerindeki ciddiyete yakışmayacak hükümlerin çıkarılmasına neden olmuştur.
Bahsettiğimiz kelime “hatta (حَتّٰٓى)” edatıdır.
Bu edatın akla gelen ve en bilindik anlamı “-e kadar” olup ayete bu anlamı verilmiştir,
Oysa diğer ve çok önemli anlamı ise “bile” dir.
“hatta (حَتّٰٓى)” edatının “bile” anlamı, Enam-25. ayette kullanılmıştır.
(Enam-25: “Onlardan seni dinleyenler vardır; onu anlamamaları için kalplerine perde, kulaklarına ağırlık koyduk. Onlar her ayeti görseler de ona iman etmezler. İnkar eden kimseler sana geldikleri zaman bile, “Bu ancak öncekilerin masallarıdır.” diyerek tartışırlar.”)
Bu durumda Nisa-43. ayetin doğru meali;
Nisa-43: “Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilseniz bile namaza(es-salat) yaklaşmayın…. Kuşkusuz Allah affeden ve bağışlayandır.”
Bu meale göre Allah, kişinin bedeninde hamr varken, ne dediğini bilmesini bile önemsemeyip namazdan uzak durmasını emretmektedir.
Allah’ın tüm emirleri aklı başında olan, kendi isteği ile örtmeyenler içindir, sarhoş olmuşlar için değil.
Ayrıca Allah Ankebut-45. ayette, namazın, kişiyi fahşiyattan ve münkerden men ettiğini açıklar.
Ankebut-45: “Kitap’tan sana vahyolunan şeyi oku. Es-salatı (namazı) ikame et. Namaz fahşadan ve münkerden men eder. Kesinlikle Allah’ın zikri daha büyüktür. Allah, yaptığınız şeyleri bilir.”
Yani namaz kılan kişi haramlar, günahlar ve çirkinliklerle arasına mesafe koymalıdır.
Eğer mesafe koyamamışsa, onlara artık devam etmemek üzere tevbe amaçlı namazını kılmalı ve Allah’a yönelmelidir.
Allah’ın bu kişinin samimiyetine karşılık şans vereceğini ise, ayetin en son cümlesi olan Allah’ın çok affeden ve bağışlayan olma vaadinden anlarız.
Peki kişinin namazı, münker olan hamr ile arasına mesafe koymasına yetmiyorsa kıldığı namaz ne olacaktır?
Cevabını Maide-27. ayette arayacağız.
Maide-27: “Onlara, ademin iki oğlunun gerçek haberini anlat: Kurban sundukları zaman, birisininki kabul olundu, diğerininki kabul olunmadı. Dedi ki: “Seni öldüreceğim.” Dedi ki: “Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder.”
Bu ayete göre ibadetin, sadece yapılması yeterli değildir.
İbadetin nasıl ve ne niyetle yapıldığı da önemlidir.
Yapılan ibadetin kabul edilmesi için gereken, kişinin Allah’tan sakınarak (takva) ve emirlerine itaat ederek onu yapmasıdır.
Peki kişinin haram olan hamr’dan sakınmadan namaz kılmak istemesi, Maide-27. ayet gereği nasıl değerlendirilir? size bırakıyorum.
Bu iki ayet bu kadar net açıklamalar yapmışken, kişinin men edildiği hamr ile namaza durmak istemesi, namazdan sonra men edildiği hamrı tekrar tüketmeye devam etmesi, Allah’a saygı, sevgi, ibadet etme arzusu veya korku ile açıklanamaz.
Bu arada kimse konuyu kalp temizliği ile izah etmeye çalışmasın, rica ederim.
Çünkü kalbi en temiz insanlar, rasul-nebilerdir. Onlar da namazlarında en devamlı ve hakkıyla kılan örnek insanlardır.
Ayetlerin hükümleri çok net ve açıktır.
Allah’ın her nefiste olanı bildiğini tekrar ederken, nefislerimizde olanı sık sık kontrol edelim kıymetli arkadaşlar.
Maide-27. ayette Allah, Kabil olarak bildiğimiz Adem’in diğer oğlunun kurbanını kabul etmedi.
Kurban vazifesindeki takva eksikliği, kabulune engel olmuştur.
Allah bizden şartlarını belirlediği bir şeyi yapmamızı istediğinde, o şeyi şartlarına uygun olarak yapmamızı ister.
Peki namaz için takva söz konusu değil midir? Elbette her ibadetimizde olmalıdır.
Kişi hamr gibi haram madde kullanarak, bu ayette sarhoş olmasam da namaz kılmama izin var, düşüncesi takva ile ne kadar örtüşür?
Benim ayetlerden anladığım ise, hamrın zihin ve bedende etkisi ve kendisi varken, namaza niyet takva ile örtüşemez.
Evet doğru anlamışsınız Berrin hanım.
Merhabalar Berrin hanım.
Ayetten anladığım; hamr alan kişi hamr’ın etkisi hem zihninden hem de bedeninden tamamen arınmadıkça namaz kılamayacağıdır.
Hamr almış kişinin tevbe amaçlı namaz kılmasını ise, hamrdan arındıktan sonra namazını kılsın ama bu namazında tevbe etsin. Çünkü ayetin sonunda Allah’ın affeden olmasından bahsetmektedir, demek istemiştim.
Ama sanırım tweet karakter sayısının yetersiz olması nedeniyle kendimi tam ifade edememiş olmamdan kaynaklı anlayamamış olabilirsiniz.
Eğer hamr ile arasına mesafe koyamamissa tövbe amaçlı namazını kılmalı demişsiniz,hem de ne dediğini bilse bile namaza yaklaşmasına müsade etmemissiniz peki hamr kullanan bir insan hangi halde namaz kılacak, hiç bir halde tam olarak vazgeçmeden namaz kılmasın manası çıkıyor. Sonra ayetin sonunu tevbe amaçlı namaz kılsın Allah merhametlidire baglamissiniz , ne demek istediginizi tam anlayamadım efendim
İnsanın hamrdan sakınmadan namaz kılmak istemesi maide deki ayete göre kabul olunmuyor,ben öyle anladım
Salat-Es-salat konusuyla ilgili 7 veya 8 başlık halinde çalışma yaptım sayın coşkun.
Arama kısmına “Kur’anda Namaz” ile tarama yaparsanız karşınıza çıkacaktır.
Salat kelimesi ve şuan kıldığımıza namazla ilgili de bi yazı yazsanız çok iyi olur Nursel hamım