NEBİ-RASUL TANIMLARININ ÜZERLERİ ÖZELLİKLE Mİ ÖRTÜLDÜ?

Maide-67:Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et….”

Ayeti gereği Allah rasulu, Allah’tan bizzat “kendisi” vahiy alandır.

Kitap ise Allah’tan alınan vahiylerin toplamından ibarettir.

Bu durumda Allah rasulu kendisine KİTAP VERİLENDİR.

Aynı zamanda nebi de kendisine KİTAP VERİLEN” kişidir. 

Özetle; HER ALLAH RASULU aynı zamanda NEBİDİR.

HER NEBİ de aynı zamanda ALLAH RASULUDUR.

Rasulluk ve nebilik elbette aynı kişide toplanmıştır.

Aralarındaki tek fark; Allah Rasulunun tüm sözleri vahiydir.

Bu nedenle vahiy alırken kendi iradesi söz konusu değildir, kusursuz ve hatasızdır. Çünkü aldığı vahiy Allah korumasındadır.

Ama nebi; misyonu gereği  vahiylerden hüküm çıkaran ve onlarla hükmeden, yaptığı iş ve sözlerinde iradesini kullanan, hataya ve kusura açık olan tarafıdır.

İşte bu yüzden tüm itaat emirleri sadece vahiyden bahseden Allah rasulunedir, nebiye değil.

Allah, nebinin tanımını  Bakara-213. ve Bakara-136. ayette yapar.

Bakara-213: “İnsanlar hep bir toplum oluşturmuştur. Allah, müjde veren ve uyarılarda bulunan nebiler görevlendirmiş; ayrılığa düştükleri konularda insanlar arasında  hükmetmek için onlarla birlikte hak olarak kitap indirmiştir..”

Bakara-136: “Deyiniz ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve onların torunlarına indirilenlere, Musa ve İsa ile nebilere Rablerinden verilmiş olanlara (kitaplara) inandık. Biz onların arasında herhangi bir ayırım yapmayız. Biz kendini Allah’a teslim etmiş olanlarız.”

Bütün nebilere kitap verildiğini ayrıca, Enam-83-89 arasındaki ayetleri birlikte okuduğumuzda yine anlarız.

Enam-83-89 arasındaki ayetlerinde Nuh, İbrahim, İsmail, Musa, İsa gibi on sekiz nebinin ismi sayılırken,

Enam-87: “Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden kimilerini de.. İşte onların hepsini Biz seçtik ve dosdoğru bir yola yönelttik.”  ayetinde de Allah, bu on sekiz nebinin babalarını, soylarını ve kardeşlerini de seçtiğini,

Enam-89: “ İşte onlar kendilerine Kitap, hüküm ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar bunları inkar ederse, and olsun biz onlara inkar etmeyen bir topluluğu  vekil yaparız.”

Ayetinde ise adı geçenlere kitap, hikmet ve nebilik verdiğini açıklıyor.

Dikkatinizi özellikle çekmek istediğim; rasulluk değil nebilik verilmesine vurgu yapılmasıdır.

Bu ayetlerde sayılan nebilerin babaları da nebi seçildiği için Adem nebiye kadar; kardeşleri ve çocukları da seçildiği için Muhammed nebiye kadar nebilik verildiği  anlaşılmaktadır.

Yukarıda bahsedilen ayetlerden Muhammed nebiye kadar bütün nebilere kitap verildiği, şüphe bırakmaz şekilde ortayadır.

Nebilerin vazifesi ise;

Ahzab-45-46: “Ey nebi! Muhakkak ki Biz seni bir şahit, bir müjdeci (مُبَشِّرًا) ve bir uyarıcı ve O’nun izni ile Allah’a çağıran ve aydınlatan bir kandil olarak  gönderdik.”

Ayette nebi, müjdeci anlamında “mübeşşiran” olarak bildirilmesine rağmen ısrarla haber veren anlamında “mübaşir” diye görev ekleyenler vardır.

Oysa “müjdeci(مُبَشِّرًا)” kelimesi ile “haber veren(مُبَاشِر)” kelimeleri farklı yazılır. El yazması Kur’anlarda ise müjdeci olarak yazılmıştır.

