Bu başlıklı yazım, Kur’anın içindeki bir ayetin diğer bir ayetin hükmünü ortadan kaldırması(nesih) yoktur yazımın ilgili kısmıdır kıymetli arkadaşlar.
Bu nedenle miras konusunu; hem nasih-mensuh açısından hem de Kur’ana göre vasiyeti kimler, kime nasıl bırakır konularını birlikte incelemiş olacağız.
Miras konusunu çalışırken; “اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ“ ve “اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ” ifadeleriyle karşılaştık.
Aynı kalıp olmalarına rağmen farklı fiiller kullanılmıştır. Fakat meallerdeki genel hata yine tekrar edilmiş ve her ikisi de “Onlardan birine ölüm geldiği zaman” şeklinde meal edilmiştir.
Böyle meal edilince Bakara-180. ayetin verdiği “miras bırak emri” güya Nisa-11. ayet ile nesh edilmiş olur.
İddiaya göre; Nisa-11. ayette ana-babanın ve akrabaların alacakları miras oranları zaten belirlendiğinden, Bakara-180. ayet hükmü de kendiliğinden kalkmış olur.
İşte özensiz yapılan mealler nasih-mensuh iddialarına böyle zemin hazırlayabilmektedir.
MENSUH (HÜKMÜ KALDIRILAN İDDİASI-2):
Bakara-180: “Birinize ölüm yaklaştığı zaman; eğer geride bir hayır bırakırsa, anneye, babaya, akrabalara uygun bir şekilde vasiyet muttakilerin üzerine bir hak olarak yazıldı.”
“حَضَرَ(hadara)” fiili, ölümün kişiye yaklaşmasını ifade eder. Bu hal sekarat hali, yani kişiye ölüm sarhoşluğunun geldiği hali değildir.
Ayette “hadara” fiili kullanıldığından vasiyet emri kişinin mirasçılarına değildir. Emir, mal-mülk sahibi kişiye “yaşarken” vasiyet et emridir.
Yani ayetin muhatabı, yaşayan ve miras bırakacak kişidir.
İnsanlardan bazıları vasiyet yapmadan ölürken kimileri akrabalık bağlarını gözetmeksizin yabancılara vasiyette bulunurdu.
Oysa bu ayetle Allah; vasiyet etmeyi takva sahiplerine farz kılarken, anne-baba başta olmak üzere akrabaların göz önünde tutulmasını emretmektedir.
NASİH (HÜKMÜ KALDIRAN-2):
Nisa-11: Nisa-11: “Ölenin yaptığı vasiyetten ve borçtan sonra; Allah size çocuklarınız hakkında, erkeğe, iki kadının payı kadar vasiyet eder. Eğer ikiden fazla kadın iseler, (ölünün) bıraktığının 2/3 onlarındır. Tek bir (kadın) ise 1/2 onundur. Eğer çocuğu varsa, ana babasından her birinin mirastan 1/6 payı vardır. Çocuğu yok ve ana babası ona mirasçı olmuş ise annesinin payı 1/3‘tür. Eğer kardeşleri varsa, annesinin payı 1/6‘dır. (Kardeşler bu durumda 1/6 pay alır.) Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size yarar bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. (Bunlar) Allah tarafından belirlenmiş farzlardır. Şüphesiz ki Allah bilendir, doğru hüküm ve hikmet sahibidir.”
Bu ayette muhatap, miras bırakan ve bırakmadan ölen kişinin mirasçılarıdır.
Bakara-180. ayete göre muttaki olan ve yaşayan kimse, vasiyet bırakmakla yükümlüdür.
Nisa-11. ayetteyse miras, oran vererek detaylandırılmaktadır. Nisa-11. ayet ile Bakara-180. ayet arasında zıtlık değil, tam aksine Nisa-11. ayet açıklayıcı ve tamamlayıcı özellik taşımaktadır.
Nisa-11. ayetteki oranlar, sanki insanlar yaşarken vasiyetlerine yazmaları gereken oran olarak anlatılmış ve öğretilmiştir.
Fakat Bakara-180. ayette Allah, vasiyet yazacak kimseye serbestlik tanımakta ve mirasçılar arasında uygun biçimde vasiyet yazmasını emretmektedir.
Nisa-11. ayetteki oranlarsa ancak;
- Kişinin vasiyeti yerine getirildikten sonra fakat geride vasiyet edilmemiş mal kalmışsa,
- Kişi vasiyet edecek zamanı bulamayıpta ölmüş ve geride vasiyet edilmemiş mal kalmışsa ,
Her iki durumda borçların ödenmesinden sonra bunların taksimi için belirlenmiştir.
İşte her iki ayetin konusu ve muhatapları farklı olduğundan ayrı ayrı amel edilmesi gereken ve neshin mümkün olmadığı ayetlerdir.
Bu durumda yaşayan kişi çocuklarına miras bırakırken; erkeğe 2, kıza 1 pay vermek zorunda değildir.
Zaten inananların içine sinmeyen, inanmayanlarınsa şiddetle eleştirdiği bu ayete göre; kime ne kadar ihtiyacı varsa ön görüp bırakabilirsiniz.
Bu gerçeği bilerek önce anne ve babanız olmak üzere çocuklarınızın cinsiyetine göre değil ihtiyacına göre miras bırakabilirsiniz.
Peki Allah neden böyle bir taksim yaptı? sorusuna cevabım;
Her bir ailenin milyon çeşit problemi ve ihtiyacı varken, her bir durum için hususi ayet indirilmesi söz konusu olamaz.
Erkeğin yaratılış farklarının, onu birçok konuda önde olmaya mecbur etmesi değişmeyecek bir gerçektir. Gereksiz bir itirazla bu gerçeği tanımamak feminizmde ölçüyü taşırmak olur. İşte bu nedenle Allah genel ölçüler koymuştur.
(و ص ي) kök harflerinden oluşan vasiyet kelimesi; bir kimseyi, bir şeyi birinin sorumluluğuna, gözetimine bırakmak, tavsiye etmek, vasiyet etmek, salık vermek, talep etmek, bir şeyin yapılmasını dilemek, emretmek, görevlendirmek gibi anlamlara sahiptir.
Tavsiye etmekle emretmek arasında anlamca ciddi fark vardır.
Allah’ın tavsiyesini farz olarak uygulamayabilirsiniz ama emrettiği artık bir farzdır.
Bu ayetteki vasiyet hangi anlamda kullanılmıştır? derseniz, ayetin sonunda geçen feridaten (فَر۪يضَةً) kelimesinden dolayı ben emretti olarak anlamaktayım.
En doğrusunu Allah bilir.