“Allahu ekber ” yani “Allah en büyüktür” demeyi “sakıncalı ve bu söylemin Allah’ı kıyaslamak olduğu, bu durumda başka büyüklerin de varlığını kabul anlamına geldiği” şeklindeki düşünceyi biz de destekliyoruz.
Destekleme nedenlerimiz;
Esmaül Hüsna olarak bildiğimiz isimlerin Allah’a ait olduğunu, isimlerin başındaki “El” takısı ile ayırırız.
Örneğin; El-İlah=Allah, Er-Rahman Er-Rahim El-Kebir… gibi.
Kebir, “büyük” demektir ve sıfattır.
Allah’ın büyüklüğünü tarifleyen ismi ise El-Kebir’dir ve isimdir.
El takısı o sıfattaki eşsizliği ve benzersizliği ifade ederek sıfatı isme dönüştürür.
“Ekber” kelimesi, kebirin ismi tafdilidir ve anlamca “daha büyük” demektir, Kur’anda Allah’ın zatı için kullanılmamıştır.
Allah’ın benzeri veya kıyaslanacak eşi veya dengi yokken, Allah için bir ismi tafdil kullanılması bizce yakışıksızdır.
Fakat karşı itiraz edenler bazı ayetleri örnek vererek, “kraldan fazla kralcı olmak, kaş yapayım derken göz çıkartmak, Allah’ın kitabını oyuncak etmek” gibi ağır ithamlarla karşılık vermektedir. O halde verdikleri örnek ayetleri inceleyelim;
Örnek -1:
Enam-19:“De ki: “Hangi şey şahitlik bakımından en büyüktür? De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir…Yoksa siz Allah ile birlikte başka ilahlar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?” De ki: “Ben buna şahitlik etmem.” ……”
Ayette 3 tarafın şahitliğinden bahseder; Allah’ın, nebinin, müşriklerin.
Ve sorarlar; Allah’ın kendisini ŞAHİDİ EKBER olarak vasıflandırması yanlış mıdır?
Cevabımız; elbette yanlış değildir. Gerçekten de Rab kendisini kullarıyla mukayese etmektedir. Ama mukayese konusu zatı değil, şahitliktir ve şahitlik SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
Örnek-2:
Alak-3: “Oku, çünkü Rabbin Kerem Sahibidir,.”
Ve sorarlar; Allah kendisini “el ekrem” yani en kerim olarak başka kerimler ile kıyaslaması yanlış mıdır?
Cevabımız; karşı cevap zaten baştan yanlıştır.
“El-Ekrem” Rabbin bizzat kendi ismidir.
Ayette Rab, kendinden bahsetmektedir ve “El-Ekrem” en kerem sahibi değil, sonsuz kerem sahibi demektir.
Çünkü Rab kendi zatını tanıtmaktadır. Mukayese yoktur. Rab kendisini kullarıyla kerem olma hususunda mukayese etseydi bile yine yanlış olmazdı Çünkü kerem olmak SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
Örnek-3:
Enam-62: “….Hüküm yalnızca O’na aittir ve O, hesap görenlerin en hızlısıdır.“
Ve sorarlar; Allah’ın kendisini “esraul hasibin” en hızlı hesap görücü olarak vasıflandırması kendisinden başka hesap görücüler olduğunu mu kabul ederek “en hızlı” demiştir?
Cevabımız; Elbette başka hesap görücüler de vardır. Gerçekten de Rab kendisini kullarıyla mukayese etmektedir. Ama mukayese konusu zatı değil, hesap görmektir ve hesap görmek SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
Örnek-4:
Yunus-21:“…..De ki:” Plan yapmada ALLAH daha hızlıdır.….”
Ve sorarlar; “en hızlı plan yapmada” diye vasıflandırmasına acaba nasıl bir itiraz olabilir?
Cevabımız; Elbette başka plan yapanlar da vardır. Gerçekten de Rab kendisini kullarıyla mukayese etmektedir. Ama mukayese konusu zatı değil, plan yapmaktır ve plan yapmak SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
Örnek-5:
Hud-45:“….Sen hükmedenlerin en iyi hükmedicisisin.”
Ve sorarlar; “ahkemul hakimin” derken Allah kendisini başka hakimlerle neden kıyas ediyor diyebilir miyiz?
Cevabımız; Elbette kıyas edebiliriz. Başka hakim olanlar da vardır. Gerçekten de Rab kendisini kullarıyla mukayese etmektedir. Ama mukayese konusu zatı değil hükmetmektir ve hükmetmek SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
Örnek-6:
Müminun-14: “…..Allah, yaratanların en güzelidir.”
Ve sorarlar;”ahsenul halıkın” derken kendisini başka yaratıcılar ile kıyaslıyor diyebilir miyiz?
Cevabımız; Elbette kıyaslayabiliriz. Başka halıklar da vardır.
Gerçekten de Rab kendisini kullarıyla mukayese etmektedir. Ama mukayese konusu zatı değil yaratıcılıktır ve yaratıcılık SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
“El-Bedi”;Yoktan var etmek demek olan Allah’ın ismidir ve sadece Allah’a ait zati bir özelliktir.
