MÜMİN-46. AYET KABİR AZABINA DELİL DEĞİLDİR

Kabir azabı olmadığına dair delillerimizi sunduğumuz yazımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz;

KABİR AZABININ KUR’ANİ DAYANAĞI YOKTUR

Ama Mümin-46. ayet Kabir azabının olduğuna dair delil olarak gösterilir. İlgili ayet;

Mümin-46:“Ateş! Sabah akşam ona arz olunacaklar. O saatin geldiği gün: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!”

Bu ayete yaslanarak Firavun ve ehlinin sabah akşam ateşe arz olunacak olmaları kabir azabına delil olamaz. Zaten ateşe sunulma din gününde olacaktır. Çünkü Ahkaf-20 ve Şura-45; inkarcıların ateşe sunulacağı günün kıyamet günü olduğunu şüphe götürmez biçimde açıklar. Bu ayetlere rağmen hala inatlaşmaya devam etmek, ancak rivayetleri haklı çıkarma çabasının gereğidir.

İlgili ayetler;

Ahkaf-20:O gün, gerçeği yalanlayan nankörler, ateşe arz edilirlerken, onlara: “Dünya hayatınızda sahip olduğunuz tüm güzel şeyleri boşa harcadınız. Onlarla sefa sürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladığınız ve doğru yoldan saptığınız için, artık bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” denir.

Şura-45:“Onları, aşağılanmalarından dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla çevrelerine bakarlarken ona(ateşe) sunulduklarını görürsün. İman edenler: “Zarara uğrayanlar, kendilerini ve ailelerini/taraftarlarını Kıyamet Günü zarara uğratmış olan kimselerdir.” dediler. İyi bilin ki zalimler kalıcı bir azabın içindedirler.”

Kaldı ki aşağıdaki ayetler; vefat eden nefsin kabirde değil başka bir yerde tutulduğunu, pişmanlık yaşadığını ve Allah’a yalvardığını görüyoruz.

Müminun-99-100: “Onlardan birine ölüm geldiği zaman, “Rabbim beni (dünya/hayata) geri döndür.” der.“ Böylelikle terk ettiğim orada (dünyada) salih iş yaparım.” Asla! Şüphesiz bu onun söylediği bir laftır. Onların arkasında diriltilecekleri güne kadar bir berzah (engel) vardır.”

Kaldı ki Mümin-46. ayetten Mümin-53. ayete kadar kabir hayatından değil ama din günündeki hesaplaşmaktan bahsederken, Mümin-46 neden yanlış anlaşılır?

Bizce sorun; ayette kullanılan zaman kipi ile Kur’anın hitap dilini anlayamamaktan kaynaklanır.

GELECEKTE OLACAK OLAN OLAY, GENİŞ ZAMAN KİPİNDE ANLATILABİLİR.

KUR’AN BUNU, GEÇMİŞ ZAMAN KİPİNİ KULLANARAKTA ANLATIR.

Bunun Kur’anda bir çok örneği mevcut olduğu gibi “Muhakkaku’l Vuku Ke’l Vuku” (=Olması kesin olan bir olaya olmuş gibi bakılabilir.) olarak da isimlendirilir.

Şöyleki; kıyamet günü henüz gelmedi. Ateşe sunulma/arz edilme şeklinde izah edilen olay da kıyamet gününde gerçekleşecek bir olaydır. Dolayısıyla muzari fiil gelecek zaman anlamında kullanılmıştır.

Hepimiz biliriz ki bizler için kıyamet ve ilgili olayların tümü, gelecek zamanda gerçekleşecek bir olaylardır.

Doğal olarak Türkçe’de gelecek zaman kipi kullanılarak anlatılmasını bekleriz. Ama Türkçe dilinde dahi gelecek zamana ait bir olay, geniş zaman kipi ile anlatılabilir.

Bunu güncel bir örnekle izah edelim;

Örneğin; mezun olacak üniversite öğrencilerini ve onlara mezuniyet organizasyonu hakkında bilgilendirme yapılırken aşağıdaki bilgilerin verilerek açıklama yapıldığını düşünmenizi rica ederim.

Zor ama keyifli bir gündür. Konuşmalar yapılır, tek tek kürsüye çağrılırsınız, ödüller verilir, en son kepler havaya fırlatılır. Mezun olacağınız o gün “Artık donanımlı gençler olarak hayata katılın” denir.

Ayetteki gramer kullanımı ile bu örnekteki gramer kullanımı arasında hiç fark yoktur. Her ikisi de gelecek zamanda gerçekleşecek olaylardan geniş zaman kipinde bilgi verir.

Ayetleri doğru anlamak ve gerçeklerden istemsiz de olsa kopmamak için Kur’anın anlatım tarzına aşina olmak gerektiğine inanıyoruz.

O halde bu örnekle ilgili asıl soru; o gün yapılacak konuşma, tek tek kürsüye çağrılma, ödül ve kep fırlatma işini;

O GÜNE KADAR yapılır mı anlayalım?

O GÜN MÜ yapılır anlayalım?

Meallerdeki karmaşaya neden olan şey tam da budur işte.

Cevabınız hangisiyse, ayetteki mesaj da odur, diyerek temiz akıllarınıza havale edelim…

 

 

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Adnan
Adnan
8 Eylül 2023 00:55

Teşekkürler