Allah, aşağıdaki ayetlerde Rasulun görevini de tanımlamıştır.

Rasul, mesajı ileten kişi anlamında elçi demektir.

Ankebut-18:  “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”

Maide-92: “Allah’a uyun, Rasule uyun, dikkatli olun. Yüz çevirirseniz bilesiniz ki Rasule düşen kendisine ulaşanı apaçık tebliğ etmektir.”

Maide-67:Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun risaletini (sana gönderdiğini) tebliğ etmemiş olursun…”

Nahl-35: “…..Rasullere apaçık tebliğden başka ne düşer ki”

Burada özellikle vurgulamamız gereken detay, Allah’ın Kur’anda inananlara verdiği itaat emri “RASULEDİR”, nebiye değil.

Bunun sebebi, rasulun görevinin; Allahtan gelen vahyi harfi harfine aynen, yorum ve düşünce katmadan, hatasız ve eksiksiz iletmesi hali ve görevi olmasıdır. 

Rasulun sözü; Kur’an vahyi olan ayetlerdir. Dolayısıyla nebilerin, RASULLUK GÖREVİ sırasında hata yapma olasılıkları yoktur. 

Hakka-44. ayette; eğer rasulun söz uydurması olsaydı, devamı ayetlerde çok şiddetli cezalandırmalardan bahsettiğini hatırlatmak isteriz.

Allah’a ve Rasule itaat emirlerinin verildiği bazı ayetler; Al-i İmran-132; Nisa-59; Maide-92; Enfal-1; Enfal-46;  Nur-54; Nur-56; Muhammed-33; Mücadele-13; Teğabun-12. ayetleridir.

Nebilerse Rabbe göre, içimizden biri olan birer beşerdiler ve RASULLUK GÖREVLERİ DIŞINDA  hata yapma olasılıkları vardır.

Ki bazı ayetlerde nebiler, Allah tarafından doğrudan ikaz edilmişlerdir.

Nebilik bir unvandır. Nebiler kendilerine verilen Kitabı tebliğ ederken rasul olur. Rasulken üstteki ayette tanımlandığı gibi ayeti sadece anlatır, duyurur, tebliğ eder.

Nebi iken ise ayetleri Bakara-213. Ayet gereği yaşamlarında pratik ederler.

Şimdi rasul ile Allah rasulu arasındaki detayı ele alacağız.

Allah Rasulu ile Rasul arasındaki farkı anlamamız çok ama çok önemlidir.

Allah’ın seçtiği nebiler, ALLAH RASULUDUR.

ALLAH RASULU olan nebilerin de bizzat kendilerinin seçip görevlendirdiği RASULLER (elçiler) olmuştur.

Rasul kelimesi tek başına, Allah rasulunu temsil etmez. İlahi bir kavram olmaz ve sadece iki taraf arasında haber ileten kişi anlamında kullanılır.

Mesela;

Şuara-105: “Nuh’un kavmi de rasulleri yalanladı.”

Şuara-123: ” Ad kavmi de rasulleri yalanladı.”

Kur’anda çok açık görüyoruz ki Nuh Kavmine de Ad Kavmine de birer nebi ve kitap verildi.

O zaman yalancı sayılan rasuller kimdi?

Rasulun Kur’andaki tanımını akılda tutalım, o halde bu rasuller;

Ayetleri insanlara tebliğ etmek üzere, Nuh ve Hud nebinin kendi kavimlerindeki inananlardan görevlendirdikleri kişilerdir. Çünkü kavimleri 3-5 kişiden ibaret değildi.

Nebilerden duydukları ayetleri diğerlerine ulaştıranlar da rasul oluyordu. Ama ALLAH RASULU DEĞİL sadece rasul.

Buradaki en büyük problem; “rasulun” sadece Allah’ın görevlendirdiği kişi olduğu yanılgısıdır.”

Oysa;

Yusuf-50: “Kral dedi ki “Onu bana getirin!” Rasul geldiğinde Yusuf şunları söyledi: “Efendine dön de sor bakalım, ellerini kesen kadınların derdi neymiş? Benim efendim (olan Allah) onların oyunlarını bilir.” ayetinde de;

Rasul ifadesinin ilahi bir kavram olmadığı sadece 2 taraf arasında haber ileten kişi olarak  kullanıldığı görülmektedir.

Ancak Rasulallah dendiğinde veya bizzat kendisi kastedildiğinde ilahilik atfedilmektedir.

Amacımız asla korkutmak olmamakla birlikte cehennemde olacak konuşmaları örnekleyen ayetlerden bahsetmemiz gerekecek.

Zümer-71: “İnkar edenler bölük bölük cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında, kapıları açılır. Cehennemin bekçileri onlara: “İÇİNİZDEN size Rabbinizin ayetlerini OKUYAN, sizi bu gününüzle karşılaşacağınıza dair uyaran RASULLER gelmedi mi?” derler. Onlar: “Evet geldi.” derler…”

Dikkatlerinizi hem “içinizden size ayetleri okuyan” hem de “rasul” kelimelerine dikkat çekmek isteriz.

Ayette “içinizden size ayetleri OKUYAN RASULLER gelmedi mi” sorusu, “içinizden size ayetleri OKUYAN PEYGAMBERLER gelmedi mi” diye tercüme edildiğinde;

Muhammed nebiden sonra, hiçbir ademoğlunun yüzüne ayetleri okuyan peygamber gelmediği için; “BENİM MİLLETİME PEYGAMBER GÖNDERİLMEDİ, MUHAMMED BENİM DEĞİL ARAPLARIN PEYGAMBERİDİR”  cevabını verirsiniz.

İçinizden size ayet okuyan rasuller ifadesi ise; kişilerin rasullerle yüzüyüze muhataplığına işaret eder.

Bu rasuller, Allah Rasulu değildir. Olmuş olsaydı eğer kastedilen cehennemlikler; Muhammed nebinin 23 yıllık nebilik döneminde bizzat muhatap olduğu kimselerden cehennemlik olan kişiler ile diğer nebilerin yüz yüze muhatap olduğu kimselerden cehennemlik olan kişiler olurdu. Oysa bu anlayış hatalıdır.

Ayeti, Arapçasındaki gibi rasul kelimesiyle okursak “herkese rasul geldiğini açıkça görebiliriz.” Örneğin;

Araf-35: “Ey Ademoğulları, size içinizden ayetlerimi anlatan elçiler geldiğinde, kim sakınır ve kendini düzeltirse; işte onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

Bu ayetlere göre şuanda dahi içimizden birileri Allah’ın bir ayetini alır, kendi düşüncesini eklemeden, bir şey çıkarmadan, tefsir etmeden okursa, yazarsa, anlatırsa yani tebliğ ederse, bu kişi rasul (elçi) olmuş olur.

İşte ilgili ayetlerde bahsedilen rasuller, Allah rasulleri dışındaki rasullerdir.

Fakat Araf-35. ayete göre, tebliğ vazifesi yapan rasuller bugün de yarın da olmaya devam edecektir.

Muhammed nebi ise, nebilerin ve Allah’tan vahiy alan rasullerin sonuncusudur yani RASULALLAH’tır.

Cehennemle korkutmaya çalışmadığımızı tekrar hatırlatmak istiyoruz.

Cehenneme gitmiş insanların çoğu peygamberlerle değil ama uyarıcılar ve rasullerle karşılaşmış olarak gitmiş olacak. Bu en kötü son. Kimse bu sona mecbur değil.

Ayetlerde geçen rasullerle herkesin karşılaştığını anlatmak için size, alttaki ayetleri bırakıyoruz.

Burada anladığını anlamazdan, gördüğünü görmezden gelen orada duymazdan ve görmezden geldiğini itiraf etmek zorunda kalacak. İşte o ayetler;

Mülk-6: “Rablerini görmezlikten gelenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü hale gelmektir o!”

Mülk-7: “Oraya atıldıklarında, alevler saçarken çektiği havanın uğultusunu işitirler.”

Mülk-8: “Sanki öfkesinden çatlayacak gibidir. Her bir bölük Cehenneme atılırken bekçiler onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.”

Mülk-9: ““Evet” derler; “bize uyarıcı geldi ama biz yalana sarıldık; Allah hiç bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz” dedik.

Mülk-10: “Keşke söz dinleseydik ya da aklımızı kullansaydık, şimdi bu alevli ateşin ahalisi içinde olmazdık” derler.

Mülk-11: “Böylece suçlarını itiraf ederler. O alevli ateş ahalisi için bundan sonrası tam bir perişanlıktır.”

Mülk-12: “İçten içe Sahibinden korkanlara gelince, onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.”

Ve dikkatlerinize tekrar sunmak istiyorum. Ayetlerde  “peygamber” olarak meal edildiğinde bu detayların hepsi gözden kaçırılmış olur.

Devamında gelen ve fark edilmeyen müthiş proje ise; Kur’anda “Rasule itaat” emirlerinin “Peygambere/Nebiye itaat” olarak anlaşılmasının sağlanmasıdır.

Ve sonuç, muhteşem derecede başarılıdır.

Rasul sözü Kur’an vahyi iken, nebi sözü hadistir.

“Rasule itaat” müslümanları, Kur’ana itaate çağırırken;

“Peygambere/Nebiye itaat” müslümanları, Muhammed nebinin çoğu tahrif edilmiş sözlerine çağırır.

Buradaki maksadı fark etmeyenler için konuyu açmamız gerekirse;

Hicr-9: “Muhakkak ki zikri (Kur’an) Biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette Biziz.”

Ayeti gereğince rasul sözü olan Kur’an, Allah’ın himayesindedir.

Oysa Allah, nebi sözleri için koruma vaadi vermemiştir.

Zaten nebiye ait olduğu iddia edilen hadislerin önemli bir kısmının Kur’an ile zıtlaşması, bunların nebiye ait olmadığının ve Muhammed nebiye insafsızca atılmış iftiralar olduğunun açık ispatıdır. Bunun Kur’andan ispatı ise;

Hakka-44-45-46: “Eğer Bize bazı sözler uydurmuş olsaydı; elbette onun bütün gücünü alırdık. Sonra kesinlikle can damarını koparırdık.” ayetleridir.

Bu ayetler nebiye ait sözlerin ve davranışların, Kur’an ayetlerindeki hükümleri uygularken ASLA ve ASLA KUR’AN ile ZITLAŞAMAYACAĞINA DELİLDİR.

Bir hadise Allah sözü ile zıtlaşmasına rağmen iman ediyorsanız eğer; silsile ile en az o hadisin konusu olan ayeti, Hicr-9 ve Hakka-44-45-46. ayetleri inkar etmiş olursunuz.

Bu inkarlar sizi iman etmiş olduğunuz halde, “Kafir”liğe sürüklediği gibi nebiyi Allah’a rağmen hüküm koyucu olarak kabul etmek, “Allah’a Ortaklığa” yani “Şirk”e de sürükler.

Hamd sadece Allah’a iken, hamd kasıtlı olarak nebiye kaydırılmış ve bu hamle “Peygamber Sevgisi” kılıfı ile müslümanlara kabul ettirilmiştir. 

Bu gerçeği fark edip dile getirmiş olanlarsa, doğrudan “Peygamber Düşmanı” olarak ilan edilir. 

Bu projede hiçbir cephe boş bırakılmamış, her cepheden öyle profesyonel bir kuşatma yapılmıştır ki,  müslümanların çoğu bu kurgunun içine hiçbir şey farketmeksizin sürüklenemekte ikazları ise dine ve Muhammed’e saldırı olarak algılamkatadır.

Bu kurgunun oluşturulacağını bilen Allah’ın, hamdın sadece kendine yapılması gerektiğini öğretmesi ise gördüğünüz üzere çok önemli bir tedbir ve öğretidir, ama fark edebilene..

 

Subscribe
Bildir
guest
3 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Umut Murathan Öztürk
Umut Murathan Öztürk
24 Ağustos 2024 04:23

Çok yararlı bilgiler ya. Kafam karışmıştı. Özellikle Reşad konusunda. Reşad sadece bir elçi. Bizim gibi bir insandı. 19’u buldu ve sadece Kuran mesajına çağırdı. Reşadistlerle tartışırken anlatamıyorum bu bahsettiğiniz detayları… Allah razı olsun.

Mehmet Topçu
Mehmet Topçu
28 Mart 2024 23:54

Bu bilgileri paylaştığınız için teşekkürler