Allah rasulu, Allah’tan vahiy alandır.
Kitap ise Allah’tan alınan vahiylerin toplamından ibarettir.
Bu durumda Allah rasulu kendisine “kitap verilendir.”
Aynı zamanda nebi de kendisine “kitap verilendir”.
Her Allah rasulu nebidir ve her nebi de Allah rasuludur. Elbette rasulluk ve nebilik aynı kişide toplanmış misyonlardır.
Aralarındaki farklar; Allah Rasulunun tüm sözlerinin “Kur’an vahyi” ve görevinin sadece tebliğ olmasıdır. Bu nedenle vahiy alırken kendi iradesi söz konusu değildir, kusursuz ve hatasızdır.
Kur’an vahyi mutlak doğru ve Allah’a ait olduğundan, onlara şeksiz şüphesiz iman etmek ve onları uygulamak görevimizdir. Bu nedenle seçilmiş kelime “itaattir”. İtaat etmek; kayıtsız ve şartsız, rıza ile boyun eğmek ve teslim olmaktır.
Nur-54:“Allah’a itaat ediniz, elçiye de itaat ediniz. Eğer yüz çevirirseniz, elçi ancak kendine yüklenen görevden, siz de size yüklenen görevden sorumlusunuz. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Elçinin üzerine apaçık bir tebliğden başka bir şey düşmez.”
Ayetine göre; ancak Allah rasulune itaat eden doğru yolu bulur.
Allah rasulune itaat etmek; onun Allah rasulu olarak söylediklerine yani vahiylere yani Allah kelamına itaat etmektir. Allah kelamına itaat eden eden de elbette doğru yola bulacaktır.
Nebi ise; misyonu gereği vahiylerden hüküm çıkaran ve onlarla hükmeden, yaptığı iş ve sözlerinde iradesini kullanan hatta hataya ve kusura açık olandır.
Peki nebiye tabi olmaktan/uymaktan bahseden ayetler nasıl izah edilir? Örneğin;
Enfal-64: “Ey nebi! Sana ve müminlerden sana tabi olan kimselere Allah yeter.”
Asıl soru; aynı kişiye itaat ve tabi olmak nasıl bu derece farklı ve önemli bir ayırıma neden olabilir?
Allah rasulu Muhammed’in ağzından çıkan her söz Kur’an vahyidir. Allah rasulune itaatin farz olması, Kur’an vahyine itaatin farz olmasındandır.
Nebi Muhammed, vahyi tebliğ ederken de rasuldür. Fakat vahiylerin ifası sırasında sadece nebi Muhammed olur.
Nebi vahyi ifa ederken tebliğ vazifesi de yapıyor olduğundan bu durum, misyonları birbirine girişken yapar. Ama 2 görevi arasındaki farkı görmek hiçte zor değildir.
Kur’anda nebiye hitap edilen “De ki” ile başlayan metinler, Muhammed nebinin şahsi sözleri değil bizzat Kur’an vahyi ile kendisine verilen görevleri kast eder.
Eğer ki nebi zaten vahyi ifa ediyorsa, bu durumda nebiye de itaat etmek gerekmiyor mu? sorusu güzel sorudur.
Allah, nebiye hitap etmiştir. Çünkü rasul sadece tebliğ ederken, nebinin vahyi icra etmek ve ettirmek gibi temsil vazifesi vardır. Buna delilimiz;
Bakara-213: “İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjde veren ve uyarılarda bulunan nebiler görevlendirmiş; ayrılığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetmek için onlarla birlikte hak olarak kitap indirmiştir..”
Bir çok insanda kafa karışıklığına neden olan şeyin bu detay olduğu düşüncesindeyim. Enfal-65. ayet üzerinden ayırımı çok net göreceğimize inanıyorum.
Enfal-65:” Ey Nebi! Müminleri savaşmaya cesaretlendir….”
Allah, Bakara-213. ayet gereği Muhammed nebiye bir görev yüklemiştir.
Dikkatinizi çekmek istediğim husus; hitap nebiye olmasına rağmen nebinin ayete itaat etmek zorunda olup savaş hazırlığı yapmasıdır.
Ayetin diğer öznesi olan iman edenler de Enfal-65. ayete itaat etmekle sorumludur.
İman edenlerin ayete itaati nasıl olacak derseniz? nebinin savaşa hazırlık çağrısına ve çalışmalarına tabi olarak ayete itaat etmiş olacaklardır.
