“HADARA ve CAE” FARK EDİLMEZSE, ÖLÜM VE MİRAS AYETLERİ ANLAŞILMAZ OLUR

Miras konusunu çalışırken aşağıdaki kalıplarla kalıplarıyla karşılaştım.

  1. اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ 
  2. اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ” 

Aynı kalıp olmalarına rağmen farklı fiiller kullanılmıştı. Fakat meallerdeki genel hata yine tekrar edilmiş ve her ikisi de “Onlardan birine ölüm geldiği zaman” şeklinde meal edilmişti.

Böyle hatalı meal edilince; Bakara-180. ayetin verdiği “miras bırak emri” güya Nisa-11. ayet ile nesh edilmiş olur. İddiaya göre; Nisa-11. ayette ana-babanın ve akrabaların alacakları miras oranları zaten belirlendiğinden, Bakara-180. ayet hükmü de kendiliğinden kalkmış olur.

İşte özensiz yapılan bu tür mealler, nasih-mensuh iddialarına böyle zemin hazırlayabilmektedir.

Bu kalıpta “حَضَرَ (hadara)” fiili kullanılırsa;

Kişinin ölüm döşeğinde olduğu anlaşılır.

Bakara-180: “Sizden birinize ölüm yaklaştığı zaman; eğer geride bir hayır bırakırsa, anneye, babaya, akrabalara uygun bir şekilde vasiyet muttakilerin üzerine bir hak olarak yazıldı.

حَضَرَ(hadara)” fiili, ölümün kişiye yaklaşmasını ifade eder. Henüz ölüm gerçekleşmemiştir. Kişi ölüm döşeğindedir. Ama bu hal sekarat hali, yani kişiye ölüm sarhoşluğunun geldiği hal de değildir.

Bakara-133: “Yakup’a ölüm yaklaştığı zaman siz tanık mıydınız yoksa! O zaman (Yakup) oğullarına “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” dedi. Onlar da: “Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın tek ilahı olan ilaha kulluk edeceğiz; biz O’na teslim olanlarız.” dediler.”

Yakup nebi henüz ölüm döşeğindedir ve hala oğullarıyla konuşmaktadır.

Nisa-18: “Kötülükler yapan kimselere ölüm yaklaştığı zaman “Ben şimdi tevbe ettim.” diyenler ve kafir olarak ölenlerin tevbeleri geçerli değildir. Onlar için acı bir azap hazırladık.”

Kişi ömrü boyunca kötülük içinde kalmış fakat tevbe bilincine ölüm döşeğinde kavuşmuştur. Fakat geç kalmıştır.

Maide-106: “Ey iman edenler! Eğer sizden birinize ölüm yaklaştığı zaman, vasiyet anında içinizden adalet sahibi iki kişi tanıklık etsin….”

Ayetin devamında da kişinin ölmediği ve hala şahitler huzurunda hala miras bırakabilmesinden bahsedilmektedir.

Bu kalıpta جَٓاءَ(cae)” fiili kullanılırsa;

Artık kişinin öldüğü kastedilir. Buna delil ayetlerimiz ise;

Müminun-99-100: “Onlardan birine ölüm geldiği zaman, “Rabbim beni (dünya/hayata) geri döndür.” der.“ Böylelikle terk ettiğim orada (dünyada) salih iş yaparım.” Asla! Şüphesiz bu onun söylediği bir laftır. Onların arkasında diriltilecekleri güne kadar bir berzah (engel) vardır.”

Bu ayetler, ölüp bedenden ayrılmış olan  nefsin dirilmeden önceki Allah’a yalvarmasıdır. Dünyaya geri dönemezler çünkü arkalarında engel (berzah) vardır. Dirilmemişlerdir, çünkü ayette “diriltilecekleri güne kadar” ifadesi vardır. Yani din gününde yapacağı konuşması hiç değildir.

Enam-61: “…Sizin üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz onu vefat ettirirler…. ”

Bahsedilen elçi, ölüm meleğidir. Gelen ölüm meleği olduğundan, nefsi bedene geri dönmemek üzere almak için gelmiştir. Yani beden, dünyanın bulunduğu boyutta artık tıbben “ex” olmuştur.

 

 

 

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments