MAİDE-33-34:BOZGUNCULARA VERİLEN CEZALAR, KUR’ANIN ŞERİATİ DEĞİLDİR.

Allah ve rasulu ile savaş nasıl yapılır?

Öncelikle Muhammed nebi yaşarken, Allah ve rasul ile harbin nasıl yapıldığına bakalım.

Allah ve rasulu ile harbin bir boyutu, rasul-nebi yaşarken onunla yapılan fiziki savaşlardı. Aslında o fiziki savaşlar, Allah’ın emirlerini inkara yaslanan, kendi mevcut düzenlerini korumak adına müşriklerin ve bir kısım kitap ehlinin de destek ve takviyeleriyle başlattıkları savaşlardır.

Allah ile fiziki harp zaten olası bile değilken, rasul-nebinin vefatından sonra da bu savaş devam etmiş ve halen de devam etmektedir.

Peki devam eden bu savaşlar nasıl yapılmaktadır?

Nebi vefat etmiştir. Artık fiziki olarak onunla savaş olası değildir. Ama kendisine vahyedilen Allah’ın hadisleri olan Kur’an, artık bizim elçimizdir. Bu tür savaş, Allah’ın kelamına hilaf olmasına rağmen sonradan kabul edilen din kaynakları ile Allah’ın hadislerine saldırılması şeklinde yapılmaktadır.

Yazımızın konusu Maide-32-33-34. ayetler olduğundan; bu ayetlerin kimi ve neyi anlattığını ve akılda oluşan soruları inceleyerek anlamaya çalışalım;

Maide-33: “Allah ve Rasulu ile harb edenlerin ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya yerlerinden sürgün edilmeleridir. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette onlara büyük bir azap vardır.”

Ayette bahsedilen hükümler oldukça ciddi hükümlerdir.

Özellikle Maide-33. ayet ile birlikte oluşan ve devamında kafalara takılan sorulara bakalım;

1- Maide-33. ayetin İsrailoğullarından bahsettiğinin delili nedir?

2- Maide-33. ayet tek başına ve bağımsız bir bir ayet midir?

3- Haber cümlesi mi yoksa emir cümlesi midir? 

4- Emir cümlesi ise o hükümler uygulanmadan önce istisna tutulan tevbe edenler kimlerdir?

5- Hükümler emirse bu hükümleri uygulayacak olanlar kimlerdir?

6- Maide-33. ayetin Maide-32-34. ayetler arasındaki konu ilişkisinin delili nedir?

7- İlgili hükümler, Kur’an ile gönderilen Muhammed nebinin şeriati midir?

8- Peki Kur’anda her bozgunculuğun cezası net biçimde verilmiş midir?

Kur’andan ayetlerimizi inceleyerek cevaplarımızı arayalım.

1- Maide-33. ayetin İsrailoğullarından bahsettiğinin delili olarak önceki ayete bakalım:

Maide-32: “Bundan dolayı İsrailoğullarına yazdık: “Şüphesiz kim bir canı, can veya yeryüzünde bozgunculuk dışında öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de yaşatırsa sanki bütün insanlara yaşatmış gibidir.” Andolsun elçilerimiz onlara apaçık deliller ile geldiler. Sonrasında onların birçoğu yeryüzünde musrif olanlardır(haddi aşanlardır).”

32. ayette yazılmış hükmün, İsrailoğullarına yazılmış bir hüküm olduğu ayetin başında zaten açıklanmıştır. Ama ayetin son kısmına dikkatinizi önemle çekmek isterim. Her şeye rağmen İsrailoğullarının az bir kısmı değil hatta çoğunun yine müsrif (haddi aşan) olmayı tercih ettiği açıklanmaktadır.

Peki bu musrif olan çoğu İsrailoğulları haddi aşan halleriyle ile baş başa mı bırakılmıştır? Elbette hayır.

İsrailoğullarının defalarca kez Allah’a isyan ettikleri, verdikleri misakları bozdukları, şirke düştükleri ve bazı  rasullerini öldürdükleri Kur’anda Allah’ın açıklamalarıdır. Onlara giden Allah rasullerinin bir kısmının eziyetle öldürülmesi aslında Allah’a ilan edilmiş savaşların alasıdır. Bu kavmin azgınlıkları Kur’anda ciddi bir yekun tutar. Bu derece azgın bir kavme böyle sert hükümler uygulanması da mantık dışı değildir.

Haddi aşan çoğu İsrailoğullarına uygulanacak hükümleri hatırlamak için Maide-33. ayete tekrar bakalım;

Maide-33: “Allah ve Rasulu ile harb edenlerin ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya yerlerinden sürgün edilmeleridir. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette onlara büyük bir azap vardır.”

2- Maide-33. ayetin tek başına ve bağımsız bir ayet olmadığının ispatı olarak Maide-34. ayete bakalım:

Maide-34. ayet ile 33. ayet birbiri ile ilgili midir yoksa bağımsız konulardan mı bahsetmektedir?

Maide-34: “Ancak onlar üzerinde karara varmanızdan(takdiru)2 önce tevbe edenler hariç1. Bilin ki Allah Gafurdur, Rahimdir.”

Aralarındaki ilişkiyi net görmeniz için iki ayeti birlikte vereceğim;

Maide-33-34: “Allah ve Rasulu ile harb edenlerin ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya yerlerinden sürgün edilmeleridir. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette onlara büyük bir azap vardır. Ancak onlar üzerinde karara varmanızdan(takdiru)2 önce tevbe edenler hariç1. Bilin ki Allah Gafurdur, Rahimdir.”

1- 34. ayet “hariç edatı” ile başlamış ve 33. ayete bağlanmıştır. Bu bağlama, iki ayeti birbirinden ayrılamaz şekilde bağlar ve bağımsız bir konuya kapıyı kapatır.

3- Haber cümlesi mi yoksa emir cümlesi midir?

Bu ayrımı netleştirecek olan Maide-34. ayetin 2 numaralı açıklamasıdır.

34. ayet olmamış olsaydı eğer, 33.ayet sadece haber cümlesidir diyebilirdik. Fakat kendine bağlı 34. ayet ile zımni emir cümlesine evrilmiştir.

2- 33. ayet pasif cümlelerden oluşurken yani öznenin kim olduğu belli değilken, (takdiru) fiilinde kullanılan zamir, Cem-i Müzekker Muhatab yani “siz” zamiri olmuştur ve artık hükümleri uygulayacak bir muhatap söz konusudur.  Peki bu hitap “siz” diyerek Kur’ana iman edenleri mi yoksa başka iman etmiş olanları mı kastetmiştir?

Özetle artık ilgili hükümleri uygulayacak bir muhatap vardır. Açıkça olmasa da zımni olarak emir hükümleri söz konusudur.

4- Emir cümlesi ise o hükümler uygulanmadan önce istisna tutulan tevbe edenler kimler?:

Tevbesi değerlendirilecek olanlar, elbette ki 33. ayette Allah ve rasulune harb ilan etmiş ama haklarından karar verilmeden önce kendiliğinden pişman olarak tevbe eden İsrailoğullarıdır.

5- Hükümler emirse bu hükümleri uygulayacak olanlar kimlerdir?

34. ayeti incelediğimizde bu hükümleri uygulayacak olan kimseler Allah ve rasulune iman edenler olmalı ki, bahsedilen kimselerin tevbelerini önemseyecek olsunlar.

Peki bu hükümleri uygulayacak olanlar kimlerdir?

O kimseler ise Maide-32. ayetin son cümlesinde belirtilen; İsrailoğullarının pek azı da olsa, Allah’ın ve rasulunun gönderdiklerine gerektiği gibi iman eden diğer İsrailoğullarıdır.

Bu kısmı farklı yorumlayan bazı kimseler Taha-71 ve Araf-124. ayetlere işaret ederek; asma veya el-ayak çarpraz kesme gibi cezaların Firavun tarafından İsrailoğullarına uygulandığından bahsederek Maide-33. ayetin haber cümlesi olduğunu anlamaktadır. Taha-71. ayete bakalım;

Taha-71: “Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz. Kuşkusuz o, size sihir öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma gövdesinde çarmığa gereceğim        (ص ل ب). Ve böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve kalıcı olduğunu öğreneceksiniz.” dedi.”

Oysa bu doğru bir yorum değildir. Çünkü Firavun iman eden ve tevbeleri önemseyen değil tam aksine çok ilahlı bir müsrif ve müfsiddir(bozguncudur). Dolayısıyla bu hükümleri Allah’ın emri olarak uygulayacak değil, ancak kendi düzenini bozan kimselere uygulayacağı kendi hukuk kurallarıdır.

6- Maide-33. ayetin Maide-32-34. ayetlerle arasındaki konu ilişkisinin delili nedir?

Maide-32. ayetin başında “İsrailoğullarına yazdık” beyanından, 34. ayetin “hariç edatı” ile 33. ayete bağlanmasından ve 34. ayette tevbesi değerlendirilecek olanların 33. ayette Allah ve rasulune harb ilan etmiş İsrailoğulları olarak açıklanmasından tüm hükümlerin İsrailoğullarına verildiği anlaşılmaktadır.

Gördük ki Maide-32-33-34. ayetler birbirinin devamıdır. Bu durumda Maide-33. ayetin bağımsız bir ayet olması söz konusu değildir.

Hükümleri uygulayacak olan yine içlerindeki diğer İsrailoğullarıdır.

7- İlgili hükümler, Kur’an ile gönderilen Muhammed nebinin şeriatı mıdır?

Özetle ayetlerdeki cezai hükümler, Muhammed nebinin Kur’an ile birlikte gelen şeriatı olmayıp Kur’ana iman eden biz müslümanların uygulayacağı cezalar değildir.

Maide-82. ayet der ki; Kur’ana en katı muhalifliği yapan ve en azılı düşmanlığı yapan İsrailoğulları ve müşriklerdir. Bu düşmanlıksa Kur’anda bozgunculuk olarak geçer.

Maide-33. ayet Kur’anın getirdiği bir şeriat değildir. Kur’anın şeriati olmuş olsaydı bu 4 hükmün önce Muhammed nebi, sonra da diğer halife veya idareciler tarafından uygulamış olduğuna dair net kayıtlardan mutlaka bir vesika olurdu.

Ama eldeki kayıtlarda, sadece fiziki savaşlar ve savaşların sonuçlarında oluşan doğal sonuçlar mevcuttur.

Yahudilere veya müşriklere el-ayak çapraz kesme cezası, hurma gövdelerine asma veya çarmıha germe cezaları kayıtlarda yoktur.

Tekrar edelim. Maide-33. ayet İsrailoğullarına zamanında uygulanmış hükümlerle bu hükümleri uygulayacak kimselerden bahsetmesinden dolayı özelinde onlar için emir cümlesi iken Kur’anda onlar hakkında tarihi bilgi vermesinden dolayı genelinde bizler için haber cümlesidir. Özetle Kur’ana iman edenleri ilgilendiren amir hükümler değildir.

Kaldı ki Kur’anda birçok başlıkta bozgunculuk eylemleri sayılmıştır. Maide-33. ayet biz iman edenlere emir veren bir ayet olsaydı, her bozgunculuk eyleminin karşılığı, bu 4 cezadan biri olmalıydı.

Fakat Ankebut-29. ayette homoseksüellik bozgunculuk olarak kabul edilmiş ama cezası Nisa-16. ayette farklı bir hüküm olarak bildirilmiştir. Bu 4 cezadan biri uygulanmamıştır.

Homoseksüellik nasıl bozgunculuk ise lezbiyenlikte bozgunculuktur.

Lezbiyenliğin cezası ise Nisa-15 de verilmiştir ve cezası evlere kapatılmaktır. Yine bu 4 cezadan biri uygulanmamıştır.

Uygulanmamıştır çünkü o hükümler zaten ve sadece İsrailoğullarına verilmiştir, bize değil.

8- Peki Kur’anda her bozgunculuğun cezası net biçimde verilmiş midir?:

Kur’anda bazı bozgunculuk türlerinin cezaları bildirilmişken bazılarının cezası bildirilmemiştir.

Dünya hayatı açısından Allah’ın her bozgunculuk için özel bir cezai hüküm vermemesi, Allah’ın bizzat kendisinin cezalandırmayacağı anlamına gelmediği gibi ahiret hayatında bu eylemlerin karşılıksız kalacağı anlamına hiç gelmez. Önceki yazımızdan aşağıdaki ara başlığı hatırlatmak isterim;

Bozgunculuk yapanların sonu nasıl olacaktır?

Araf-103: Sonra onların ardından Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve onun melelerine gönderdik. Onlar, ona zulmettiler. Bak bozguncuların sonu nasıl oldu.”

Nasıl olduğuna bakalım;

Naziat-24-25: “Allah onu dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.”

Dünya azabına örnek;

Enfal-54: “Tıpkı Firavun ehli ve onlardan öncekiler gibi. Rablerinin ayetlerini yalanlamışlardı. Biz de günahlarından dolayı onları helak ettik ve Firavun ehlini boğduk. Hepsi de zalimdi.”

Ahiret azabına örnek;

Hud-96-97-98-99: “ Yemin olsun ki Musa’yı da ayetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle Firavun’a ve onun melelerine(yöneticilerine)  gönderdik. Onlar, Firavun’un emrine uymuşlardı. (Oysa) Firavun’un emri asla doğru değildi. Kıyamet günü, halkına önderlik ederek  onları ateşe götürür. Varılan yer kötüdür.”

Buradan anladığım diğer önemli bir husus ise Allah’ın; beşeri hukuk sistemlerine insiyatif tanıdığıdır.

Aslında konu çok nettir. Maide-32-33-34. ayetler bizim şeriatimiz değildir.

Maide-45. ayetteki İsrailoğullarına verilmiş kısas hükümleri daha genişken, İsra-33. ayette bize verilen kısas hükümlerinin alanı daraltılmıştır.

İşte bunlar, Allah’ın her rasulu farklı bir şeriatle(yasa) ile gönderdik ayetinin delillerindendir.

Tevhid inancı daima aynı ama yasalarda farklılıklar olabilmektedir ki bu da çok olağandır.

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments