ARAF-157: ALLAH DİĞER KİTAPLARI NESH EDEREK, KİTAP EHLİNİ KUR’AN DAVET ETTİ

ALLAH KİTAP EHLİNE TAHRİF EDİLMİŞ KİTAPLARLA HÜKMETMEYİ Mİ EMRETTİ?

Elbette Allah, ehli kitaba tahrif edilmiş kitaplarıyla hükmetmesini emretmedi.

Allah önce Kur’anın “MÜHEYMİN” özelliğiyle diğer kitapların tahrife uğradığını ispatladıktan sonra Tevrat ve İncili nesh ederek Kur!ana imana davet etti.

Muhammed nebi ve Kur’an, kitap ehlinin de nebisi ve kitabıdır.

Fakat ehli kitaptan az bir kısmı Kur’ana iman etmiştir.

İman etmiş olan ehli kitap için bazı ayetler;

Ali İmran-199: “Kitap Ehli’nden öyle kimseler var ki, Allah’a, size indirilene, kendilerine indirilene tam bir samimiyetle iman ederler. Allah’ın ayetlerini az bir değer karşılığında satmazlar. İşte onların hak ettikleri şey Rablerinin yanındadır. Kuşkusuz, Allah, hesabı çabuk görendir.”

Ali İmran-113:Kitap ehlinin hepsi aynı değildir. Onların arasında, gece boyunca Allah’ın ayetlerini okuyan ve O’nun huzurunda secdede olan doğru bir ümmet vardır.”

Peki kitap ehli için iman etmek ne demektir?  İnandım demek yeterli midir? Yeterli ise biz Kur’an ehli için de inandık demek yeterli değil midir?

Elbette, yeterli değildir.

Çünkü iman etmek; Kur’andaki tevhid inancını benimsemek ve Kur’an içindeki tüm emir ve sorumlulukları yerini getirmeye söz vermek demektir.

Bu durumda, son ahit Kur’ana imana davet edilen kitap ehli için, kendi nebilerinden sonra Muhammed nebiyi Allah rasulu ve Kur’anı da uygulayacakları kitap olarak kabul edip amel etmeleri gerekir.

Diyebilirsiniz ki; biz müslümanlar da önceki kitaplara iman etmekle farz kılındık. Biz de o kitaplarla mı amel edeceğiz o halde?

Bu soru her ne kadar mantıklı gibi görünse de Allah’ın yasası; yeni gönderdiği ile bozulmuş olanı nesh ettiğinden şu an eldeki bozulmuş kitaplarla amel etmeyi imkansız kılar. Zaten onları Kur’ana imana davet etmesinin nedeni de budur.

Ama o kitapların asılları olmuş olsaydı, mutlaka ki bizim de amel etmemiz gerekirdi. Ve yine asılları olmuş olsaydı, zaten bugün Kur’an indirilmiş olmazdı.

Kaldı ki Kur’an ile diğer kutsal kitapların aslı arasında bazı şeri hükümler haricinde fark yoktur ve aynıdır. İşte ayeti;

Enbiya-24: “… benimle olanların bu Zikri, benden öncekilerin de Zikridir ama onların çoğu gerçeği bilmezler ve yüz çevirirler.”

Fakat bir çoğu tahrif olmuş olan kitaplara tutunmaya devam ettikleri için, Kur’anda yoldan çıkmış oldukları beyan edilir

Ali İmran-110: “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu önerip, munkerden sakındırırsınız. Ve Allah’a iman edersiniz. Eğer Ehl-i Kitap da iman etseydi, bu onlar için daha hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler vardır ve onların çoğu yoldan çıkmıştır.”

EHLİ KİTABIN KUR’ANA İMANA DAVET EDİLDİKLERİ BAZI AYETLERE BAKALIM;

Bakara-40:Ey İsrailoğulları! Size vermiş olduğum nimetlerimi hatırlayın! Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size vadettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun!”

Bakara-41: “Ve elinizdekini  doğrulayıcı olarak indirdiğime İMAN EDİN! Sakın onu inkar edenin ilki olmayın! Ayetlerimi az bir değer karşılığında satmayın! Ve bana karşı takvalı olun!”

Nisa-47:Ey kendilerine Kitap verilenler!  Önde gelenleri yok edip arkaları üzerine döndürmeden veya cumartesi yasağını çiğneyen topluluğu lanetlediğimiz gibi lanetlemeden önce sizin beraberinizde olanı tasdik edici olarak indirdiğimize İMAN EDİN. Allah’ın emri mutlaka yapılandır.”

Araf-157: “Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi nebiye TABİ OLURLAR. O ki,  onlara iyiliği tavsiye eder ve onları kötülükten meneder, onlara güzel şeyleri helal, pis şeyleri de haram kılar. Onların üzerlerindeki ağırlıkları/cezaları ve prangaları kaldırıp atar. Onunla beraber indirilen nura (Kur’ana) TABİ OLANLAR  Ona İMAN EDENLER, ona SAYGI GÖSTERENLER, ona YARDIM EDENLER ve işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Araf-158:De ki: “Ey insanlar! Ben, göklerin ve yerin mülkü ona ait, Ondan başka ilah olmayan, yaşatan ve öldüren Allah’ın, sizin  hepinize gönderdiği bir resulüm. Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden ümmi nebi resulüne iman edin ve ona(Kur’ana) TABİ OLUN ki böylece hidayete eresiniz.”

Kimileri Araf-157. ayette Tevrat ve İncilin Muhammed nebiyi işaret ettiğini açıklamasından dolayı, tasdik anlamında Tevrat ve İncilin sağlam olduğunu iddia ederler. Zaten biz de bu kitaplardaki vahiylerin tümden yok edildiğini söylemiyoruz. Bir çoğunun Kur’anla zıtlaşmasından dolayı tahribata uğramış olduğunu söylüyoruz.

Kaldı ki Araf-157. ve 158. ayetlerin devamında kitap ehline;

* Muhammed nebinin iyiliği tavsiye edip kötülükten men ettiği,

*Allah’ın onlara; Kur’an ile helal kıldıklarını helal, haram kıldıklarını haram kıldığı,

*Muhammed nebiye iman etmeleri,

*Muhammed nebiye saygı göstermeleri,

*Muhammed nebiye yardım etmeleri,

*Muhammed nebi ile beraber indirilen(Kur’ana) TABİ OLMALARI halinde kurtuluşa erecekleri ve hidayete ulaşacakları açıklanmaktadır.

“İman edin” cümlesi ise emir formunda tüm Tevrat ve İncil ehline verilmiş emirdir.

Allah İsrailoğullarına hitaben açıkça; elinizdekini doğrulayan indirdiğim bu Kur’ana İMAN EDİN, demekteyken, onların verdiği cevap aşağıdaki gibidir;

Bakara-91: “Onlara, “Allah’ın indirdiğine iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız” derler, ondan sonra geleni (Kur’an’ı) inkar ederler. Halbuki o, yanlarında bulunanı (Tevrat’ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın nebilerini öldürüyordunuz?

Aslında Tevrat ehlinin ÇOĞU Kur’anı inkar eder.

Fakat misyonerlik faaliyetleri gereği,  Kur’anın MÜHEYMİN  görevini görmezden gelip sadece Tevrat’ı tasdiklediği savıyla, Kur’an ehlinden saflarına çekebildiklerini çekmeye çalışırlar.

Maide-19. ayetse Kur’anın sadece Arap kavmine değil kitap ehline de geldiğine delil ayetlerdendir.

Maide-19: “Ey Kitap ehli! Elçilerin ara verildiği bir süreden ötürü , “Bize ne bir müjdeci ne de bir uyarıcı geldi” demeyesiniz diye, size beyan eden elçimiz geldi. Şüphesiz o, SİZE bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gelmiştir. Zira Allah her bir şeye gücü yetendir.”

Ayet Muhammed nebinin, hem yahudiler hem de hristiyanların nebisi ve Kur’anın onların da kitabı olduğunu açıkça ilan eder.

Kitap ehli ile yaptığımız tartışmalarda onlar, bu ayeti görmezden gelirler.

Peki Allah, kitap ehlini kendi kitapları varken neden Muhammed nebi ile tekrar uyarmak istedi?

Cevabımız; kitap ehlinin sunacağı mazeretin önünü almak içindir.

Mazeretleri; Muhammed nebi gelmeseydi eğer kitap ehli çok haklı olarak, tahrif edilmiş inançlarıyla din günü sorguya çıktıklarında elimize ulaşmış kitaplar bunlardı. Eğer kitaplarımız bize ulaşıncaya kadar tahrif olmuşsa, bundan biz nasıl sorumlu tutulabiliriz, bize doğrusunu bildiren ve uyaran kimse de gelmedi” olacaktı.

Ama Allah, ön alarak Muhammed nebiyi sadece Araplara değil tüm EHLİ KİTABA rasul-nebi olarak gönderdi.

Kaldı ki Rabbin hitapları; birçok ayette tüm insanlığadır. Örneğin;

Sebe-28:“Biz seni TOPYEKUN İNSANLARA ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik fakat insanların çoğu bilmezler.”

Enam-19: “De ki: “Tanıklık yönünden hangi şey daha güvenilirdir?” De ki: “Aramızda tanık Allah’tır. Bu Kur’an; bana, sizi ve ulaştığı herkesi  uyarmam için vahyedildi….”

Bu ayetler tartışmasız Kur’anın bir kavme değil, tüm coğrafya ve ulaştığı ve ulaşacağı insanlara hitap ettiğinin yani evrensel olduğunun tek başına sancağıdır fakat sadece temiz akıl sahipleri içindir.

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments