Allah farz olan ibadetlerden spesifik olanlarına örneğin namaz ve oruç gibi, o ibadetlerin vazgeçilmez unsurları olan vakit ve ifa edilme sayısı gibi gerekli bilgilere veya işaretlere mutlaka Kur’anda yer vermektedir.
Eğer farz olan bir ibadet belli bir maddi gücü gerektiriyorsa, kişinin gücünün (maddi, sağlık ve diğer zorunluluklar) yetemeyecek olması gibi istisnai durumu belirterek gerekli yeterliliğe sahip olmayanlar için mükellefiyeti kaldırarak onların kalbini rahatlatmaktadır.
Örneğin hac ibadetinde bu istisnanın verildiği ayet;
Ali İmran-97: “Orada apaçık ayetler vardır. İbrahim’in makamı, kim oraya girerse güvende olur. Yoluna gücü yetenin, Beyt’i haccetmesi insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Her kim gerçeği yalanlayarak nankörlük ederse, bilsin ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.”
Yukardaki ayetten Allah’ın üzerimizde hak gördüğü bu ibadeti, sadece belli bir millete değil en-nas (النَّاسِ) diyerek tüm insanları kapsayıcı olması dikkat çekicidir.
Hac ve kurban ibadetinin Hac-27 ve 28. ayetlerde İbrahim nebi ve insanlara, nedenleriyle beraber açıklanarak farz kılındığı görülmektedir.
Hac-27: “İnsanlar(النَّاسِ) arasında haccı ilan et. Yaya ve her uzak yoldan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.”
Hac-28: “Kendilerine (olan) faydalara tanık olmaları için. Belli günlerde onlara rızık olarak verilen hayvanlar üzerine Allah’ın adını anarlar. Akabinde onlardan yiyin ve muhtaç yoksulu yedirin.”
Hac-29: “Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kabe)tavaf etsinler.”
Kafaları karıştıran nokta; 34. ayette konunun değiştiği ve Hac kurbanı dışındaki bir kurbandan bahsedildiği iddia edilmektedir.
Hac-34: “Biz her ümmet için onlara rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine Allah’ın adını anmaları için mensek (ibadet) verdik. İlahınız tek bir ilahtır. O’na teslim olun. O muhbitinleri müjdele.”
Oysa 34. ayette konu değişmemiştir. Allah’ın İbrahim nebi ve ümmetine de farz olan kurbanın, diğer ümmetlere de farz kılındığından bahsettiğini anlıyoruz.
36. ayetteki kurbanın, Hac kurbanından ayrı bir farz olarak değerlendirenler 3 delil sunmaktadır;
1-Eğer bu kurban hac kurbanı ise bu ayette hac ifadesi neden geçmemiştir?:
Cevabımız: Hac-27-28-29. ayetler sadece haber cümlesidir. Haber cümlesidir çünkü hac ve kurbanın İbrahim nebiye de farz olduğunu bildirmekten başka, hac ibadetinin nasıl yapılacağına dair içinde detay hüküm veren ayetler yoktur. Bu haliyle bizler için hüküm ayetleri değil haber ayetleridir.
Bu üç ayet hac gibi çok önemli bir vazifeyi detaylı açıklamayacağı için Allah, İman edenlere hac ibadetinin nasıl yapılacağını öğreten detayları diğer surelerin içerisinde tane tane anlatmıştır.
Yani 36. ayet ve devamında hac kelimesinin geçmemesi gayet normal bir durumdur.
2-Hac-36. ayette, herkese farz olan kurbanın nasıl kesileceğine kadar detay verilmiştir.
Cevabımız: Allah’ın sözü ile sabittir ki hac etmek, O’nun insanlar üzerindeki hakkıdır. Ve İbrahim nebiye ait hac ayetlerinde kurban, özellikle vurgulanmış önemli bir rukundur
Nasıl ki İbrahim nebiye ait yukardaki ayetlerde haccın rukunları ana başlık altında haber edilmiş fakat başka surelerde detayı verilmişse; kurban kesiminin nasıl yapılacağı tariflenecek olsaydı önemine binaen, bu tarif ancak hac kurbanının kesim bilgisi olması gerekirdi.
Ve bizce bu kesimin detayı ancak hac kurbanına ait detaydır.
Peki bu ayetteki kurban hac kurbanı ise, hacca gitmeyenler kurban kesemez mi?
Elbette ancak nafile olarak kesebilirler ama yine bu ayete göre değil.
Hac etmeyenlerin kurbanlık hayvan kesmeyeceğine dair bir yasak olmadığı için kesebilirler.
Bazı ibadetleri farz dışında nafile olarakta yapabilirsiniz. Örneğin nafile namaz kılabilirsiniz. Kur’anda nafile namaz nasıl kılınır anlatılmaz. Nafile namazı, farz namaza benzeterek kılarsınız.
Veya nafile oruç tutarsınız. Ama Kur’anda nafile oruç şartları anlatılmaz. Ama nafile orucu, farz orucun şartlarına göre tutarsınız.
Aynı husus hac dışı kurban için de geçerlidir. Kurbanı nafile olarak, hac kurbanının şartlarına göre keser ve dağıtırsınız.
Özetle; Kur’anda sadece hac için kurban ve kesim bilgisi olduğunu anlıyorum.
3-İbrahim nebiye emredilen hac kurbanı; hac yapan ve muhtaç yoksul olmak üzere 2 grup için paylaştırılırken hac dışı kurban; hac sahibi, vakur fakir ve isteyen fakir olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Bu ayrı bir kurbandır yani hac kurbanı dışındaki şahısların keseceği kurbana işarettir:
Cevabımız: Söz konusu gruplarda farkın söz konusu olması çok normaldir. Çünkü Muhammed nebiye Kur’an ile yeni bir şeriat verilmiştir.
Nahl-123: “Sonra sana: Hanif olarak İbrahim’in milletine uy, o müşriklerden değildi, diye vahyettik.”
Allah’ın Muhammed nebiye, İbrahim nebinin milletine uymayı emretmesi, kendi şeriatiyle çelişkili bir durum değildir. Yukardaki ayetin vurgusu İbrahim nebinin şeriatine değil hanifliğinedir.
Çünkü Kur’anın öncelikli mücadelesi müşrik ve müşriklik ile mücadeledir.
Kaldı ki Allah bir nebiyi, daha önceki herhangi bir nebinin şeriatine tamamen uyma emri vermemiştir. Buna delilimiz;
Maide-48: “….Sizden her biriniz için bir şeriat(yasa) ve bir yol verdik. Eğer Allah isteseydi hepinizi bir tek topluluk yapardı, fakat size verdiği ile sınar….”
O halde kesilmiş kurbanların dağıtılması hususundaki fark; hac dışındaki başka bir kurbana değil ancak şeriatteki bir değişikliğe delil olabilir.
Ayrıca kıymetli arkadaşlar, millet ile din arasındaki ince farkın anlaşılmasının yukardaki ayeti anlamak adına önemli olduğunu düşündüğüm için aşağıya çalışmamı bırakıyorum.