Nesḫ kelimesi Arapça’da nsḫ (نسخ) kök harflerinden türetilmiştir.
Nsḫ fiili sözlükte “izale etmek, yok etmek, gidermek, silmek, değiştirmek, nakletmek” gibi anlamlara gelmektedir.
Terim olarak nesh, “önceki şer’i bir hükmün, daha sonra gelen ve öncekinden farklı olan başka bir şer’i delille yürürlükten kaldırılmasıdır.”
Bu kapsamda uygulamadan kaldırılan önceki hükme mensuh, onu uygulamadan kaldıran sonraki hükme ise nasih denir.
Nsḫ ( نسخ ) kök harflerinden türetilen kelimeler Kur’anda 4 yerde geçmiş ve “kaydetmek, nakletmek”, “silmek, iptal etmek, izale etmek, gidermek, yok etmek” ve “nüsha” anlamlarında kullanılmıştır.
İlk dönem nesh anlayışı; cahiliye adetlerinin ayet ile kaldırılmasıydı.
Örneğin eşlere yaklaşmama yemininin(zıhar) ayetle 4 ay olarak sınırlandırılması bir nesihtir. Bu noktadan bakınca Kur’anın kendisi, cahiliye adetlerini sonlandıran nasih ayetler bütünüdür.
Fakat Kur’anın içinde Allah’ın bir ayetiyle diğer ayetini nesh ettiğini iddia eden bir grup daha var. Bu guruptaki kimseler neshin, sadece emir ve nehiylerde (yasak) olup haber ve kıssalarda yer almadığını söyler.
Kur’anda neshin varlığını kabul edenler delil olarak, Bakara-106, Rad-39 ve Nahl-101. ayetlerini gösterirken,
Kur’anda neshin varlığını kabul etmeyenler, Nisa-82, Hac-51, Sebe-5-38 ve Fussılet-42. ayetleri delil gösterirler.
Yazımı kısa tutmak için neshi kabul ve reddedenlerin delil ayetlerini ayrı ayrı incelediğim çalışmamın linkini bırakıyorum;
Kur’an içinde nesh olmadığına inananlardanım. Eğer bir ayetin başka bir ayeti neshinden bahsedeceksek, neshin Kur’an ile önceki kitaplar arasında olduğuna inanıyor ve buna da Kur’andan deliller bulabiliyorum.
Bana göre Kur’an içinde neshin kabul edilmesi, Kur’anda ihtilafın bulunduğunu iddia ve kabul etmektir.
Kur’andaki bir ayetin diğer bir ayetle neshinin dışında, hadis (nebi sözü) ve icma ile nesh edilebileceğini iddia edenler de vardır.
Hadis (nebi sözü) ve icmanın, ayeti nesh ettiği iddiası ayrıca akıl alır gibi değildir.
Hadisin ayeti nesh edebilmesi için, onun Allah sözü olan ayetle aynı olması gerekir. Nebi bile olsa hiçbir insanın sözü, Allah kelamını nesh edecek yetkiye sahip değildir. Hadisin ayeti nesh ettiğine inananlar, tabiki nebi sözlerinin ayrıca vahiy olduğunu iddia eder. Bunun böyle olmadığına dair delil çalışmalarımızın linkleri;
HADİS VAHİYDİR DİYENLERİN DELİLİ NAHL-43-44. AYETLER, DELİL DEĞİLDİR
Aynı şekilde icma da insanların müşterek sözüdür. Sözü söyleyen bu insanların sayıca çokluğu, sahip oldukları alim sıfatları veya birbirlerini onaylamaları, onlara Allah kelamını nesh edecek yetki vermez ve de veremez.
İnsanların fikir ve karar değiştirmesi; bilgi, donanım ve öngörü eksikliği ile yaptığı eylemin gelecek zaman içinde oluşturacağı etki ve tepkilerini net bilemeyip ağır basan farklı olasılıklar arasında gidip-gelmesinin yarattığı kararsızlık ve aldığı risk halidir. Bu insan için zayıflık, acizlik ve aynı zamanda fıtratına uygun bir gerçekliktir.
Kur’an içinde nesh olduğunu iddia etmek, Allah’ın bu zayıflık ve acizlik içinde olduğunu iddia etmektir ki O’na, O’nun yarattığı insanın acizliğini yakıştırmak tek kelime ile had bilmezlik ve had aşmaktır.
Aşağıda en bilinen ve iddia edilen nasih ve mensuh ayetleri, 11 başlık altında tablo olarak sunup inceledim.
Neshin söz konusu olması için; farklı ayetlerin, aynı konudan ve aynı muhataplardan bahsedip farklı hükümler vermesi gerekir.
İlgili ayetleri incelediğimde; ya konuların ve muhatapların farklı olduğunu veya aralarında tam bir uyum olduğunu gördüm ve ispatlarıyla açıkladım. Buyrun birlikte tekrar inceleyelim kıymetli arkadaşlar.
ÖNE ÇIKAN NESH EDİLMİŞ AYET İDDİALARI:
NASİH(HÜKMÜ KALDIRAN) | MENSUH(HÜKMÜ KALDIRILAN) | DOĞRUSU |
1-Bakara-144: Sonra Kabe’ye döndürdüğü için nesh etmiştir. | 1-Bakara-115: Nebiyi kıble için Kudus’e döndürdü | Nebi, Kudus’e kendi arzusuyla döndü. Sonra ilk kıble emri geldi. |
2-Nisa-11: Miras oranları belirlendiği için varise vasiyet emri nesh olmuştur. | 2-Bakara-180: Ana-babaya ve yakınlara vasiyet emri vardır. | Ayetlerin muhatapları ve konuları farklıdır. |
3-Tevbe-36: Haram ayda savaşma izini verdiği için nesh etmiştir. | 3-Bakara-217: Haram aylarda savaşmak günahtır. | Haram aylarda müslümana saldırma değil, kendine saldırı olursa savaşma izni vermiştir. |
4-Bakara-234: Dul kadının iddet süresi, 4 ay 10 gündür. Bu, 1 yılı nesh etmiştir. | 4-Bakara-240: Dul kadına 1 yıl süre verilmiştir. | İki ayette de dul kadın, iddet süresinden sonra, 1 yıl içinde ister gider, ister kalır. |
5-Nur-2: Sopa cezası, evlerde tutma cezasını nesh edilmiştir, | 5-Nisa-15: Fahişelik yapan kadınları evlerde hapsedin | Nisa-15 lezbiyenlikten bahsederken,Nur-2 kadın ve erkeğin zinasından bahseder. |
6-Tevbe-5: Haram aylar çıkınca (savaşa neden olan) müşrikleri öldürün | 6-Maide-2: İşaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara, Beyt-i Haram’a gelenlere saygısızlık etmeyin | İki ayet arasında ilişki dahi yokken neshten bahsetmek oldukça anlamsızdır. |
7-Enfal-66: Müslümanların kafirlere galip olma oranını 1/2′ ye düşürerek nesh etmiştir. | 7-Enfal-65: Müslümanların kafirlere galip olma oranı: 1/10 | Enfal-65 bir şart cümlesidir ve bu şarta bağlı olası sonuçtan bahseder. Sonuç, şartın gerçekleşmesine bağlıdır. |
8-Ahzab-52: Nebiye evlenme ve boşanmada sınır koyarak nesh etmiştir. | 8-Ahzab-50: Nebinin evlenebileceği kadınlar sayılır | Tam aksine 52. ayet, 50. ayeti tekrar etmiştir. |
9-Mücadele-13: Nebiyle baş başa konuşmadan önce sadaka vermeyin diyerek nesh etmiştir. | 9-Mücadele-12: Nebiyle baş başa konuşmadan önce sadaka verin. | İki ayette, sadaka verilememesi durumunda affedildiklerinden bahseder, sadaka iptalinden değil. |
10-Müzemmil-20: Nebinin gece saatlerinde kalkış zamanlarındaki oranlar. | 10-Müzemmil-2-3-4: Nebinin gece saatlerinde kalkış zamanları | 20. ayet; 2,3 ve 4. ayetleri detaylandırmıştır. Aralarında tam bir uyum vardır. |
11-Bakara-219,Nisa-43,Maide-90: Sonra haram ederek nesh etmiştir. | 11-Nahl-67: Hurma ve üzümden sarhoşluk veren içecekler ve faydalı besinler elde edilir. | Nesh, hüküm ayetleri arasında aranır. Fakat Nahl-67, hüküm ayeti değil haber cümlesidir. |
MENSUH-1
Bakara-115: “Doğu da batı da ALLAH’ındır. Nereye yönelirseniz ALLAH’ın yüzü oradadır. Muhakkak ki Allah Vasidir, Alimdir.”
NASİH-1:
Bakara-144: “Senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü, Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kitap verilenler, onun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.”
Cevabımız; https://nurseldurabay.com/ilk-kiblemiz-mescidi-aksa-degil-kabedir/
115. ayette Allah, Kudus’e doğru namaz kılmayı emretmemiştir.
Nebi kıble konusunda henüz emir almadığı için kendi iradesiyle diğer dinlerin kıblesine yönelmiş fakat bu durumdan kendisi de hoşnut olmamıştır.
Kaldı ki 115. ayet nesh edilmiş olsaydı eğer, hükmü hala geçerli olmazdı. Nasıl mı?
Örneğin havada veya karada yolculuktasınız ve durma imkanınız hiç yok. Bu durumda kıble Kabe değil, taşıtın namazınız boyunca döndüğü her yöndür. Çünkü ayet gereği her yön Allah’ındır ve rızası vardır.
Allah Bakara-144. ayetle tüm iman edenlere kıble konusunda ilk hükmünü vermiş, ve 115. ayeti değil nebinin sünnetini nesh etmiştir.
Yani iddia edildiği gibi nesh yoktur.
MENSUH-2:
Bakara-180: “Birinize ölüm yaklaştığı zaman; eğer geride bir hayır bırakırsa, anneye, babaya, akrabalara uygun bir şekilde vasiyet muttakilerin üzerine bir hak olarak yazıldı.”
Bu ayetin muhatabı, yaşayan ve miras bırakacak kişidir.
İnsanlardan bazıları vasiyet yapmadan ölürken kimileri akrabalık bağlarını gözetmeksizin yabancılara vasiyette bulunurdu.
Oysa Allah vasiyet etmeyi takva sahiplerine farz kılarken, anne-baba başta olmak üzere akrabaların göz önünde tutulmasını emretmektedir.
NASİH-2:
Nisa-11: “Allah size, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kadının payını vasiyet eder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (ölünün) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. (Mirasçı) tek bir (kadın) ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana babasından her birinin mirastan altıda bir payı vardır. Çocuğu yok da ana babası ona mirasçı olmuş ise annesine üçte bir (düşer). Ölenin kardeşleri varsa, annesine altıda bir (düşer.) (Bunlar) onun yaptığı vasiyetten veya borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınız(dan) hangisinin size yarar bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. (Bunlar) Allah tarafından belirlenmiş farzlardır. Şüphesiz ki Allah bilendir, doğru hüküm verendir.”
Bu ayette muhatap, ölen kişinin mirasçılarıdır.
Bakara-180. ayet vasiyet bırakma yükümlülüğü getirirken, Nisa-11. ayette; miras bırakılmamış malların taksiminde oran vererek detaylandırma yapmaktadır.
Nisa-11. ayetteki oranlar sanki, insanların yaşarken yapacakları vasiyetlere yazılması gereken oranlar olarak anlaşılmış ve öğretilmiştir.
Fakat Bakara-180. ayette Allah, vasiyet yazacak kimseye serbestlik tanımış ve mirasçılara uygun biçimde miras bırakmasını emretmiştir.
Nisa-11. ayetteki oranlarsa ancak;
- Kişinin vasiyeti yerine getirildikten sonra fakat geride vasiyet edilmemiş mal kalmışsa,
- Kişi vasiyet edecek zamanı bulamayıpta ölmüş ve geride vasiyet edilmemiş mal kalmışsa ,
Her iki durumda borçların ödenmesinden sonra bunların taksimi için belirlenmiştir.
İşte her iki ayetin konusu ve muhatapları farklı olduğundan ayrı ayrı amel edilmesi gerektiği için neshin mümkün olmadığı ayetlerdir.
Bu durumda yaşayan kişi çocuklarına miras bırakırken; erkeğe 2, kıza 1 pay vermek zorunda değildir.
Zaten inananların içine sinmeyen, inanmayanlarınsa şiddetle eleştirdiği bu ayete göre; kime ne kadar ihtiyacı varsa ön görüp bırakabilirsiniz.
Bu gerçeği bilerek önce anne ve babanız olmak üzere gönül rahatlığı ile çocuklarınızın cinsiyetine göre değil ihtiyacına göre miras bırakabilirsiniz.
Peki Allah neden böyle bir taksim yaptı? sorusuna cevabım;
Her bir ailenin milyon çeşit problemi ve ihtiyacı varken, her bir durum için hususi ayet indirilmesi söz konusu olamaz.
