DELİL-3: REŞAD HALİFE ALLAH RASULU DEĞİLDİR. ALİ İMRAN-81: İMAN EDENLERİN SÖZÜ

Ali İmran-81. ayet, Reşad Halife’nin Allah rasulu olduğunu ispatlayan en güçlü ayet olarak kabul edilir. Oysa bir çok mealci bu ayeti hatalı meal etmiştir.

Hatalı olarak meal edilen Ali İmran-81. ayete bakalım:

Ali İmran-81: “Allah peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: “Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri tasdik eden bir resul geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi,” demişti. Onlar “Kabul ettik,” deyince, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım,” demişti.”

İddiaları şu ki; Ali İmran-81. ayet nebilerin verdiği misak olup, bu misak ümmeti de bağlar.

Yani Muhammed nebi her ne için söz vermişse ümmeti de o sözü vermiş gibidir ve yapmak mesuliyeti vardır.

Fakat bu iddia, Kur’ani olmayan sadece bir ön kabuldür. Hiç kimse bir başkasının adına Allah’a söz vererek ne üzerine sorumluluk alabilir ne de başkasına sorumluk yükleyebilir.

İddiaya göre Muhammed nebi de diğer tüm nebiler ile birlikte, hem kendinin hem de tüm iman edenlerin gelecek rasule(!) iman ve destek olacaklarına söz vererek tüm iman edenleri sorumluluk altına sokmuştur.

Oysa bu ön kabul 2 açıdan sakattır. Çünkü;

  1. Allah hesabını soracağı sorumluluğu kişiye sadece kendi yükler, nebileri değil.
  2. İman edenler adına söz vermiştir demek, Muhammed nebiye de ayrıca sorumluluk yüklemiştir demketir. Bu durumda bu sözü tutmayan müslümanların günahından Muhammed nebiye de pay vardır. Oysa nebi veya bir başkası bu şekilde kimsenin günahını üstlenemez. Buna benzer bir inanış Hristiyanlıkta mevcuttur fakat asla Kur’ani değildir.

Nebi örnek olmak üzere iman edenler, bizzat Allah tarafından Kur’anda kendilerine verilen emirleri pratik eder. Mesela;

  • Namazı Muhammed nebi kıldığı için değil, Nisa-103. ayette müminlere farz kılındığı için,
  • Orucu Muhammed nebi tuttuğu için değil, Bakara-183. ayette müminlere de farz kılındığı için,
  • Haccı Muhammed nebi yaptığı için değil, Ali İmran-97. ayette gücü yetenlere farz kıldığı için yaparız.

Dolayısı ile nebinin misyonu ile ilgili verdiği söz, ancak kendini bağlar, müminleri bağlayamaz.

Kur’anı okuduğumuzda Allah’a verilmiş 2 söz olduğunu görürüz; Bunlar;

  1. Tüm nebilerin misyonları ile ilgili verdiği söz. (Ali İmran-80)
  2. Tüm yaratılmış insanların verdiği söz. (Araf-171-172 ve Ali İmran-81)

Kur’anda birçok ayet hatalı bölünmüş ve ayet numarası verilmiştir. Hata, cümle bitmeden onu bölmekten oluşur. Sonraki ayetin öncekinin devamı olduğunu fark etmeyenler oldukça tehlikeli çıkarımlar yapmıştır. Bu ayet çiftlerinden birisi de Ali İmran-80-81. ayet çiftidir.

Ali İmran-81. ayetin içinde 80. ayete dair cümle vardır. Ayetin girişi olan “Allah, nebilerden söz almış iken.” cümlesi aslında 80. ayetin son cümlesidir. 

Bunu fark etmeyenler en başta verdiğim hatalı meal ile maalesef Kur’anın bir çok ayetini inkara sürüklenmektedir.

Bu ayet çiftinin konusu aslında 79. ayetten başlamaktadır. Doğru numaralandırma ile okuyalım:

Ali İmran-79-80-81: “(79)Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nebilik verdiği hiçbir beşerin, insanlara “Allah’ın yanı sıra bana kulluk edin demesi mümkün değildir. Ancak, öğrendiğiniz ve öğrettiğiniz Kitabın gereği olarak, halis kullar olsun, der.(80)Allah, nebilerden söz almış iken, (bir nebi) sizden melekleri ve nebileri Rabler edinmenizi istemez. Siz müslüman olduktan sonra, sizden kafir olmanızı emreder mi?(81)Size kitap ve hikmet verince; sonra sizin yanınızda olanı tasdik eden bir rasul gelince, ona inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ısri üzerinize aldınız mı? dedi. “Kabul ettik.” Dediler. (Allah) “Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım.” dedi.”

Bu ayetteki bu misak nebilere ait değildir.

Delil isterseniz şu bilgileri hatırlayalım;

  1. Allah nebilere verdikleriyle, onlardan bahsederken; “kitap, hüküm ve nebilik verdiklerim” der.        (Tıpkı Ali İmran-79, Enam-89 ve Casiye-16. ayetler gibi.)
  2. Ama Allah diğer insanlara verdikleriyle onlardan bahsederken ; “kitap ve hikmet verdiklerim” der.  (Tıpkı Ali İmran-81, Bakara-231. ayetler gibi.)

Gördüğünüz üzere nebilere kitap ve hikmet değil, “kitap, hüküm ve nebilik” verilir. Bu üçlüden nübüvvet dışında kalan kitap ve hikmetse, onlar vasıtasıyla iman edenlere verilmiş olur.

İnsanların bu ayetlerde hataya düşeceğini bilen Allah, bu farkı görmemizi istemiştir.

İşte yukarıda bahsettiğim ayet numaralarındaki hatayı fark etmeyenler, bir kaosun içinde bocalamaktadır.

81. ayetin özeti; Allah insanlardan yanlarındakinin yerine yeni bir rasul gönderdiğinde; yeni rasule iman edip yardım etme sözü almıştır. İşte bu, insanların Allah’a verdiği sözdür ve ağır görevdir.

Peki Ali İmran-81. ayetteki rasul; insan olan Allah rasulu müdür yoksa kitap olan rasul mudur?

Gördüğünüz üzere sözü veren nebiler değil insanlardır. Verdikleri söz ise; yeni gelen rasul yani kitap ve kitabın içindeki hikmete iman ve yardım sözüdür.

O halde bu ayetin, Reşad Halife’nin Allah rasulu olduğuna dair delil olarak gösterilmesi artık imkansızdır.

Buna diğer bir delilimse, Ali İmran-81. ayetin yine yer aldığı aşağıdaki yazımdır;

İNCİL TEVRATI, KUR’AN İNCİLİ TASDİK ETMEDİ AMA “BİRBİRİ YERİNE GELDİ”

“Fakat o rasulun kitap olan rasul olduğunu kabul etmiyorum. Ancak o, insan rasuldur, o da Reşad halifedir.” demeye devam etmek istiyorsanız; aşağıdaki tüm çelişkilere ya cevap bulmak veya gözünüzü kapatıp yok saymak durumundasınız. Bu şekilde inanmaya devam etmek isteyenler için konuya devam edecek olursak;

İddia edildiği gibi nebilerin gelecek rasule(!) iman ve yardımından bahsetmiş olsaydı eğer, ortaya aşağıdaki çelişkiler çıkacaktı. Bakalım;

1- Hatalı meal ile tüm nebilerden sonra gelecek ayrıca son bir Allah rasulu olacağı inancı oluşmuştur(!) Oysa Kur’andaki “Allah rasulu ve nebi” tanımları çok nettir. Bu inanca müsaade etmez. Allah rasulu ve nebinin yeni bir şeriat ile kitabı olur.

2- Bu ayette nebilerden söz alındığına inananlar “Allah rasulluğu” ile “nebilik” görevlerini birbirinden ayırmıştır(!) ki Kur’an buna müsaade etmez. Yani Allah rasulu olan aynı zamanda nebidir.

HER ALLAH RASULU AYRICA NEBİDİR

Çünkü Allah’tan doğrudan vahiy alan kimse, bu vahiyleri tebliğ etmek üzere mutlaka Allah rasulu olur. Bu kimse aynı zamanda Allah’tan yeni bir şeriat almıştır. Bu yeni şeriatı nebi olarak icra etmek zorundadır.

Özetle; hiç kimsenin “Ben Allah rasuluyum ama nebi değilim” deme keyfiyeti ve tercihi yoktur.

Bu durumda Reşad Halife son Allah rasulu olduğunu iddia etmişse, aleni nebi de olduğunu iddia etmiş olur. Bu durumda kendisine Kur’andan sonra hani kitabın hani şeriatın diye sorulmuş olması lazımdır.

Kaldı ki kendisinin rasulluğune Ali İmran-81. ayetin hatalı meali dayanak yapıldığından, doğru mealle rasulluk iddiası tamamen boşa düşmüştür.

O halde iddialarını ve aldığını söylediği vahiyleri Kur’ani akıldan geçirdiğimizde hakkında yapılacak yorum bambaşka olacaktır.

3- Vahiy almak, Allah rasulu olmak demek değildir. Musa’nın annesine, Meryem’e, arıya gönderilen vahiyler, onları Allah rasulu mu yapmıştır?

Bu soru sanki Reşad Halife’nin Allah rasulu olduğunu savunan benmişim gibi bana soruldu!! Ama açıklayalım;

Vahiy, kendinden kutsal bir kelime değildir.

Vahyi kutsal yapan onun kimden, kime ve ne için gönderildiğidir.

Meryem’e gönderilen vahiy; Cebrail ve yanındaki başka melekler aracılığı ile ona yardım ve destek amaçlı gönderilmiştir.

Musa’nın annesine gönderilen vahiy;  Meryem’e giden şekilde mi gönderildi o kısmı bize gayb çünkü şekli bildirilmemiştir. Ama o vahiy de kendisine, şahsi yardım ve destek amaçlı gönderilmiştir.

Arıya bildirilen vahiyse; ona hayatını devam ettirmesi için verilen bilgidir ve içgüdüsel olarak fıtratına yerleştirilmiştir.

Vahiy kendinden kutsaldır demeye devam ediyorsanız eğer sorumuz şu; peki şeytanın vahyi nedir? İşte ayeti;

Enam-121: “Üzerine Allah’ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü o fısktır. Şeytanlar kendi evliyasına sizinle mücadele etmelerini vahyederler, eğer onlara uyarsanız kuşkusuz siz de müşriklerden olursunuz.”

Buradaki şeytanlar ister anladığımız şeytan ister şeytanlaşmış insanlar olsun fark etmez. Demek ki kötüler de vahyedermiş.

Buradaki anlamı “fısıldamaktır” üzerinden itirazlar gelmişti önceden. Cevabım aynı; vahyin kutsal oluşu kelimenin kendinden değil, kaynağından kime ve ne için gönderildiğinden anlaşılır.

Allah rasullerine gönderilen vahiy ise bambaşkadır. Onlara gönderilen vahiy; kitapların içine metin olarak giren ve iman edenlere sorumluluk yükleyen yeni bir şeriat ve yeni bir din (yasa) getirmek üzere gönderilen vahiydir.

Seçilmiş olan Allah rasulune; ayrıca kitap, hüküm ve nebilik verilir.

4- İddia edildiği üzere nebilerden alınan söz; son rasule iman ve yardım sözü ise, bu tümden çelişki içerir. Çünkü tüm nebiler birbirini bile görmemişken son Allah rasulu olan Reşad halifeye nasıl yardım edecekleri mutlak bir muammadır(!)

Ayetteki detayı görene kadar bu sözü, olsa olsa ancak çağdaş ve birbiri ile karşılaşan nebilerin vermesi gereken söz olarak değerlendirdim.

Ama Ahzab-7. ayette, Muhammed de diğer nebiler gibi söz vermişti.

Ahzab-40. ayete göreyse, kendisi son nebi olmasından sebep ayrıca son Allah rasulu idi.

Bu durumda Muhammed nebi, kendinden sonra aslında mümkün olmayan ama ayette rasul olarak yer alan kime iman ve yardım sözü vermiş oldu? sorusu ortaya çıktı.

Verebileceğimiz tek cevap ise, nebilerden toplu söz alınmışken Muhammed’in de söz vermiş olmasıdır. Bu durumdaysa ancak sadece çağdaş olan nebiler bu sözün icrasından sorumlu olacaktır.

Bu kez de Allah, mutlak kusursuzluk sebebiyle tutamayacağını bildiği bir sözü, nebisinden tutmasını ister mi? sorusu belirdi. Elbette cevabımız, hayırdı.

Özetle ilk düğmesi yanlış iliklenen ceket misali yapılan bu hatalı meal; mantıklı ama cevaplanamaz soruları kucağımıza koydu.

5- Kitabı olmayan rasul kavramını çok duydum. Oysa Nisa-136. ayet her rasula kitap indirildiğini açıklar.

İddia ettikleri rasul, yeni bir şeriat getirmeyen ama önceki nebinin şeriatini devam ettiren olarak tanımlanıyordu. Kur’andaki rasul ve nebi tanımları bu kadar netken kitabı olmayan bu rasul bilgisinin kaynağını merak etmiş, araştırmış ama bulamamıştım. Anladım ki kaynağı Ali İmran-81. ayetin hatalı meali imiş.

Kimi alimlerin bu rasulu geçmişte yaşattığını kiminin de bu gömleği Reşad Halifeye giydirmiş olduğunu gördüm.

6- Kaldı ki Reşad Halifeyi son Allah rasulu kabul etmekte birçok soruya gebe. Mesela Muhammed sonrası, Reşad halife öncesi kaç tane Allah rasulu gelmiştir?

7- Bu Allah rasulleri kimdir ve Reşad Halifeye kadar neden duyulmamış ve bilinmemiştir?

8-Reşad Halifenin son Allah rasulu olduğunun delili nedir, buna kim karar vermiştir? Cevap 19 mucizesi ise;  şimdilik hatalı olan bir mucizevi yönün tespiti delil olamaz.

Çünkü sadece var olanı tespit etmek söz konudur. Var olanı tespit etmek, insanı nasıl Allah rasulu yapabilir?

Veya şuana kadar bilinmeyeni tespit eden herkes Allah rasulluğu iddiasında bulunabilir mi, böyle bir hak var mıdır?

Böyle bir iddia söz konusu ise; Kur’andaki diğer mucizevi ayetleri bilimsel çalışmalar ile doğrulayıp gün yüzüne çıkaran bilim insanlarını da Allah rasulu mu kabul etmelidir?

 

 

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments