CUMA NAMAZI DEĞİL, NAMAZ VAKTİNDE CUMA GÜNÜ TOPLANTISI

Her salat, namaz değildir. Çünkü Kur’anda namaz, sadece Es-salat olarak ifade edilir.

Cuma-9. ayette es-salat yer aldığından namazdan bahsedildiği muhakkaktır fakat bu namaz, Cuma Namazı isimli özel bir namaz değil her gün kılınan “Vusta(orta) namazıdır.”

Cuma suresinin ilgili ayetindeki “Namaz” ve “Cuma günü” yan yana getirilerek, “Cuma Namazı”nın varlığı öne sürülmüştür.

Ayetleri inceleyelim;

Cuma-9: “Ey inananlar! Cuma gününde namaz için çağrıldığınızdaalışverişi bırakarak  derhal Allah’ı anmaya  koşunuz! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.”

Cuma-10: “Namaz bitirildiğinde yeryüzüne dağılınız ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayınız. Allah’ı çokça anın ki kurtuluşa eresiniz.”

Ayetlerde “Cuma günü” ve “namaz” isim tamlaması olarak kullanılMAmıştır.

Dolayısıyla “Cuma Namazı” ifadesi kullanılamaz.

İlgili ayetler; gün ortasındaki namaz vaktinde bir araya gelmekten ve toplanmaktan bahsetmiş, bu toplantının özel bir günde yapıldığı ve o özel günün isminin de “Cuma Günü” olduğunu vurgulamıştır.

Eğer Cuma namazı diyerek Kur’anda farz kılınmış bir namazdan bahsedecek olursak, namazın en önemli öğelerinden olan zamanını, güneşin hareketlerine göre Kur’andan tespit edebiliyor olmamız gerekir. O halde Cuma namazının giriş-çıkış vakitleri hangi ayettedir?

Çünkü Nisa-103. ayete göre namaz, müminler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır. Vakti belirlenmemiş bir namaz, namaz olamayacağı gibi olsa bile farz namaz olması mümkün değildir. Oysa Kur’anı taradığımızda bu namazın girdiği ve çıktığı vaktin güneşin hareketlerine göre herhangi bir zaman tespiti yapılaMAmaktadır.

Ayet metninde isim tamlaması da kullanılmadığına göre; Kur’anda ismi ve vakti olmayan namaz, nasıl farz namaz kabul edilebilir? soruları bakış açımızı genişletir.

Bu sebeple ayetteki namazın, “Cuma Namazı” olduğu düşüncesi hatalıdır.

Ayetin mesajı; belli bir amaç için “toplanmak”, “bir araya gelmektir.” Bu mesajı “Cuma” kelimesinin anlamından anlarız.

Araplar İslamiyetten önce haftanın yedi gününü “evvel, ehven, cubar, dubar, munis, ARUBE, şiyar” diye adlandırırlardı.

ARUBE, Arami kökenli bir kelime olup, “Arefe Günü” anlamına gelir ve yahudilerin cumartesine hazırlık yaptıkları ve bunun için Medine’de sabahtan öğleye kadar pazar kurdukları bir gündür.

Arube yerine Cum‘a isminin Araplar arasında ne zaman kullanılmaya başlandığı hakkında iki rivayet vardır. Bu rivayetler dini değil tarihi rivayetlerdir.

Bunlardan birincisine göre; Kureyşliler arube günü nebinin sekizinci ceddi Kâ‘b b. Lüeyy’in etrafında toplanarak onun sohbetini dinlerlerdi. Bu sebeple Kâ‘b arube gününe, “toplanma günü” manasına gelmek üzere cum‘a adını vermiştir.

İkinci rivayete göre ise hicretten önce bir araya gelen Medineli müslümanlar, yahudilerin haftada bir toplandıkları özel bir günleri (cumartesi) bulunduğunu, hristiyanların da böyle bir günleri (pazar) olduğunu söyleyerek arube günü toplanıp ibadet etmeyi kararlaştırdılar ve arubeye de bu günde bir araya geldikleri için cum‘a adını vermişlerdir.

Sebep ne olursa olsun, Cum‘a (cumuacumaa), “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem” kökünden türetilmiş bir isimdir.

Cuma, haftanın bir gününe ait isim olmuş olsa da o gün hususi olarak toplanmaktan bahseder.

Ayrıca 9. ayet, Cuma Suresi inmeden önce de o günün, bu adla anıldığına ve bir toplantı günü olduğuna işaret etmektedir. Yani Cuma ismi, vahiy ile ilk defa verilmiş değildir.

Elbette bir araya gelmiş insanların, toplandığı vakitte o vaktin namazını birlikte kılmaları normaldir.

Asıl sorun; bu durumun zamanla başka bir namaz ismi ile farzlaştırılmasıdır.

Peki insanlar namaz dışında neden bir araya gelmek için çağrılır?

Toplantının imamı nebi ise icraatler; ayetlerin tebliği, müslümanların her türlü soru ve sorunlarının nebiye arzı, nebiden çözüm ve dua beklentisi gibi çift yönlü bir iletişim ve etkileşimdi.

Bu yapılanların şu anki ismi hutbe olarak bilinen uygulamadır.

Zaten geleneksel öğreti için bile farz olan, toplandıktan sonra hutbeyi dinlemektir. Hutbe dinlenilmeden namaza dahi başlanmaz.

Fakat günümüzde hutbeler; çift taraflı değil tek yönlü bir etkileşimden ibarettir.

Aslında hutbenin tek taraflı olması, ayetin emrini ifa etmeye de kafi değildir.

Toplanmaya çağrı “Ey inananlar” ifadesiyle yapıldığından hem erkek hem de kadına yapılmış bir hitaptır. Allah, kadın erkek ayrımı yapMAmıştır. Dönemin devrim ayetlerindendir. Allah, kadınları sosyal ve çok önemli bir toplantıya davet etmiş, onlara söz ve eylem hakkı vermiştir. Kadınları eve kapatan ve hutbeden men eden alim efendilerse, Allah’ın farzını alim kimlikleriyle men etmişlerdir.

Sonraki ayette “Namaz bitirildikten sonra, Allah’ın lütfundan (rızkınızı) aramaya devam edin” ifadesinden, müslümanlara çalışmaya devam emri verildiği anlaşılmaktadır.

Cuma namazı olarak kılınan namaz, 2 rekat olarak kılınır.

Günümüzde Cuma gününde kılınan namazdan sonra öğlen namazı kılınmış sayılır. Düşündünüz mü neden?

Çünkü geleneğe göre “Öğle” ama Kur’ana göre “Vusta” namazı kılınmış olur.

Bu arada farz namazların rekat sayısının aslında 2 olduğu da ortaya çıkmaktadır. İlginç olan bu doğrunun bozulmadan günümüze kadar ulaşabilmiş olmasıdır.

 

Subscribe
Bildir
guest
6 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Mitat Tekin
Mitat Tekin
4 Ekim 2024 02:48

Teşekkürler benim kardeşime,,

Cevdet
Cevdet
27 Şubat 2023 23:23

Sayın Nursel, doğrusu meramınızı tam anlayamadım. Salât “el” takısı ile geldiğinde namaz olarak anlaşılması gerektiğini söylüyorsunuz fakat burada el takısı ile gelen salata namaz harici başka bir anlam yüklüyorsunuz?

Yasin
Yasin
17 Ocak 2023 18:36

SALAT ile NAMAZA aynı anlamı verirsen,Allah ve Melekleri senin üzerine NAMAZ kılıyor anlamı çıkmazmı?(Bak Ahzab-43)