Erkeğin yaratılış farklarının, onu birçok konuda önde olmaya mecbur etmesi değişmeyecek bir gerçektir. Gereksiz bir itirazla bu gerçeği tanımamak feminizmde ölçüyü taşırmak olur. İşte bu nedenlerle Allah, genel ve adil ölçüler koymuştur, olur.
MENSUH-3:
Bakara-217: “Sana haram ayda savaş sorarlar. De ki: “Onda savaş büyük günahtır. Ancak Allah yolundan alıkoyma, onu ve Mescid-i Haramı inkar, halkını oradan çıkartma Allah katında daha büyük günahtır….”
NESİH-3:
Tevbe-36: “Gökleri ve yeri yarattığı gün koyduğu yasasında ,Allah’ın yanında ayların sayısı on iki aydır. Bunların dördü haram aylardır. İşte bu kayyum olan dindir. Bu aylar içinde kendinize zulmetmeyin. Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekun savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekun savaşın. Şüphesiz Allah muttakilerle beraberdir.”
Bakara-217. ayet haram aylarda savaşmanın günah olduğunu fakat Tevbe-36. ayeti savaş izni ile onu nesh ettiğini iddia ederler.
Oysa Tevbe-36. ayet haram aylarda müslümanlara saldırı başlatma izni değil, saldırı olursa kendilerini müdafaa için savaşa izin vermiştir.
Eğer ayet kendilerine saldırılmadan savaşın emri vermiş olsaydı, hüküm iptali olurdu.
Oysa 2 ayet arasında zıtlık ve hüküm iptali söz konusu olmadığından nesih de yoktur.
MENSUH-4:
Bakara-240: “İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri. Eşleri için, çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanması bir vasiyettir. Eğer çıkarlarsa, kendileri haklarında maruftan yaptıkları şeylerden size bir günah yoktur. Allah Aziz ve Hakimdir (Hüküm verendir).
NASİH-4:
Bakara-234: “İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine 4 ay 10 gün (iddet) beklerler. Süreleri bitince, kendileri için meşru olarak yaptıklarından dolayı size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduğunuz her şeyden haberdardır.”
Bu iki ayet hatalı meal edilen ayetlerdendir.
Bakara-240. ayetteki vasiyet, ölen kişi tarafından değil, Allah tarafından ölenin yakınlarına vasiyet (emirdir.) Neden hatalı olduğuna dair yazımı ayrıca dikkatlerinize sunuyorum.
https://nurseldurabay.com/bakara-234-ve-bakara-240-ayetlerdeki-uclu-meal-hatasi/
240. ayette; ölenin yakınlarına, dul kalmış gelinlerine 1 yıl bakmalarını ve onları evden çıkartmak için zorlamamalarını fakat iddet süreleri bittikten sonra gelinlerinin yaptıklarından dolayı onlara mesuliyet yüklenmeyeceği bildirilirken,
234. ayet; kocası öldüğü için dul kalan kadına, iddet süresi olan 4 ay 10 günden sonra hareket özgürlüğü tanındığını açıklar.
Dolayısıyla her iki ayet; kadının iddet süresinden sonra kendisine verilen 1 yıllık süre içinde hareket serbestliğinden bahseder. Bu serbestlik, koca evinde kalmak veya ayrılmak seçenekleridir.
İddia edildiği gibi aralarında zıtlık değil uyum vardır.
Dolayısıyla nesh söz konusu değildir.
MENSUH-5:
Nisa-15: “Kadınlarınızdan fahişelik (fahişeten) yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin! Şahitlik ederlerse, onlar ölünceye veya Allah onların lehine (lehünne) bir yol gösterinceye kadar evlerinde tutun.”
NASİH-5:
Nur-2: “Zina yapan kadın ve zina yapan erkeğin her birine yüzer sopa vurun. Allah’a ve Ahiret Gününe inanıyorsanız, onlara karşı duyduğunuz acıma duygusu sizi Allah’ın yasasını (din) uygulamaktan alıkoymasın. müminlerden bir grup da buna tanık olsun.”
Nur-2. ayette sopa cezası getirilerek Nisa-15. ayetteki evlerde tutma cezası nesh edilmiştir, denir.
Fakat bu ayetler farklı konuları ve cezaları işaret etmektedir.
Nisa-15. ayet lezbiyenlikten bahseder ve hüküm verirken; Nur-2. ayet kadın ve erkeğin zinasından bahseder ve hüküm verir.
Dolayısıyla 2 ayrı olay ve hüküm olduğundan nesh yoktur. Lezbiyenlikle ilgili çalışmamın linki ise;
MENSUH-6:
Maide-2: “Ey iman edenler! Allah’ın işaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beyt-i Haram’a gelenlere saygısızlık etmeyin...”
NASİH-6:
Tevbe-5: “Haram aylar çıkınca tüm gözetleme yerlerinde oturun, etraflarını sarın, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde (savaşa neden olan) müşrikleri öldürün…”
İki ayet arasında ilişki dahi yokken neshten bahsetmek imkansızdır.
Tevbe-5. ayeti öncesi ve sonrasıyla birlikte okuyan herkes görecektir ki ayette bir müşrik topluluğu söz konusudur. Bu müşrik topluluğu;
Anlaşmalarına sadakati bozmuş, anlaşma yaptıkları müslümanların düşmanlarına yardım etmiş, elçiyi yurdundan çıkarmaya çalışmış ve ilk kendileri fiilen saldırmışlardır. Tevbe-5 ile ilgili çalışmamızın linki;
MENSUH-7:
Enfal-65:” Ey Nebi! Müminleri savaşmaya cesaretlendir. Eğer sizden sabreden yirmi kişi bulunursa, kafirlerden iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden yüz bulunursa, kafirlerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar gerçekten anlamaz bir halktır.” (Oran: 1/10)
NASİH-7:
Enfal-66: “Sizin aranızdaki (ف۪يكُمْ) zayıflığı bildiğinden şimdi, Allah size kolaylaştırdı. Eğer sizden sabırlı yüz kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden bin kişi olursa Allah’ın izni ile iki bin kişiye galip gelir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Oran: 1/2)
Enfal-65. ayet bir şart cümlesi ve bu şarta bağlı olası sonucundan bahseder, gerçekleşmiş bir durum veya haber cümlesinden değil.
Sonucun gerçekleşmesi, ancak şartın gerçekleşmesine bağlıdır.
İlgili şartlarsa 65. ayete kadar çeşitli ayetlerde Allah’ın müminleri; savaş hakkında tartışmayın, savaşta kafirlerden kaçmayın, Allah’a ve rasule itaat edin yüz çevirmeyin, fitneye karşı dikkatli olun, Allah ve rasulune ihanet etmeyin, savaşta dayanıklı olun, kendi aranızda çekişip korkuya kapılıp gücünüz gitmesin, sabredin şeklindeki ikazlara neden olan tavırlarıdır.
Bu tavırlar müminlerin birliğine ve gücüne zarar veren kendi aralarındaki zaaf ve zayıflıklardır.
Allah; müminlerin bu zayıflıklarını tüm fitne ve zorluklara rağmen sabırla hallederlerse, 1 müminin 10 kafire galip gelme olasılığından bahseder.
Aslında ayetin mesajı, olası güçlü bir sonuca işaret çekerek müminleri teşvik etmektedir.
Fakat bu bir garanti değil, şartlara bağlı bir olasılıktır.
66. ayetten anlıyoruz ki, müminlerin önemli kısmı bu ikazların gereğini yapamamıştır.
66. ayette Allah; müminlerin aralarındaki zayıflığın bu şartı gerçekleştirmelerine engel olacağını bildiğinden, onlara düşen yükümlülüklerini kolaylaştırdığını bildirerek 1 müminin 2 kafire galip gelme olasılığından bahseder.
Özetle Allah, müslümanların zaaflarını sonradan görmüş, fikir değiştirerek oranları aşağı çekmiş değildir.
Kelime israfı olacak ama Allah, Enfal suresinin başından beri müminleri zaafları konusunda defaatle uyarmışken, sonradan öğrenmiş ve fikir değiştirmiş iddiası; kasıtlı yanlış anlama veya okuduğunu anlamama halidir.
Aşağıdaki 10 sporcu öğrenci ve koçlarının örneği, anlamayı kolaylaştırmak için daha güncel bir örnek olabilir düşüncesindeyim.
Öğrenci koçu sporcularına der ki;
Takım ruhu önemlidir, aranızda bölünmeyin, antrenmanlarınızı yapın, tembellik etmeyin, tartışmayın, hocanızı iyi dinleyin, itiraz etmeyin. Eğer bunları yaparak enerjinizi dağıtmaz ve sabrederseniz 10 kişi olmanıza rağmen, karşınıza 100 kişi de çıksa yapacağınız müsabakaları kazanan siz olursunuz ama dediklerimi yaparsanız..
Ama sizleri tanıyorum. Dediklerimi tam olarak yapamayacağınızı ve aranızdaki zaaflardan dolayı bu birliği sağlamada zorlanacağınızı bildiğimden işinizi kolaylaştırdım. Eğer sabrederseniz 10 kişi olmanıza rağmen, karşınıza 20 kişi de çıksa yapacağınız müsabakaları kazanan siz olursunuz..
Tüm mevzu bundan ibaret aslında..
MENSUH-8:
Ahzab-52: “Onların güzellikleri hoşuna gitse bile, bilinen kadınlar1(ın)2 dışındakileri3, eşlerin ve4 yeminle sahip olduğun eşlerinle değiştirmen sana helal değildir. Allah her şeyi gözetleyicidir.”
NASİH-8:
Ahzab-50: “Ey Nebi! Biz, ecirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana verdiği1 yeminle hak sahibi olduğun eşlerini2 ;seninle birlikte hicret eden amcanın kızları, halalarının kızları, dayının kızları, teyzelerinin kızlarını; eğer kendisini nebiye hibe eden, nebinin de nikahlamayı istediği mümin bir kadını3, müminlerin dışında yalnız sana helal kıldık. Ebette senin için bir güçlük olmaması için onlara yeminle hak sahibi oldukları eşleri hakkında neyi farz kıldığımızı bildirdik. Allah çok Gafur Rahimdir.”
Nesh olmadığına dair açıklamamız oldukça uzun olduğundan yazımın linkini aşağıya bırakıyorum;
MENSUH-9:
Mücadele-12: “Ey iman edenler! Rasulle baş başa konuşacağınız zaman, gizli bir şey konuşmanızdan önce sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Ancak (sadaka) bulamazsanız, şüphesiz Allah Gafurdur Rahimdir.”
NASİH-9:
Mücadele-13: “Baş başa konuşmadan önce sadakalar vermeniz çekindirdi1 mi? Bunu yapamadığınız2 zamanda Allah sizin tevbenizi kabul etti. Artık namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Rasulune itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
Ayetler hatalı meal edilmiştir. Doğru mealleri yukardaki gibidir.
Eğer bu ayetler arasında nesh söz konusu olsaydı, hem iki ayet arasında uyum olmazdı hem de 13. ayette “sadaka vermeyin” şeklinde açık ve net bir hüküm olması gerekirdi.
Bu iki ayet arasında da nesh, söz konusu değildir. İlgili çalışmamın linki;
MENSUH-10:
Müzemmil-2” Pek azı dışında gece kalk.”
Müzemmil-3: “Gecenin yarısında veya ondan biraz eksilt”
Müzemmil-4: “veya artır onu…”
Müzemmil-2-3-4: ” Pek azı dışında gece kalk! Gecenin yarısında veya ondan biraz eksilt veya onu artır…“
NASİH-10:
Müzemmil-20: ” Şüphesiz Rabbin senin ve seninle beraber bulunan bir topluluğun, gecenin üçte ikisinden daha azında, onun yarısında, üçte birinde kalktığını biliyor….”
İlgili ayetleri karşılaştırdığımızda;
Müzemmil-4. ayetteki “gece yarısını artır” emri, Müzemmil-20. ayetteki gecenin 2/3’ine kadarlık dilimini;
Müzemmil-3. ayetteki “gece yarısını eksiltin” emri, Müzemmil-20. ayetteki gecenin 1/3’lik kısmını,
Müzemmil-3. ayetteki “gece yarısında” emri, Müzemmil-20. ayetteki gecenin yarısına, işaret ederek detaylandırmıştır.
20. ayetin 2, 3. ve 4. ayetleri nesh ettiğini iddia etmek ya dikkatsizlik ya da kasıtlı bir hamledir diye düşünmekteyim.
MENSUH-11:
Nahl-67: “Üzüm ve hurma meyvelerinden sarhoşluk ve güzel rızık elde edersiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan halk için, bir ayet vardır.”
NASİH-11:
Bakara-219: “Sana hamr1 ve kumarı soruyorlar. De ki: “Her ikisinde insanlar için büyük günah(اِثْمٌ)2 ve fayda vardır. Günahları faydalarından daha büyüktür….”
Nahl 67. ayet bilgi veren bir ayettir. Hüküm ayeti değildir. Yasak veya teşvik yoktur.
Nesh, sadece hüküm ayetlerinde aranır. Hüküm ayetlerinde aranansa; yap-yapma, haram-helal, günah-sevap ilişkisidir.
İlgili çalışmamın yazısı;