HÜKÜM KAYNAĞI KUR’ANDIR. GAYRİ METLUV VAHİY İLE HÜKÜM VERİLEMEZ

Ehli sünnetin delil kabul ettiği ayetlerden ikisi aşağıdaki ayetlerdir;

Necm-2:“Arkadaşınız ne sapmış ne de azıtmıştır.”

Necm-3:“Ve O hevasından konuşmaz.”

Kur’anda yer ALMIŞ ayetlere, vahyi metluv denir.

İddia şudur ki;  Muhammed nebiye KUR’ANDA YER ALMAMIŞ HÜKÜMLERİ koymasına sebep olan başka vahiyler de gelmiştir.

Nebinin  hevasından konuşmadığı yukardaki ayetle sabit olduğundan, O’nun sözlerinin ve davranışlarının sebebi, bu gayri metluv vahiylerdir. Bu ayetlerse, delil olarak kabul için yeterlidir.

İslam Literatüründe “gayr-i metluv vahiy” ifadesi, Muhammed nebinin sünnetini/hadislerini aktaran sahih hadisler / kudsi hadisler için kullanılır.

İslam alimlerine göre, sahih hadislerle amel etmek FARZDIR.

Farz diyebilmek için; Kur’andan bir ayet ile Allah’ın emri olduğuna dair delil gösterilebilmelidir; ki bu delil “Hikmet” ayetleridir. Bu konuyu ayrıca değineceğiz.

Bugün İslam dininin füruat (farz olmayan ibadet kısmı) ve muamelatın (hukuki konular) en az üçte biri bu “gayr-i metluv vahiy” denilen sünnetle belirlenmiştir.

Özetle; ancak kalan üçte ikisi vahyi metluv yani Kur’an ayetleriyle belirlenmiştir, iddiasına sahiptirler.

Muhammed nebinin vazifesi sırasında yaşadığı güçlükler nedeniyle yine Allah’tan, Allah’ın dinine yardım ve destek  için yaptığı duaların ve çağrıların karşılığında Rabbin onun ŞAHSINA ÖZEL, Cebrail ile tavsiye, telkin ve yönlendirmeler yapması gerekli ve olası bir haldir.

Duha-7: “Seni şaşırmış bulup, doğru yolu göstermedi mi?”

Yukardaki ayet gereği Allah, hem ümmi hem de şaşırmış bir insanı rasul nebi olarak seçmişse, onu her açıdan tüm alemlere örnek insan olarak takdim etmek için EĞİTMEK ZORUNDADIR.

Fakat herhangi bir alanda (dini, şahsi, toplumsal, siyasi vb) herhangi bir konuda aldığı her kararı vahyle belirlenmiş bir nebi, insanlara ÖRNEK TEŞKİL EDEMEZ.

Kur’an tüm iman edenler ve ELBETTE NEBİ içindir de.

Ama nebi; “Allah’ın Kur’andaki emir ve tavsiyeleri dışında” her konuda her adımında  Rab tarafından yönlendirilmiş yani iradesini ve muhakemesini kullanmasına izin verilmemiş olsaydı; nebiye sağlanan bu imtiyaz, bu desteğe sahip olmayan biz sıradan müslümanlar için, onun bize örneklikten uzaklaşmasına sebep olurdu.

Çünkü kusursuz ve hata yapmasına izin verilmeyen bir insan, kusurlu insanlara ÖRNEK OLAMAZ ve ÖRNEK GÖSTERİLEMEZDİ.

Bu nedenle; nebinin irade ve muhakemesini kullanmasına fırsat vermek için çevresindeki insanlarla gereken durumlarda istişare ile karar almasına izin verilmiş (Hendek Savaşı) bazen de sonradan gelecek olan vahyin bilgisi önceden kendine verilmiştir.

Ehli sünnet iddialarına örnek olarak, aşağıdaki ayeti delil kabul eder.

Haşr-5:“Hurma ağaçlarından herhangi birini kesmeniz veya onları kesmeden kökleri üzerinde bırakmanız, tamamen Allah’ın izniyledir ve fasıkları rezil etmesi içindir.”

Fakat “Allah’ın izniyle” ifadesinden; nebiye savaş taktiği olarak özel bir vahyin geldiği mi anlaşılmalıdır yoksa kesme işi olmuşsa Rab izin vermeseydi kesemezlerdi gibi, Rabbin genel bir sünnetine mi dikkat çekilmiştir, anlayamadık.

Yukardaki ayette nebiye, Rabbinden bir savaş taktiği öğretilmişse eğer gayri metluv vahiy söz konusu olabilir.

Bu ayet, gayri metluv vahye işaret etse bile o vahiy; HÜKÜM VAHYİ DEĞİLDİR. Yani tüm iman edenlere sorumluluk yükleyen bir vahiy değildir.

Ehli sünnete göre gayri metluv vahiy, KUR’AN DIŞINDA DA HÜKÜM KOYUCUDUR.

Ehli sünnetin fark etmediği ve delil olarak kullanmadığı gayri metluv vahye asıl örnekse aşağıdaki ayettir;

Ahzab-37:“….“Eşini yanında tut; Allah’a karşı takvalı ol!”diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene layık olan Allah’tır. Zeyd, ondan (eşi Zeynep’ten) ilişiğini tamamen kesince, biz seni onunla (Zeynep’le) evlendirdik ki….”

Yukardaki ayet nebinin, halkın evlatlılığı olarak kabul ettiği kişinin BOŞAYACAĞI eşi ile EVLENECEĞİ bilgisinin daha önceden verilmesinden sebep insanlardan ÇEKİNDİĞİNİ AÇIKLAR.

Nebinin bu çekince ile Zeyd’e evliliğini devam ettirmesi hususunda tavsiyelerde bulunması, kendine daha sonra vahyedilecek olan ayetin bilgisine  sahip olduğunun delildir.

Bir  diğer ayetse;

Tahrim-3:“Hani, nebi eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. (Fakat) eşi o sözü (başkasına) haber verip, Allah da bunu nebiye bildirdiğinde, o da bir kısmını açıklamış, bir kısmının da  vazgeçmişti. Nebi bunu ona haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. O da, “Bunu bana, Alim ve Habir olan haber verdi” dedi.

Ahzab-37. ayet GELECEKTE gerçekleşecek bir olay; Tahrim-3. ayetse GEÇMİŞTE yaşanmış olay hakkında, Allah tarafından tabiki Cebrail vasıtasıyla nebinin özel haberdar edilmiş olduğu açıklarken; bu haberdar edilmelerin İÇERİĞİNİN ayet olarak Kur’anda yer almadığı muhakkaktır.

Bu ayetlede Allah’ın gerek gördüğü kadar nebi ile özel iletişimde olduğu çok nettir.

Zaten nebinin her alanda ve konuda eğitilmesi için bunun GEREKLİ VE ZORUNLU OLDUĞUNU KAVBUL EDERİZ.

Karşı çıktığımız husus; dinde hüküm koyucu olarak Kur’anda yer alan vahiyler varken; HÜKÜM KOYMAK İÇİN BAŞKA VAHİY ALDIĞI İDDİASIDIR.

Dinin üçte birlik kısmını şekillendiren sünnetin yani gayri metluv vahyin, Kur’anın kalan üçte ikilik kısmını oluşturan vahiy ile zıtlaşması kabul edilemez.

Bu durumda olası üç sonuç oluşur, bunlar;

1-Allah’ın sözleri birbiri ile çelişir. Ki bu mümkün değildir.

2-Allah Kur’ana giren vahiyleri koruma vaadi vermişken, neden yine kendi sözleri olan gayri metluv vahiyleri korumamış ve vaadini tutmamıştır?

3-Allah vaadini tutmuşsa eğer; gayri metluv vahiyler HÜKÜM AYETLERİ DEĞİLDİR; nebiyi eğiten, ona öğreten ve yön veren, onu bilgilendiren fakat bizlere hüküm olarak sorumluluk yüklemeyen vahiylerdir.

Örneğin; ayet ve surelerin mushaftaki yeri ile ilgili Rabbin özel bir sıralama emri varsa bu nebiye özel bir vahiydir (gayri metluv vahiy) ama dini yaşantımız içinde bize sorumluluk yükleyen HÜKÜM KOYUCU bir ayet değildir.

Veya Nebinin vazifesini yaparken karşılaştığı sorunlar karşısında, Kur’ana girmiş olan teselli ayetlerinin içerik ve yoğunluk nebiye özeldir ve gayri metluv vahiy olabilir.

Ama bu gayri metluv vahiyler, bizler için yine HÜKÜM KOYUCU DEĞİLLERDİR.

Eğer hüküm koyucu olduğunu iddia ederseniz; Hud-1 ve Hud-2. ayetlerde Kur’anı detaylı açıkladığını söyleyen Rabbe muhalif düşerek, O’nu yalancılıkla suçlamış olursunuz.

Necm-4:” Onun size söyledikleri, kendisine vahyedilen vahiyden başkası değildir.”

Oysa bu ayetler; müşriklerin, resulün çağrısına “Kendi kişisel sözleridir.” iddialarına yanıt olarak verilmiştir.

Bu yanıttan şunu anlıyoruz ki; nebinin kişisel görüş ve sözleri “din” değildir;

Din, kendisine yalnızca Kur’an için vahyedilenden ibarettir.

Necm-5:“Ona üstün güç sahibi ve kudretli olan öğretti.”

Yukardaki ayette öğretenin Cebrail değil Allah olduğunu;

Rahman-1-2:” Rahman Kur’anı öğretti.” ayetlerinden anlıyoruz.

Necm-6/9 arasındaki ayetlerde vahyin inişi anlatılırken;

Necm-10. ayetinde “Böylece (Cebrail) Allah’ın kuluna vahyedeceğini vahyetti.” ayetiyle ;

Nebi; kendisine vahyin gelişini anlatmıştır ama müşrikler onu sapmakla hevasından konuşmakla itham etmiştir.

Allah ise bu ayetleri indirerek nebiyi desteklemiş, vahyin nasıl geldiğine dair bilgiler aktarmış, KUR’ANDA YER ALAN VAHİYLERİN TAMAMININ Cebrail vasıtasıyla el değmeden, değişmeden-değiştirilmeden ve noksansız kendi katından indirildiğini ilan etmiştir.

Özetle iman edenleri ilgilendiren tüm hükümler Kur’anın içinde aranır.

Çünkü tek hüküm koyucu Allah’tır ve kimseyi hükmüne ortak etmez, nebi bile olsa.

Varsa verdiği hüküm Kur’anın içerisindedir.

Yoksa hüküm vermek istememiştir. Son olarak şu ayeti de sizinle paylaşmak isteriz;

Maide-101:“Ey inananlar! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayınız. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetmiştir. Çünkü Allah Gafurdur, Halimdir.”

Eğer Allah, Kur’andaki hükümler dışında nebi ile hüküm verecek olsaydı, yukardaki ayeti idirmezdi.

Bir inanan olarak bizim bu ayetten anladıklarımızsa;

1- Allah inananlara KAFİ HÜKÜM indirmiştir.

2-KUR’AN İNDİRİLİRKEN sorulacak her soru, ALLAH’TAN  HÜKÜM olarak geri dönecektir. Hüküm verilecekse, kural kaide konacaksa SADECE ALLAH VERİR, nebi değil.

3-TÜM HÜKÜMLER, KUR’AN İNDİRİLİRKEN, ALLAH tarafından verilmiştir.

4-O halde DAHA FAZLA HÜKÜM TALEBİNDE BULUNMAYIN, bu size zor gelir.

5–Kur’anın tamamlanmasıyla HÜKÜM KOYMA SONLANMIŞTIR.

6-Kur’anda YER ALMAYAN konuları ALLAH AFFETMİŞTİR. Yani inananların İRADESİNE/TERCİHİNE BIRAKMIŞTIR.

7-Allah’ın AFFETTİM dediği konularda HÜKÜM VERMEK İSTEMEDİĞİ çok açıktır.

8-Yani nebi; ne Kur’an içinde ne de Kur’an dışında HÜKÜM KOYUCU OLARAK ADRES GÖSTERİLMEMİŞTİR.

9-Nebi, sadece tebliğ ve müjdecidir. Bizler gibi Kur’andan SADECE HÜKÜM ÇIKARIR. Allah’ın Kur’anda bildirmediği detay hükümler koyamaz.

10-Kur’ana girmeyen vahiyler (gayri metluv vahiyler), nebinin şahsına özeldir ama İNANANLARA DİNİ MESULİYET YÜKLEMEZ.

Subscribe
Bildir
guest
2 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Hyt
Hyt
7 Ocak 2023 19:12

Necm 2 hz Muhammed değil
Devamında görünen haşa Allah değil
Gören hz Muhammed değil
Rahman 1 2 de kuran öğretildikden sonra rahman 3 de insan yaratılmış yani kuran insandan bile önce var
Duha suresi muhatabı resul hz Muhammed değil.
Ahzab 37 muhatabı hz Muhammed değil.
Maide 101 anlamın canına okumuşsun
Keşke engellediğini kişilerden bu ayetleri dinleseydin ????