Çünkü savaşa hazırlık emri nebinin değil, Allah’ın emridir.
Özne kim olursa olsun itaat vahye; tabi olmaksa vahyi icra edecek veya ettirecek nebiyedir.
Eğer savaşa hazırlık emri ilahi bir emir değil ama nebinin şahsi bir emri olmuş olsaydı, müminler nebiye tabi olmak zorunda da olmayabilirdi.
Çünkü nebi kendi seçimlerini yapan, kendi tercihlerini kullanan, bazen de sahabe ile ortak kararlar alan ve uygulayandı.
Hatta Allah Muhammed nebiye emir formunda Ali İmran-159. ayette “…iş hakkında onlara danış, kararını verdiğin zaman Allah’a güven!…” emri vermişken; nebinin her uygulamasını ilahi emir kabul ederek O‘na tabi olmayı, itaat olarak anlamak haddi aşmak olur.
Bu detay görülmezse eğer, nebiye tabi olmak itaat etmeye dönüşür ki Allah’ın emri istisnasız Allah rasulune yani vahyedir.
Nebinin her sözü ve davranışına bırakın itaati, tabi olmak söz konusu olsaydı, hatalarını da örnek almak ve yapmak gerekli olurdu!?
Nitekim Tahrim-1. ayette Muhammed nebinin hatası Allah tarafından düzeltilmiştir. Yani yaptığı iş ve sözlerinde iradesini kullandığı için bizler kadar olmasa da hataya ve kusura açıktır.
Nebi sahabeye danışarak karar da aldığına göre, anlıyoruz ki her hareketi ve sözü ilahi emirle şekillenmemiştir.
Aşağıdaki tüm ayetlerde de nebi; vahye itaat ederek emirleri yerine getirmiştir. Kendi keyfi ve iradi icraatleri değildir.
Özetlersek;
- Hem nebi hem iman edenler Allah rasulune (vahye) itaat etmek zorundadır.
- Hüküm sahibi Allah’tır. Nebi hüküm veren değildir.
- Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
- İman edenlerse vahyi icra eden nebiye tabi olarak vahye itaat etmiş olur.
- Nebinin her sözü ve davranışı ilahi emirle şekillenmemiştir.
- Bu nedenle hataya veya kusura açıktır.
- İlahi emir dışındaki bazı konularda sahabe ile danışarak kararlar almıştır.
- İman edenler nebi yaptı diye değil, Allah emretti diye yapar.
- Nebiye tabi olmak, O’nun Kur’anı icra ettiği gibi icra etmektir.
Aşağıdaki ayetler de aynı şekildedir. İnceleyelim;
Enfal-70: “Ey Nebi! Elinizdeki esirlere de ki: “Eğer Allah kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse, size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar.” Allah Gafurdur, Rahimdir.”
Emir nebiyedir. Bu emri yerine getirecek olan Muhammed nebidir ve muhatapları da o savaşta esir alınanlardır. Emir Allah’ındır. Nebi emire itaat etmek zorundadır.
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Tevbe-73: “Ey nebi! Kafirlerle ve münafıklarla cihad et; onlara karşı sert davran. Onların barınağı cehennemdir. Ne kötü varış yeridir.”
Hitap nebiyedir ve Allah O’na, kafir ve munafıklarla cihadında bir metod emretmektedir. Emir ve usul nebinin kendi tercihi değil, Allah’ındır. Nebi, Allah’ın emir ve usulune itaat etmek zorundadır.
Biz nebi böyle yaptı diye değil, Allah emretti diye bu şekilde davranırız. Yani itaatimiz Allah’a ve Allah rasulunedir(Kur’an vahyi).
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Nebiye tabi olmamızsa O’nun ayeti icra ettiği gibi icra etmek şeklindedir.
Ahzab-1: “Ey nebi! Allah’a karşı takvalı ol; kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz ki Allah bilendir, doğru hüküm verendir.”
Emri alan nebidir. Emir ve usul nebinin kendi tercihi değil, Allah’ındır. Nebi, Allah’ın emir ve usulune itaat etmek zorundadır.
Biz nebi böyle yaptı diye değil, Allah emretti diye bu şekilde davranırız. Yani itaatimiz Allah’a ve Allah rasulunedir(Kur’an vahyi).
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Nebiye tabi olmamızsa O’nun ayeti icra ettiği gibi icra etmek şeklindedir.
Ahzab-28: “Ey nebi! Eşlerine söyle: “Eğer siz dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size umetti (geçimlik) vereyim ve güzel bir boşama ile sizi boşayayım.”
Emir yine nebiyedir ve Allah’tan aldığı vahiydeki emri, eşlerine iletecek ve Allah’ın emri ile onlara bir ültimatom verecektir.
Bu ültimatomu nebi, kendi isteği ile vermemiştir.
Bu ayete göre iman edenler evliliklerinde sorun yaşıyorlarsa; nebi yaptı değil Allah emretti diye eşlerine buna benzer ültimatom verebilir. Yani itaatimiz Allah’a ve Allah rasulunedir(Kur’an vahyi).
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Nebiye tabi olmamızsa O’nun ayeti icra ettiği gibi icra etmek şeklindedir.
Ahzab-59: “Ey nebi! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle, üzerlerine cilbablarını üzerlerine salsınlar. Bu, onların bilinmeleri ve eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah Gafurdur, Rahimdir.”
Bu durumda hem Muhammed nebinin eşleri ve kızları hem de mümin kadınlar; Ahzab-59. ayetin gereği dışarı çıkarken cilbaplarını üzerlerine almak zorundadırlar.
Nebinin eşleri, kızları ve mümin kadınlar dışarı çıkarken cilbaplarını üzerlerine alarak Muhammed nebiye tabi olmuşlardır.
Bu emir günümüzde için de geçerlidir.
Biz nebi emretti diye değil, Allah emretti diye üzerimize dış elbise alırız. Çünkü bu emir nebinin değil, Allah’ın emridir. Yani itaatimiz Allah’a ve Allah rasulunedir(Kur’an vahyi).
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Nebiye tabi olmamızsa O’nun ayeti icra ettiği gibi icra etmek şeklindedir.
Mümtehine-12: “Ey nebi! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işlerde sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman biatlarını kabul et! Onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”
Bu emir nebiye Allah’ın emridir. İtaat vahye; tabi olmak nebiyedir.
Kadınlar bu biat ile itaati, Allah’a ve Allah rasulunedir(Kur’an vahyi), nebiye ise tabi olmuşlardır.
Talak-1: “Ey nebi! Kadınları boşayacağınız zaman onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’a karşı takvalı olun. Açık bir çirkin iş yapmaları dışında, onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar! Şunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa gerçekten nefsine zulmetmiştir. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir durum ortaya çıkarır.”
Biz nebi emretti diye değil, Allah emretti diye bu şekilde davranırız.
Çünkü bu emir nebinin değil, Allah’ın emridir. Yani itaatimiz Allah’a ve Allah rasulunedir(Kur’an vahyi).
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Nebiye tabi olmamızsa O’nun ayeti icra ettiği gibi icra etmek şeklindedir.
Tahrim-1: “Ey nebi! Eşlerinin hoşnutluğunu gözeterek, Allah’ın helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun? Allah, Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir.”
Bu ayetteyse nebi, kendisi için helal olanı haram etmesiyle ilgili ikaz edilmektedir. Bu hatası şahsi kararıdır, ilahi bir emir söz konusu değildir.
O halde ne Kur’anda ne de rivayetlerde yer alan nebiye ait söz veya davranışlar, Kur’andaki ilahi emrin gereği değilse nebiye tabi olunmayabilir. Bunlar Kur’an ila zıtlaşıyorsa, zaten nebiye atılan iftiralardır.
Nebinin her sözüne ve davranışına itaat olsaydı Allah, işlerinde ona sahabaye danışma emri vermezdi. Danışmak ortak akılı kullanmak demektir. Hatta bazı rivayetlerde sahabenin nebinin ilahi olmayan eylemlerine karşı itiraz ettikleri ve sorguladıkları bilgisi mevcuttur.
Nebi Allah’ın dininin en güzel örneğidir. Böyle olmasına rağmen onun söz ve eylemlerine Allah koruma vaadi vermemiştir. Buna delilimiz; Kur’anı yalanlayan rivayetlerdir.
Ona tabi olmak; kendisine ait olduğu iddia edilen söz ve davranışların Kur’ana aykırı olamayacağını bilmek ve söz ile eylemlerini sadece taklit etmek değildir.
Bakara-213. ayet gereği nebi, verilmiş hükümleri icra edicidir.
Nebiye tabi olmamızsa; O’nun her zaman Kur’ana itaat ettiğini bilerek ayetleri icra ettiği gibi icra etmek şeklindedir.