İddia şu ki; Kur’anın yazıldığı dönemde Araplar hareke kullanmazdı. Hareke, Alim ve Alem gibi Arapça yazılışı aynı olan kelimelerin farklı okunmalarına neden oldu ve anlamları değiştirildi. Hatta bu şekilde okumaların bir çoğu özellikle yapıldı. Fatiha-2. ayette bunlardan birisidir. Fatiha-2. ayetin doğru meali, “Alemlerin Rabbi değil Alimlerin Rabbi” derler.
Gramerden önce mantık açısından inceleyelim:
Cevabım, hareke kullanımı Arapça bilmeyenlere okuma kolaylığı sağlayan faydalı bir hizmettir. Kıraat farklılıkları olsa dahi Kur’an kendini tefsir eden bir kitap olması nedeniyle okuma hatalarını düzeltir. Ayrıca yeri gelir kendisinin sözlüğü olur. Hatta çok önemli tanımlarda tereddüt oluşmasın diye onu bizzat kendi tanımlar. Kaldı ki düz mantık dahi bu kelimenin “Âlim” olarak okunmasına müsaade etmez.
Eğer Âlim olmasında ısrar ederseniz;
- Allah alimlerin Rabbi ise, alim olmayanların Rabbi değil midir?
- Değilse, alim olmayanların Rabbi kimdir?
- Allah hayvanatın, nebatın, dağın taşın, şuurlu veya şuursuz yarattığı her şeyin Rabbi değil midir? sorularına Kur’andan cevap bulmak zorunda kalırsınız.
Kur’anın kendini tefsir eden bir kitap olduğunu biliriz. Bakın bu meseleye Kur’an nasıl son noktayı koymaktadır. Enam-164. ve Sebe-1. ayetler muhkem ayetlerdir;
Enam-164: “De ki: Allah, her şeyin Rabbidir ( وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍۜ)…”
Rabbu kulli şeyin: “Her şeyin Rabbi” demektir. Bu kısımda isim tamlaması vardır.
Fatiha-2: “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’adır.”(اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ)
Rabbi-l’âlemîn: “Alemlerin Rabbi” demektir. Bu kısımda da aynı isim tamlaması vardır.
Kur’an kendisinin sözlüğüdür demiştik. Bu durumda “Alem”, her şey demektir.
Bu kez de ikinci muhkem ayetle mukayese ederek izah edelim;
Sebe-1: “HAMD, göklerde ve yerde olan ne varsa ona ait olan Allah’adır. Hamd, ahirette de O’na aittir…”
Bu ayette Allah, “Göklerde ve yerde olan ne varsa” diyerek hamdın kendine ait olduğunu tekrarlarken;
Fatiha-2: “Hamd alemlerin(her şeyin) Rabbi Allah’adır.” olur.
Özetle Fatiha-2. ayetin mealinin; kesinlikle dar kapsamlı olan “Alimlerin Rabbi” değil, Enam-164. ve Sebe-1. ayetin açıklamalarıyla, yarattığı her şeyin yani “Alemlerin Rabbi” olduğu ortaya çıkmaktadır.
Enam-164. ayet oradayken, “Alimlerin Rabbi” şeklinde meal etmeyi, kasıtlı olarak ayetin manasını daraltma çabası olarak görüyorum.
Alim ile Alem yazılışları aynı, sadece okunuşu arasında esre üstün farkı olan kelimelerdir. Harekeleri kaldırdığınızda tamamen aynıdırlar ve hem ‘Alemin” şeklinde hem de ‘Alimin” şeklinde okunabilirler.
Arapların böyle durumlarda hangi kelimeye hangi anlamı vereceğine dair kaide; cümlenin gelişinden anlayarak anlam verip okumaktadır.
Şimdi konuyu gramer yönünden inceleyelim;
Örneğin Fatiha-2 ve Ankebut-43. ayetlerin harekeli yazımı aşağıdaki gibidir.
Fatiha-2: ” اَلْحَمْدُلِلّٰهِرَبِّالْعَالَم۪ينَۙ “
Meali: “Hamd alemlerin (herşeyin) Rabbi Allah’adır.”
Ankebut-43: “وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِۚ وَمَا يَعْقِلُهَٓا اِلَّا الْعَالِمُونَ“
Meali: “İşte biz şu örnekleri insanlar için veriyoruz. Onları bilenlerden başkası akıl etmez.”
Âlim ve Âlem kelimeleri, (ع ل م) kök harflerinden türemiştir.
(عَالِم): Âlim, bilen, çok okumuş, bilgin, çok bilen anlamlarına sahiptir.
(عَالَم): Âlem; her şey; bayrak; minare, kubbe, sancak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süs, ayça; yeryüzü ve gökyüzündeki nesnelerin oluşturduğu bütün, evren; dünya, cihan; hayvan veya bitkilerin bütünü anlamlarına sahiptir.
Dikkat ederseniz “Âlim” ile “Âlem” kelimelerinin yazılışı aynı fakat aralarındaki tek fark; okunuşlarında esre ve üstün farkı olmasıdır.
İlgili kelimeler yukardaki 2 ayette de çoğul olarak kullanılmıştır.
Harekesiz el yazmalarında yazılışları aynı olan kelimelere nasıl da farklı okuyorlar ve anlam veriyorlar iddiası için dünya kütüphanelerinde bulunan harekesiz el yazması Kur’anlara bakalım.
Onlardaki yazımın nasıl olduğunu ekran görüntüleriyle sizlerle paylaşarak; bu tahrif taarruzuna son noktayı koymayı ve sizler de bu taarruzla karşılaşırsanız bu yazıyı paylaşmanızı dilerim.
Fatiha-2. ayeti inceleyelim:
Ayetin harekesiz yazımı aşağıdaki gibidir.
Enam-164. ayet gereği kullanılan kelime “Alem”dir.
(عَالَم): Âlem kelimesinin çoğulu:”
- Harekeli: “الْعَالَم۪ينَ “dir. Düzenli çoğul ve son harfi, harfi cer nedeniyle esreli olduğundan “ينَ” eki çoğul yapılır.
- Harekesiz: “العلمين“dir.
Harekesiz el yazması Kur’anlardan örnekler verirken son 2 harfe dikkat etmenizi önemle rica ederim;
- “ي” harfinin altındaki 2 nokta yoktur.
- “نَۙ” harfinin üstündeki nokta yoktur.
- “لَ” harfinin üstündeki üstün ve diğer harekeler yoktur.
- “∗” işaretleri el yazmalarındaki okunamayan harflerin yerine kullanılmıştır.
Şimdi Ankebut-43. ayeti inceleyelim:
Ayetin harekesiz yazımı aşağıdaki gibidir. Kullanılan kelime “Âlim” dir.
Örnekler insanlara verildiğinden, muhatap olanlar Alemler değil, insanlardan Alimler yani bilenler manası verilmek zorundadır.
(عَالِم): Âlim kelimesinin çoğulu;
- Harekeli: “الْعَالِمُونَ“dir. Düzenli çoğul ve son harfi ötreli olması nedeniyle, “ونَ“ ekiyle çoğul yapılır.
- Harekesiz: “العالمون“dir.
Gördüğünüz üzere; aynı kelime hem “ونَ” eki ile hem de “ينَ” eki ile çoğul yapılabilmektedir.
Yine dünya kütüphanelerindeki harekesiz el yazması Kur’anlardan örnekler verirken son 2 harfe dikkat etmenizi tekrar rica ederim;
- “لِ“ harfinin altındaki esre yoktur.
- “∗” işaretleri el yazmalarındaki okunamayan harflerin yerine kullanılmıştır.
Gelecek itiraz şu şekilde olacaktır, diye tahmin ediyorum;
Sen zaten Fatiha-2. ayette Alem, Ankebut-43. ayette Alim kelimesini baştan kabullendin ve tüm açıklamalarını buna göre şekillendirdin.
Elbette bu doğru bir itiraz değil. Tekrar özet geçelim;
Enam-164. ayet, Fatiha-2. ayet için delildir. Kur’an bazı kelimelerin anlamını kendisi açıklar. Bunu tartışılacak olanları bilen Allah’ın, son noktayı koymak için yaptığını ve bu tefsirin ne derece önemli olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Ankebut-43. ayet için delil olaraksa; “Araplar aynı yazılışa sahip kelimelere hangi anlamı vereceğini, cümlenin gelişinden anlayarak okumaktadır.” kaidesini kullandım.
Peki şimdi Ankebut-43. ayet için tam tersinden okuma yapalım.
Ankebut-43. ayete Alim değil, Alem diyelim. Bu durumda meal: “İşte biz şu örnekleri insanlar için veriyoruz. Onları alemlerden başkası akıl etmez.“
İnsanlar alemin bir cüzüdür. Alem’i tercih ettiğinizde insana verilen örneği, insandan başka kimlerin akıl etmesini beklersiniz? Velev ki insan dışında akıl eden birileri çıktı, bunun insana nasıl faydası olması beklenmektedir? sorusu oluşur ki anlamsızlığı zaten çok açıktır. Dolayısıyla bu ayet için Alim anlamı verilmek zorundadır.
Şimdi Rum-22. ayeti inceleyelim:
Ayetin harekesiz yazımı aşağıdaki gibidir. Kullanılan kelime “Âlim” dir.
Ankebut-43. ayetteki aynı mantıkla örnekler insanlara verildiğinden, muhatap olanlar Alemler değil, insanlardan Alimler yani bilenler manası verilmek zorundadır.
(عَالِم): Âlim kelimesinin çoğulu;
- Aslında harekeli: “الْعَالِمُونَ“dir. Düzenli çoğul ve son harfi ötreli olması nedeniyle, “ونَ” ekiyle çoğul yapılır fakat harfi cer aldığından son harfi esre our ve “ينَ” ekiyle çoğul yapılır ve “لِلْعَالِم۪ينَ” olur.
- Harekesiz: “للعلمين“dir.
Dünya kütüphanelerindeki harekesiz el yazması Kur’anlardan örnekler verirken son 2 harfe dikkat etmenizi önemle rica ederim;
Sayın Erdal’ın sorup cevap vermemi istediği ve delil olarak gösterdiği ayetler için tablo yaptım. Kendisi hepsinin de “Alimler” olarak meal edilmesi gerektiğini iddia eder.
Nedenleriyle birlikte incelerken, siz de ayet meallerini açıp kontrol edebilirsiniz.
AYET | YAZILIŞI | ANLAMI | NEDENİ |
Rum-22 | للعلمين | Alimler için | Misaller insanlara hitaben verildiğinden, muhatap olanlar Alemler değil, insanlardan Alimler(bilenler) manası olmalıdır. |
Sad-87 | للعلمين | Alemler için | Ahkaf-30-31:Cinler de Kur’anı dinlemiş ve Kur’ana iman etmiştir. Kur’an farklı alemleri muhatap aldığı için “Alimler” olamaz. |
Kalem-52 | للعلمين | Alemler için | Ahkaf-30-31:Cinler de Kur’anı dinlemiş ve Kur’ana iman etmiştir. Kur’an farklı alemleri muhatap aldığı için “Alimler” olamaz. |
Tekvir-27 | للعلمين | Alemler için | Ahkaf-30-31:Cinler de Kur’anı dinlemiş ve Kur’ana iman etmiştir. Kur’an farklı alemleri muhatap aldığı için “Alimler” olamaz. |
Ali İmran-33 | العلمين | Alemlere | Ahkaf-30-31:Cinler de Kur’anı dinlemiş ve Muhammed nebiye iman etmiştir. Kur’an farklı alemleri muhatap aldığı için “Alimler” olamaz. Aynı hüküm diğer nebiler için de geçerlidir. Çünkü cinler Musa nebiyi ve kitabını da bilmektedirler. |
Bakara-47 | العلمين | Alemlere | Sebe-13-14:Süleyman nebiye sadece diğer insanlara değil cinlere, rüzgarlara ve hayvanlar gibi farklı Alemlere de hükmetme yetkisi vererek Allah, İsrail oğullarına üstünlük vermiştir. Bu ayete Alim anlamı hiç oturmaz. |
Bakara-122 | العلمين | Alemlere | Sebe-13-14:Süleyman nebiye sadece diğer insanlara değil cinlere, rüzgarlara ve hayvanlar gibi farklı Alemlere de hükmetme yetkisi vererek Allah, İsrail oğullarına üstünlük vermiştir. Bu ayete Alim anlamı hiç oturmaz. |
Fatiha-2 | العلمين | Alemlere | Enam-164:”De ki: Allah, her şeyin Rabbidir. |
Ankebut-43 | العالمون | Alimler | Misaller insanlar için anlatıldığından, muhatap olanlar Alemler değil, insanlardan Alimler(bilenler) manası olmalıdır. |
Zümer-9 | يعلمون | Alimler | İnsanların şuurlu eylemleri örnek verildiğinden, muhatap olanlar Alemler değil, insanlardan o şuura sahip olanla olmayanın mukayesesi hususunda Alimler(bilenler) manası olmalıdır. |