Zengin bir dil olarak bilinen Arapça dilini kullanarak, Kur’anı oldukça fakir meal etmek nasıl izah edilir bilemiyorum. Aşağıdaki 2 ayet, kelime veya harflere klasik anlamları verilerek meal edilen ayetlerden ikisidir. Mukayeseli edilmesi açısından iki meali birlikte vermeyi tercih ettim.
Diyanetin meali;
Maide-44: Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
Mealimiz;
Maide-44: “İçinde rehberlik ve nur olan Tevratı biz indirdik. İslam olmuş nebiler; yahudi kimselere, Allah’ın kitabının emanet edildiği(اسْتُحْفِظُوا) rabbanilere ve ahbarlara onunla hüküm verirdi. Ona şahid oldular. İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Benim ayetlerimi az bir bedele satmayın. Kim Allah’ın indirdiği gibi hükmetmezse işte onlar kafirlerdir.”
Ayet İsrailoğullarına, ellerindeki Tevrat ile hükmetsin demez. Allah’ın indirdiği gibi değişmemiş Tevrat ile hükmedin, eğer değişmiş Tevrat ile hükmederseniz kafir olursunuz, der. Aslında bu ayet, İsrailoğullarına çok ciddi bir uyarıdır.
Diyanetin meali:
Maide-47: “İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.”
Mealimiz:
Maide-47: “İncil ehli, onunla(İncille) Allah’ın indirdiği gibi hükmetsinler. Ve kim Allah’ın indirdiği gibi hükmetmezse işte onlar fasıklardır.”
Ayet İncil ehline, ellerindeki İncil ile hükmetsin demez. Allah’ın indirdiği gibi değişmemiş İncil ile hükmedin, eğer değişmiş İncil ile hükmederseniz fasık olursunuz, der. Aslında bu incil ehline çok ciddi bir uyarıdır.
Ayetlerdeki anlam kaymasına neden olan hata; مَٓا edatına klasik anlamının verilmesidir. Oysa onun anlamlarından biri de “gibi” anlamıdır.
Aradaki farkı görmeyenlere izah edelim; İlk mealde hangi kitapla ile hükmedileceği konu edilirken, ikinci mealde nasıl bir kitapla hükmedileceğinden bahseder.
Allah Kur’anı sadece Arap kavmine değil, kitap ehli de dahil tüm insanlara göndermiştir. Kaldı ki birçok ayet hususan kitap ehlini Kur’ana imana davet eder.
Bu durumda inandım demek yeterli değildir. İman etmiş kişi aynı zamanda amel etmekle de yükümlüdür. Dolayısıyla kitap ehli eğer Kur’ana iman ettim diyorsa ellerindeki kitapların şeriatini artık bırakmak durumundadır. Neden mi?
Çünkü yahudilerin 3 kitabın (Tevrat, İncil, Kur’an) ve hristiyanların 2 kitabın (İncil,Kur’an) şeriatini uygulama ihtimali de realitesi de yoktur. Ama ben uygularım diyenin demek istediği şudur; “Elimdeki kitabın bozulmuş kısımları olduğunu kabul ediyorum. Bozulmamış kısımlarında elimdeki kitabın şeriatini, bozulmuş olduğu kısımda ise onun yerine gelenin şeriatini uygularım.”
Bunu yapmak olası değildir. Bu durumda iki olasılık söz konusu olur. Ya Kur’ana iman ve onunla amel ya da Kur’anı inkar.
Tasdik ayetleri olarak bilinen ayetlerde aslında; İncilin Tevratın yerine, Kur’anın da İncilin yerine geldiğinden bahseder. Eğer bir kitap diğerinin yerine geldiyse bunun anlamı, artık yerine gelene iman ve onunla amel etmesi gerektiğidir.
ARAF-157: ALLAH DİĞER KİTAPLARI NESH EDEREK, KİTAP EHLİNİ KUR’AN DAVET ETTİ
İnsanın atalarından gelen inançlarını ve de kitabının bozulmuş olduğunu kabul etmesinin zor olacağını anlamıyor değilim.
Ama öncekinin yerine gelen her bir kitap, Allah tarafından gönderilmektedir. Allah inancını taşıyan semavi dinlere mensup olan kimsenin, bu meseleyi inatlaşacağı veya taassub derecesinde aklı öteleyerek tarafgirlik yapacağı bir konu olmadığının şuurunda olmasını beklerim.
Peşinden mutlaka Maide-43. ayetin konusu nedir diye sorarlar? Ayete bakalım;
Maide-43: “İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken sana nasıl hüküm verdirirler? Sonra bunun arkasından yüz çeviriyorlar. Onlar, inanan değiller.”
Bu ayette Allah, yahudilerin Tevrattaki hükmü uygulayabileceğini işaret ederken nasıl Tevratın bozulduğundan bahsedebilirsiniz? derler.
Ayetten anladığımız; onların sorduğu sorunun hükmünün Tevratta olması, o hükmün bozulmadan kalmış olanlardan olduğudur. Kur’ana iman edenler önceki kitaplardan elde kalmış olanların tamamının tahribine değil, tevhid ve Allah inancı başta olmak üzere birçok konunun değişikliğe uğradığına inanır. İçlerinde bazı muhkem ayetlerin değişmeden kalmış olması ise olasıdır.
Kutsal kitapların en önemli maksadı, tevhid ve Allah inancını anlatmaktır. Ama bu ikisi bozulduğunda, kitabın varlığı hiç bir anlam taşımaz.
Sorgulayan bir akıl için şu sorular cevaplanmadan pas geçilecek sorular değildir.
Eğer ellerindeki kitap Allah’ın indirdiği gibi sağlam kaldıysa, üstelik aynı kavime neden sonraki kitap(İncil) indirildi?
Ve ellerindeki kitaplar korunmuşsa, hangi maksatla Allah peş peşe kitaplar gönderdi?
Ve gerçekten ellerindeki kitaplar korunmuşsa, kitaplar arasındaki şeriat farkları hariç devasa farkların izahı nedir?
Biz Kur’ana iman edenler Tevrat’ın içinde tamamen tahfif edilMEmiş ayetler olduğuna da iman ederiz sayın yunus.
Maide-45. ayete gelecek olursak mealde bahsettiğiniz çelişki yoktur.
Ayet Allah’ın indirdiği gibi hükmetmeyenlere zalim demektedir.
Ayette kısas hükümleri verilmiş ve kısas hükümlerinin dışına çıkılmaması emredilmiştir. Örneğin Allah, göze karşılık göz demiş hükümde. Kısas hükümlerinin dışına çıkıp, göze karşılık kulak keserseniz veya öfkeyle canını alırsanız, Allah’ın indirdiği gibi hükmetmemiş olursunuz, demektedir.
imkansız olduğu için çok ciddi bir uyarıdır dediğiniz “kim Allahın indirdiğiyle hükmetmezse” geçişi maide 45te de var. dediğiniz gibi bir anlama geliyorsa orada da bir uygulama açısından imkansızlık söz konusu olmalıydı fakat değil çünkü bunu tevratta görüyoruz ve kitaplarına göre dayanaklı bir şekilde uygulayabilirler.