“El-Halık”; Hem yoktan var etmek hem de var olan bir varlığı başka bir varlığa dönüştürmek yani vardan var etmek olan Allah’ın ismidir ve Allah’a ait zati bir özelliktir.
Ama “El-Halık” değil ama sadece “Halık”; Var olan bir varlığı başka bir varlığa dönüştürmek yani vardan var etmek, icat etmek insan için de söz konusudur.
Dolayısıyla Rab, insanlara “Halık” (dönüştürme) özelliği vermiştir.
Çok rahatlıkla “Yarattım” ifadesini kullanabilirsiniz. Çünkü Allah’a ortak koşma kaygısıyla bu kelimeyi kullanmaktan kendimizi bildik bileli korkutulduk.
Örnek-7:
Araf-151: “….Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın.”
Ve sorarlar;”erhamurrahimin” şeklinde geçen ayetlerde, rabbimizin kendisini merhametlilerin en merhametlisi olarak vasfetmesi acaba kendinden başka merhametli ilah varda kendisini onunla kıyaslıyor diyebilirmiyiz?
Cevabımız; Elbette başka merhamet edenler de vardır. Gerçekten de Rab kendisini kullarıyla mukayese etmektedir. Ama mukayese konusu zatı değil merhamettir ve merhamet SADECE Allah’ın zatına ait bir özellik değildir.
Sonuç olarak;
Kur’anda Allah için kullanılan bazı kelimelerin insanlar içinde nasıl kullanıldığına şahit olduk. Bu çok doğal bir durumdur.
Çünkü insan önceden “BEŞERDİ” ve beşerken Allah onu muhatab almazdı.
Allah beşere ruh üfleyerek “İNSAN” konumuna yükselttikten sonra beşer+insanı kendine muhatab aldı.
Bu muhataplık ve peşi sıra gelen sorumluluk; Allah’ın zati sıfatlarından değil ama diğer sıfatlarından vermesiyle başladı.
Bu sıfatların bazılarını yukarda örnek ayet olarak bize sundular.
Bunlar; şahitlik yapmak, kerem sahibi olmak, hesap görmek, plan yapmak, hükmetmek, yaratmak ve merhamet etmektir.
Bu eylemler, bizlerin dünya yaşantımızdan sorumlu tutulmamız için her birimize verilen donanımlardır.
Peki kebir olan büyüklük mesalesi!
Ama kebir yani büyüklük bu donanımlardan değildir.
Aksine diğerlerinde Rab, o sıfatları emrettiği şekilde kullanmamızı tavsiye ederken, büyüklük meselesini en ağır ifadeyle kapatmıştır. İşte ayeti;
Nahl-23: “…..Muhakkak ki O, büyüklük taslayanları sevmez.”
Yukardaki ayet buradayken nasıl birileri ile Rabbin, büyüklük konusunda mukayesesi aslında çok masumcadır, beis yoktur denebilir!
Rab hiçbir ayette kendisi ile yarattığı biz veya cinleri, büyüklük bakımından yukarıdaki 7 örnekte olduğu gibi mukayese etmemiştir, edilmesine de izin vermemiştir.
Aksine kebirin türevleri daima olumsuz anlamda kullanılmıştır.
En bilineni Bakara-34. ayette; iblisin emre itaatsizliği yine “Kebir” kelimesinin türevi olan “Büyüklenme” ile tariflenir ve ibilisin şeytanlaşmasıyla sonuçlanır.
Özetle “El-Kebir” yani büyüklük, ululuk Rabbin zatına ait bir özelliktir ve Rab bu ismini yarattıklarıyla paylaşmaz.
Gramer bilgisi ile sizleri sıkmak istemiyorum ama ism-i tafdilin Arapça’da ne anlama geldiğini ve unsurlarını sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
İSM-İ TAFDİL (DERECELENDİRME);
Sülasi fiillerin sıfatlarından yapılan bir derecelendirme olup bir vasfın başka bir varlıktakinden daha çok olduğunu göstermek için türetilen isim demektir.
İki şey arasındaki ortak fakat biri diğerinden üstün olan sıfatı bildirir. Büyük, daha büyük, güzel daha güzel, iyi daha iyi gibi..
En üstünlük haliyse; karşılaştırma yapılmadığında yani (min) harf-i ceri ile kullanılmadığında “en üstünlük” anlamı verilmesidir. Örneğin; Allahu ekber; “Allah en büyüktür” demektir.
İsmi Tafdil için temel kural, aynı türdeş veya benzer “en az iki şey” gerekli olmasıdır.
Özetle; itham edildiğimiz gibi açıklamamızda kraldan fazla kralcılık söz konusu varsa, bunu Rabbin ayetlerine dayandırarak yaptığımız için en fazla hissedeceğimiz şey, huzur olur.
Allahu Kebir ifadesi elbette Allahu ekber ifadesinden daha doğru bir kullanımdır. Bununla birlikte Allahin kullarindan istediği büyüklüğünü kabul etmekten ziyade TEK olduğunu kabul ve tasdik etmemizdir. Bu minvalde en doğru kullanımın ihlas suresinde de geçen “Allahu Ehad” ifadesinin kullanılması şeklindedir.
Vesselam.
Ruh üflenmeden önceki hale beşer denir sayın mehmet.
Beşer hayvanın üst seviyesi, sadece yer içer ve ürer. Allah’a mesuliyeti yoktur.
Ruh üflenmesi ile beşer+ruh=insan olur. Ruh ile beşer, hesap verir konuma yükselir.
İnsan olduğunda doğal olarak beşer yönü kaybolmaz. Yine yer, içer ve ürer.
Bahsettiğiniz ayette tezatlık yok. Nebiye hakarette yok.
Size şu yazılarımı da tavsiye ederim. Çünkü konu çok uzun.
BEŞER İLE İNSAN FARKI VE 4 İDDİA
ADEM, İLK NEBİ ve İNSANLARIN İLKİ FAKAT İLK BEŞER DEĞİLDİR.
Çünkü insan önceden “BEŞERDİ” ve beşerken Allah onu muhatab almazdı.
Kul innemâ enâ beşerun miślukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(un)(s) femen kâne yercû likâe rabbihi felya’mel ‘amelen sâlihan velâ yuşrik bi’ibâdeti rabbihi ehadâ(n)
De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Sizden farkım; bana, ilâhınızın ancak tek ilâh olduğu vahyedilmiş olmasıdır. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, sâlihâtı¹ yapsın ve Rabb’ine kullukta hiç kimseyi ortak koşmasın.
Kehf 110.
Ezanda belki de nebi zamanında “Allahu el Kebir” diye okunuyordu sayı ali.
Nebi döneminden gelen rivayetlerde o kadar tahribat yapılmış ki, ezan da olması da beni şaşırtmaz doğrusu.
Namaz Kur’ana göre 3 vakit ve farzları 2 rekat iken 5 vakit ve farz rekat sayıları farklı kabul ettirilmiş bizlere.
Bunların yanında, ezandaki “Allahu El Kebir”, “Allahu Ekber” diye okunsa kim fark eder, kim önemser sizce!!
Örn; Allahuekber ezanda okunuyor, Resulullah zamanında ezan okunuyordu, Allahuekber demek sakıncalı olsa idi Resulullah söylenmesini engellerdi, cevaplar misiniz. Yaptığınız çalışmalar aydınlatıcı, emeğinize sağlık, Esenkalın, Eyvallah……..
İlah kelimesi (el) takısı alarak, Allah olmuştur.
Allah Kur’anda kendisini tanımladığı, sıfatlarını belirtiği üzere, insanların kabul ettiği veya varsaydığı diğer ilahlardan ayrı olduğunu lügavi olarak belirtmiştir.
Ekber,Arapçada en büyüktür demektir.
Ekber, kebirin ismi tafdiliyken, “Tarifsiz büyüktür” anlamını, kelimeye siz vermiş oluyorsunuz. Ama kelimenin böyle bir anlamı yok ne yazık ki.
Söylemek istediğinizi anlıyor olsakta, ismi tafdil buna müsade etmiyor sayın faruk.
Merha hanimefendi.
Sizin anlattığınız şekli ile haklı buldum sizi. Yani “Allah en buyuktur” demek kiyaslamaktir ve başka büyüklerde var demektir,O’nun kadar olmasada.
Ancak el takısı ile yazılan kelimeler marife edilen tanimlanan diye biliyorum. Yani marifet edilebilir anlaşılabilir demektir.
Bu durmda Allahu ekber demek; Allah tarifsiz büyüktür demek oluyor,en büyük değil. Allahulkebir demek; Allah’ın büyüklüğü bilinebilr veya Allah bilebildigimiz buyukluktedir demek olmazmi. selamlar.
Mutlaka sayın mustafa. Katılıyoruz size.
Biz bunu, profesyonel müdahale olarak değerlendiriyoruz.
Şimdilerde bile çoğumuz hala ekber ile kebir arasındaki farkı görmüyor veya ne fark eder derken; böyle değerlendirme yapan bir topluluğa istediğinizi ünvanlı kimseler tarafından kabul ettirebilirsiniz, diye düşünüyoruz.
Saygılar..
Peygamber efendimiz zamanında da ezan vardı diye biliyoruz. Hiç bozulmadan günümüze gelmiş olması muhtemeldir. Çünkü 5 vakit okundu, 5 vakit davet edildi namaza. Bu durumda Ekber kelimesi yerine kebir şeklinde gelmesi gerekmez miydi? Başlarda kebir ise, sonradan Ekber’e dönüşse bile dünyanın farklı coğrafyalarinda kebir olarak devam etmeli değil miydi ezan?
Teşekkürler.
Ben teşekkür ederim sayın mehmet. Faydalı olmasına çok sevindim.
Bilgilendirme için teşekkür ederim faydalı bir bilgilendirme oldu