KUR’ANDA SAVAŞ NEDENLERİ VE İLKELERİ

İslamda barış her zaman genel kuraldır.

Fakat İslamın tarihi savaşlarla doludur.

Oysa İslam sadece 2 sebeple savaşa izin verir.

  • 1- Meşru müdafaa hakkı.
  • 2- Mazlumun dini, milliyeti önemsiz olmak üzere ona yapılan zulme karşı.

O halde önemli olan savaşların; bu nedenlerle yapılıp yapılmadığıdır.

Aksi takdirde Kur’anın ilkelerine muhalif ve cihat başlığı altında yapılan her savaş yayılmacı siyaset ve politikaların maskelenmesidir.

SAVAŞMADAN ÖNCE ANLAŞMA YAPILMASI TERCİHTİR:

  • Savaş son çaredir. Savaş ayetlerinden anlıyoruz savaşın sebepleri ve sınırları çok net çizilmiştir.
  • İslamda esas olan; dini, dili, ırkı ne olursa olsun insanlar ile önce barış içinde yaşamaktır. Bunun için müşrik veya kafirlerle antlaşmalar yapılabilir. Örneğin;

Tevbe-4: “Ancak Müşriklerden, “kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz”, sonra da (antlaşmalarında) bir şey eksiklik yapmayan ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar hariç. Onların antlaşmalarını, müddetlerine kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.”

ANLAŞMA YAPILAN TARAF DÜRÜST DAVRANDIĞI SÜRECE, MÜSLÜMAN DÜRÜST DAVRANMAK ZORUNDADIR:

Müslüman keyfi olarak yapılan anlaşmaları bozamaz. İlgili ayetleri;

  • Tevbe-4: “Ancak Müşriklerden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da (antlaşmalarında) bir şey eksiklik yapmayan ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar hariç. Onların antlaşmalarını, müddetlerine kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.”
  • Tevbe-7: “Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında, müşriklerin Allah ve Elçisi yanında nasıl bir sözü olabilir ki! Onlar size karşı dürüst davrandıkları sürece siz de onlara dürüst davranın. Şüphesiz Allah, takvalı olanları sever.”

AMA HER DEFASINDA ANLAŞMASINI BOZANA, MÜSLÜMAN DA AYNI ŞEKİLDE KARŞILIK VEREBİLİR:

Karşı tarafa mutlaka anlaşma şansı verilir. Fakat her defasında ve çekinmeden anlaşmalarına sadık kalmayanlar karşısında müslümanlar da tedbirli olmak zorundadır.

  • Karşı tarafın anlaşmayı bozma çabaları tespit edildiğinde müslüman da anlaşmasını bozabilir.
  • Enfal-56: “Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın halde, her defasında hiç çekinmeden antlaşmalarını bozan kimselerdir.”
  • Enfal-58:“(Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainliğinden korkarsan, sen de onlara aynı şekilde davran. Çünkü Allah, hainleri sevmez.”

MÜSLÜMAN KİMLERLE SAVAŞIR?:

1- Müslüman “KENDİNE SALDIRANLA” savaşır. Örneğin;

  • Bakara-190:Sizinle savaşanlara karşı siz de Allah yolunda onlarla savaşın. Ama haddi aşmayın. Kuşkusuz Allah, haddi aşanları sevmez.”

2- Müslüman, herhangi bir mazlum için “ZALİME KARŞI” savaşır. Örneğin;

  • Nisa-75: “Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar; bize tarafından bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver!” diyen zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz.”

3- Müslüman “ANLAŞMAYI TEK TARAFLI BOZAN VE DİNE KÜFREDENLE” savaşır.

  • Tevbe-12: “Eğer onlar antlaşmadan sonra yeminlerini bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa küfrün önderleriyle savaşın. Çünkü onların yeminleri yoktur (yok hükmündedir).Umulur ki vazgeçerler.”

MÜSLÜMAN KİMİNLE SAVA-ŞA-MAZ?:

Müslüman;

  • Kimseyle inancından dolayı savaşamaz.
  • Saldırmayanla savaşamaz.
  • Zulum yapmayanla savaşamaz.
  • Anlaşmaları ihlal etmeyenle savaşamaz.

Aşağıdaki ayette bahsedilenler kafirlerdir. Kafir veya müşrik olması hiç önemli değildir. Müslümanlarla savaşmadıkları sürece onlarla savaşılmaması emri vardır.

Bakara-191:…. Sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın… İşte kafirlerin cezası budur.”

MÜSLÜMAN “NE İÇİN SAVAŞIR?”:

1- Kur’an, zalimin yaptığı zulümlerden dolayı mazlumların savunulması içinsavaşılmasını ister.

  • Ne zalimin ne de mazlumun inancı önemli değildir.
  • Zalim müslüman da olabilir.
  • Karşı tarafın müşrik veya kafir olması savaşmak için asla sebep değildir. 
  • Mazlumun dili ve ırkı da önemli değildir. Zulme uğramış olması yeterlidir. Örneğin;

Nisa-75: “…. halkı zalim olan bu şehirden çıkar; bize tarafından bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver!” diyen zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz.”

2- Kur’an, müslümanların kendilerine zulüm yapılması ve saldırılması nedeniyle savaşmasına izin verir. İlgili ayetler aşağıda sıralanmıştır;

  •  Hac-39:Kendilerine karşı savaş açılanlara, zulme uğramaları sebebiyle (savaşmaya) izin verildi...”
  •  Hac-40: “Onlar, sadece “Rabb’imiz Allah’tır.” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar….”
  • Tevbe-13: “Yeminlerini bozan, elçiyi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik sizinle (savaşı) ilk defa kendileri başlatan topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Onlardan korkuyor musunuz? Eğer müminlerseniz  korkmanıza en layık olan Allah’tır.”
  • Mümtehine-8-9:“Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkartmayan kimselere iyilik etmenizi, onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Muhakkak ki Allah, adil davrananları sever. Ancak Allah, din konusunda sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardımlaşan kimselerle yakınlık kurmanızı yasaklamıştır. Kim onlarla yakınlık kurarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.”

Ayrıca Mümtehine suresinin ilgili ayetleri, başlıca zulüm türlerinden bahsetmiş ve adeta savaşılması meşru olan grupları özetlemektedir. Bu üç grupla savaşmanın meşruiyeti bugün uluslararası hukuk tarafından da kabul edilen bir gerçektir. Bunlar;

  •  İnsanlara dininden dolayı savaş açanlar,
  •  İnsanların vatanını işgal edip yurtlarından sürgün etmeye kalkışanlar,
  •  İnsanların vatanı işgal edip yurtlarından sürgün etmeye kalkışanlara yardım ve yataklık edenler.

3- Kur’an müslümanların taraf olduğu anlaşmalarda, karşı tarafın tek taraflı olarak anlaşmayı bozması ve dinlerine dil uzatılması nedeniyle savaşmasına izin verir. Örneğin;

  • Tevbe-12: “Eğer onlar antlaşmadan sonra yeminlerini bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa küfrün önderleriyle savaşın. Çünkü onların yeminleri yoktur (yok hükmündedir). Umulur ki vazgeçerler.”

Bu ayetlerden gördüğümüz; müslümanlar için silahlı savaş izne bağlanmıştır.

Ayrıca “Ama aşırı gitmeyin” denilmek suretiyle de Kur’an savaş başladıktan sonra savaş ahlakına dair önemli bir ilkeyi ortaya koymuştur.

MÜSLÜMAN “NE İÇİN SAVA-ŞA-MAZ?”:

  • Müslüman, İ’lay-ı Kelimetullah davası için fiili savaş yapamaz.
  • İ’lay-ı Kelimetullah davası; Kur’anı yüceltme, yayma ve duyurma davasıdır.
  • Fakat kalp ve gönüllerine hakim kılma davası değildir.

Kasas-56: “Sen sevdiğini doğru yola ulaştıramazsın ancak Allah dileyeni doğru yola ulaştırır. O, Allah’ın yolunda olanları daha iyi bilir.”

  • Ayeti gereği; hidayeti sadece Allah verir. Kalplere hakim kılacak olansa yine sadece Allah’tır.
  • Özetle; Cihat adı altında topraklar zorla fethedilemez ve masum insanlar katledilemez.
  • Müslüman dinini toprak alarak değil Kur’ana uygun bir şekilde insanların kalplerini fethederek yayabilir.

ZALİMİN MÜSLÜMAN OLMASI FARK ETMEZ, ONUNLA DA SAVAŞILIR:

Hucurat-9:Müminlerden iki grup birbirleriyle şavaşırlarsa aralarını düzeltin. İkisinden biri ötekine saldırırsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve adil davranın. Şüphesiz ki Allah adil davrananları sever.”

  • Bu ayet birbirleriyle savaşmakta olan müminlerin aralarının düzeltilmesini, savaşta ısrarcı olana karşı ise ta ki zulmünü sonlandırana kadar savaşılmasını diğer müslümanlara emretmektedir.
  • Ayrıca bu ayet; zalim taraf zulmünü sonlandırıp yola geldiği zaman ona da adil davranmayı emretmektedir. Bu adil davranma savaş sonrası hukuka işaret etmektedir.
  • Elbette saldıran taraf, sebep olduğu zararları mümkün olduğu kadar karşılamak zorundadır. 

SAVAŞMAKTAN VAZGEÇENLE SAVAŞI-LA-MAZ:

Savaş ayetlerinden anlıyoruz savaşın sebepleri ve sınırları çok net çizilmiştir. İslamda esas olan; dini, dili, ırkı ne olursa olsun insanlar ile önce barış içinde yaşamaktır. Bunun için müşrik veya kafirlerle antlaşmalar yapılabilir.

  • Bakara-192: “Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse,  Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
  • Enfal-61:“Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Muhakkak O, işitendir, bilendir.”
  • Nisa-90: “…Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmazlarsa, barış isterlerse, Allah onların aleyhine size bir yol (yetki) vermemiştir.

Yukardaki ayetlerden;

  • Müslümanların barışı için düşmanlarıyla mutlaka sonuna kadar savaşmak zorunda olmadıklarını,
  • Tam aksine savaşmayanla savaşılmayacağını, “Allah yol vermemiştir” ifadesiyle kesinleştirmiştir.

ZULÜMDEN VAZGEÇENLE SAVAŞI-LA-MAZ:

Fitne adama öldürmekten daha kötüdür. En büyük zulümlerdendir. Zulmünden vazgeçmiş olanla barış yapılır. Fırsat bu fırsat maksadıyla had aşılmaz, soykırım yapılamaz ve ülkesi/şehri talan edilmez.

  • Bakara-191: “….Fitne öldürmekten daha kötüdür….”
  • Bakara-193:”Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet (fitnelerinden) vazgeçerlerse artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”

KARŞI TARAFTAN SIĞINANA KÖTÜ MUAMELE YAPI-LA-MAZ:

Müşrikte olsa sığınan kimseye zarar verme ve güvene kavuşturma prensibi çok ahlaki ve etiktir.

  • Tevbe-6:Müşriklerden biri senden yakınlık (güvence) dilerse, Allah’ın kelamını (duyup) dinleyinceye kadar ona yakınlık (güvence) ver! Sonra onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu bilmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır.”

SAVAŞ -KÜFRÜN ÖNDERLERİ OLAN ZALİMLE- YAPILIR. HARİCİNDEKİ KİMSEYE DOKUNULAMAZ:

Tevbe-12: ” Eğer onlar antlaşmadan sonra yeminlerini bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa küfrün önderleriyle savaşın. Çünkü onların yeminleri yoktur (yok hükmündedir). Umulur ki vazgeçerler.”

  • Önemle dikkat edilmesi gereken husus; yemin bozma ve dine dil uzatma eylemlerinin birlikte yapılmış olmasıdır.
  • Aksi takdirde dine her dil uzatanla silahlı savaşa girilmez.
  • Ayete dönecek olursak; küfre önderlik yapmayan ve ona fiili destek çıkmayan hiç kimseye dokunulamaz.
  • İslam savaş halinde bile savaşa neden olan zalimin dışında kalanlara yani sivillere, yaşlılara, kadınlara, çocuklara hatta hayvanlara ve bitkilere dahi zarar verilmemesini müsaade etmez.
  • Ki bu çok ama çok önemli bir savaş prensibidir.
  • Kadınların, kızların ve çocukların namusuna el uzatılamaz, cariye alınamaz, masumların canlarına kast edilemez.

SAVAŞ DIŞINDA “İNANCI, IRKI NE OLURSA OLSUN” İNSAN CANI HARAMDIR, SEBEPSİZ DOKUNULAMAZ:

Allah savaş dışındaki öldürmelerle ilgili hükmünü ifade etmiştir, insan canını haram yani dokunulmaz olduğunu açıklamıştır.

  • Maide-32: “Bundan dolayı İsrailoğullarına yazdık: “Kim, bir cana karşılık olmaksızın veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmış gibi olur…
  • İsra-33: “Allah’ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmeyin. Kim masum olarak öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir.  O da öldürmede haddi aşmasın. O yardım olunmuştur.”

SAVAŞ ESİRLERİNE EZİYET, İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE EDİLEMEZ:

  • Savaş sırasında teslim olmuş, savaşmaktan vazgeçmiş sivil veya asker kim olursa olsun Allah’ın hükmü çok ama çok açıktır.
  • Ya karşılıklı ya da karşılıksız fidye ile serbest bırakmaktır.
  • Ama asla köle ve cariye edinme izni yoktur. Canları ve iffetleri dokunulmazdır.

Muhammed-4: “İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman, onları güçten düşürünceye kadar boyunlarını vurun. Akabinde  bağı sıkıca bağlayın. Nihayet savaş silahlarını indirince; ister fidye ile ister iyilikle (serbest bırakın). İşte eğer Allah dileseydi onlara yardım ederdi. Fakat sizi diğerinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla boşa çıkarmayacaktır.”

SAVAŞ SONRASI CİZYE ALINIR:

  • Bu ayet doğrudan savaş ile bağlantılı bir ayettir.
  • Kur’andaki savaş sebeplerini iyi anlamazsanız; bu ayeti tek başına okuyarak, ayette tanımlanan kitap verilenlere cihat adı altında ilk saldıran, Allah derken Allah’ın kanunlarını ihlal eden ve çok ağır veballerin altına giren taraf siz olabilirsiniz.
  • Oysa o kimseler, yukarıda bahsettiğimiz ayetler gereği hangi inançtan olurlarsa olsunlar saldırmadıkları ve zulme neden olmadıkları sürece savaşılmayacağı açıkça ifade edilmiştir.

Tevbe-29: “Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Elçisinin haram kıldığını haram saymayan ve gerçek dini din edinmeyen kişilerle, boyun eğerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.”

  • Cizye ise bir cezadır. Bu “cizyenin” gelenekte Müslüman olmayanlardan alınan “baş vergisiyle” bir ilgisi yoktur. Aynı isim kullanılsa da Kur’anda cizyenin ne için alındığı yukardaki ayette açıklanmıştır.
  • Gerisi, Kur’an dışı tanımlama ve uygulamadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments