Bu yazımın amacı; bilerek ya da bilmeyerek صَلاَة(salat) ile الصَّلٰوةَ(es-salat)’ın birbirine nasıl karıştırıldığı ve namazın fiilen varlığını ispat etmek üzerinedir.
(صَلاَة) salat kelimesi; Kur’an ile bilinmiş yeni bir kelime değildir. Kardeş dil ailelerinde geçmişi vardır.
(صَلاَة) salat kelimesi; Aramice/Süryanice (ص ل ي) kökünden gelen sala fiilden türetilmiştir. Bu kelime “eğilme, meyletmek, bükülme, dönmek, yönelmek, dua, ibadet” gibi anlamlarına sahiptir.
Tabloda gördüğünüz üzere (صَلاَة) salat ile (الصَّلٰوةَ) es-salat kelimelerinin kökleri, yazılışları, tekil ve çoğulları, fiil halleri ve anlamları birbirinden farklıdır.
KÖKÜ | TEKİL |
ÇOĞUL | ANLAMLARI |
KUR’ANDA (ال) TAKISI ALMIŞ MI? | FİİL FORMU |
(ص ل و) | صَلٰوةِ | صلَوَاتِ | صَلٰوةِ=din(11-87); صَلٰوةِ=havra(Hac-40); صَلٰوةِ=Bağışlama(2-157; 9-99; 103) | الصَّلٰوةَ | sadece اقام kullanılır |
(ص ل ي) | صَلاَة | صَلَاتِ | مُصَلًّىۜ=İbadet yeri(2-125);يُصَلّ۪ي=ibadet etmek(3-39);يُصَلُّوا=ibadet etmek(4-102)(87-15)(96-10);يُصَلّ۪ي=yardım etmek(33-43) صَلِّ=ibadet etmek(108-2); مُصَلّ۪ينَۙ=mümin(107-4); (70-22)(74-43); صَلُّوا=yardım etmek(33-56); صَلِّ=dua etmek(9-84-103); صَلاَة=ibadet(8-35); (70-23) (17-110) (23-2) (107-5) (70-34) (6-92); صَلاَة=yöneliş;(24-41); صَلّٰىۙ=yönelmek(75-31); صَلَات۪ي=dua(6-162) | —- | صَلِّ |
(ال) el takısının 16 farklı görevi vardır. Oysa onun hakkında biz yeni öğrenenlere neredeyse ilk ve tek öğretilen bilgi, İngilizce “The” takısı gibi belirlilik özelliğine sahip olmasıdır.
Oysa (ال) takısı, bir kelimenin anlamını tamamen değiştirebilir. Kur’andan örnekler görmek için ilgili yazım;
صَلاَة: Kur’anda yönelme, yöneliş, ibadet dua, yardım gibi anlamlarda kullanılmıştır.
Salat kelimesi içerik olarak çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Hangi anlamı ifade ettiği ayetin konusundan anlaşılır. Ayrıca salat, Kur’anda vücuha örnek kelimelerden de biridir.
Salat bitişik şahıs zamirleriyle kullanıldığında kelime gramer açısından maarife(belirli) olsa da Kur’anda hiç الْ takısı almadığından bilinen anlamları dışında yeni bir anlam kazanmamıştır.
صَلٰوةِ: Kur’anda din, havra, bağışlama anlamında kullanılmıştır. Diğerinin aksine Kur’anda الْ takısı alarak yeni bir anlam kazanmıştır.
Kazandığı yeni anlamı; iman edenlere farz kılınan ve namaz olarak bildiğimiz (الصَّلٰوةَ) es-salattır.
Kur’anda namaz, istisnasız ال takısı alarak yazılmıştır.
Allah’ın namazdan isim olarak bahsettiği her yerde (الصَّلٰوةَ) es-salat; namaz kılmaktan bahsettiği her yerde (ق و م) kökünden türeyen tek bir fiil kullanılmıştır. O fiilse sadece “kam” fiilidir.
(الصَّلٰوةَ) es-salat; kendi içerisinde salatı(صَلاَة) yani duayı barındırdığı gibi zamanından tutun hazırlığına, rekat sayısına, isimlerine, ne okunacağına kadar tanımlanmış, Adem nebiden beri her ümmete emredilen özel postürlere sahip ve Allah’tan beslenmeyi amaçlayan şahsi bir ibadettir. Namaz müslümanlar için bu nedenle çok önemlidir.
Fakat günümüzde (الصَّلٰوةَ) es-salat; önce riyakar müslümanların namazı istismarı, sonrasında koyun postundaki İslam düşmanlarının planlı çalışmaları ile ya sadece duaya ya da eğitim-öğretim faaliyetleri ve benzeri eylemlere dönüştürülmüştür.
Oysa الصَّلٰوةَ(es-salat)ın ritüel forma sahip olduğu aşağıdaki ayetlerle sabittir.
Nisa-101. ayette bahsedilen ve kafirlerden gelecek zarar korkusu durumunda kısaltılacak olan (الصَّلٰوةَ) es-salattır, salat(صَلاَة) değil. Ayete bakalım;
Nisa-102: “Sen içindeyken onlara namaz kıldırdığın( اَقَمْتَ الصَّلٰوةَ) zaman, onlardan bir grup silahlarını yanlarına alarak seninle birlikte kılsın (فَلْتَقُمْ), onlar secde ettiklerinde arkanızda olsunlar. İbadet etmeyen(يُصَلُّوا) diğer bölük gelsin sonra seninle birlikte ibadet etsinler(يُصَلُّوا)……”
Aklını kullanabilen bir kişi bu ayette namazın ayakta başlayıp, ruku pas geçilerek, yere kapanma şeklindeki secde ile tamam edildiğini anlayabilir. Namazın kısası icra edildiğinden ruku da atlanmıştır.
Her secde, yere kapanma şeklindeki secde anlamına sahip değildir. Ama Kur’anda yere kapanma şeklinde secde yok diyenlere, iddialarının aksine Kur’andan ayetlerle ispatını rahatlıkla yapabilirisiniz.
Her zaman şunu derim “İkna olmam için bana Kur’andan bir delili yeter.” Ama bir delil yetmez diyenlere, bu yazımda fazlası var. Yine de gözlerini kapatana, selametle demekten başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Ruku hangi ayette derseniz;
Fetih-29:“…..Sen, onları rüku ve secdede Allah’tan fazlını ve rızasını isterken görürsün…..”
Nisa-102. ayette gördüğünüz üzere; namaz kılmaktan bahsedilirken sadece “kam” fiili kullanılmıştır.
Salli kelimesine namaz kılmak anlamı vermek, kasıt yoksa düz meal etmenin sonuçlarından biridir.
Namaz kılmak bir ibadet türüdür.
Yusalli(يُصَلُّوا) namaz kılmak değildir. Yusalli, صَلاَة(salat)’ın fiil formunun muzari çekimidir. Ayetin geri kalanında, diğer bölüğün yapacağı secdeden açıkça bahsetmemiştir. Ama yapacakları şey secdedir. Fakat ayet, kelime tekrarı yapmamış, yapılacak olanın genel mahiyetinin ibadet olması nedeniyle “İbadet etmeyen…. seninle beraber ibadetlerini yapsınlar.” diyerek namazın nasıl kısaltılacağını izah etmiştir.
“kam” fiiline gelecek olursak iddia ederler ki; “ekame” fiilinin kullanıldığı her yerde anlamı ayağa kaldırmak, dik tutmakken sadece namaza gelince kılmak anlamını vermişlerdir, çünkü uydurma olan namazı kabul ettirmek için bu anlamı vermek zorundadırlar.
Biliniz ki bu iddia bir uydurmadır. Kur’anı araştırmaya vakti veya ilgisi olmayanların imanlarına kurulmuş bir tuzaktır. Ama biz bu fiilin farklı zaman çekimlerinde hangi anlamlarda kullanıldığına Kur’andan bakalım.
قَامَ : Sabit durmak; ayakta durmak; hareketsiz durmak; ayağa kalkmak ya da dikilmek; durmak ya da kalmak; otururken veya uzanırken kalkmak, korumak, doğru hareket etmek, yerine getirmek, hükmetmek, kopmak, başlamak, düzeltmek, geçmek, (terazi) kurmak, (hesap) görmek anlamlarına sahipken,
“Ekame” fiili ayrıca zaten tabloda Kur’anda çevirmek, yöneltmek, yapmak, korumak, uygulamak anlamlarında kullanılmıştır.
Ayetlerle ispatlayalım;
Araf-29: “….اَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ…..” (Yüzlerinizi çevirin)
Şura-13: “….اَق۪يمُوا الدّ۪ينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا…..” (Dini koruyun, bölünmeyin)
Rahman-9: “…..وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ” (Ölçmeyi haklarına(kıst) göre yapın)
Talak-2: “…..اَق۪يمُوا الشَّهَادَةَ لِلّٰهِۜ….” (Şahitliği Allah için yapın)
Maide-66: “….وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ ” (Doğrusu onlar Rablerinden indirildiği gibi aynı şekilde İncil ve Tevratı uygulasalardı)
Maide-68: “….قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ” (De ki; Ey kitap ehli Rabbinizden indirildiği gibi aynı şekilde İncil ve Tevratı uygulayana kadar bir şey üzere değilsiniz….”
Yazımın daha fazla uzamaması için diğer anlamlarıyla ilgili ayetleri vermeyi tercih etmiyorum. Ama bundan sonra muhataplarınıza sorun;
Hani sadece namaza gelince “ekame”ye kılmak anlamını veriliyordu?
Özetleyecek olursak;
- صَلاَة(salat) ile الصَّلٰوةَ(es-salat)’ın kökleri farklıdır.
- صَلاَة(salat) ile الصَّلٰوةَ(es-salat)’ın Kur’anda yüklendikleri manaları birbirinden farklıdır.
- الصَّلٰوةَ(es-salat)’ın kısaltılmışı içinde ritüel varsa tamamında da vardır.
- الصَّلٰوةَ(es-salat) içerisinde صَلاَة(salat) yani duayı barındırır.
- الصَّلٰوةَ(es-salat) isimdir. Ve bunu fiili yapan sadece “kam” fiilidir.
- “Ekame” fiili her yerde ayağa kaldırmak, dik tutmak anlamında kullanılmamıştır. Bu anlamı verenler namaz yok diyenlerin zorlamalarıdır.
Ey müslüman, aklınızı önce Kur’ana verin. Kur’an onu eğitsin. Sonra o akıl ile kim oyun oynamaya cesaret edebilir, görün..