MECAZ OLMAYAN KAÇ TANE MEVT(ÖLÜM) VE HAYAT VAR?

Mümin-11:“Onlar da, “Rabbimiz bizi 2 kez öldürdün (م و ت), 2 kez de hayat verdin (ح ي ي). Biz de günahlarımızı bildik. Artık çıkış için bir yol var mı?”

Din gününde konuşan nefs, Tekvin-7. ayetin açıklamasıyla bedeniyle eşleşmiştir. Nefs artık geçmişten bahsettiğinden hem 2 ölüm hem de 2 hayat verme fiilleri gerçekleşmiş, bu nedenle eylemler mazi fiil olarak kullanılmıştır.

Hac-66: “Ve O size hayat verdi, sonra sizi öldürür sonra da size hayat verir. İnsan gerçekten çok nankördür.”

Bu şekilde meal etmemin sebebi fiilerin durumundan bahsetmek içindir. Anlam kayması ise kesinlikle yoktur.

Yukardaki ayette (ح ي ي) kökünden türeme fiil önce mazi daha sonra muzari olarak kullanılmıştır.

Ayete muhatap olanlar hayatta olduğundan ve hayat verme eylemi gerçekleştiğinden mazi fiil olarak kullanılmışken, peşinden genel ve mutlak yasa olan ölme ve diğer hayat vermekten bahsederken geniş anlam ifade eden muzari fiil kullanmıştır.

Bakara-28: “Allah’ı nasıl inkar edersiniz? Sizler ölü oldunuz, size hayat verdi. Sonra sizleri öldürür sonra hayat verir. Sonra O’na döndürülürsünüz.”

Ayet, yine yaşayan insanlara hitap etmektedir. Burada da ilk ölüm ve ilk hayat verme gerçekleştiği için mazi fiil kullanılmışken, genel ve mutlak bir yasa olan sonraki ölüm ve dirilme için muzari fiili kullanılmıştır.

Hepimiz biliriz ki genel yasalar Türkçe’de geniş zamanla, Arapça’da muzari fiil ile anlatılır. Örneğin; “Su 100 derecede kaynar.”, “Yerçekimi her nesneyi aşağı çeker.” vb..

Aşağıdaki ayetin yukarıdaki ayetlerle ama özellikle muhkem ayet olan Mümin-11. ayet ile çelişkili gibi gözükmesinin nedeni hatalı meallerdir. Duhan-56. ayetin hatalı meali;

Duhan-56: “Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar ve (Allah) onları cehennem azabından korur.” 

Yukardaki ayette (الاَوَّل ) kelimesinin dişisi olan ( الْاُو۫لٰىۚ) kelimesi kullanılmıştır.

Bu dişilikten dolayı da mevt (الْمَوْتَ) kelimesinin dişisi olan (الْمَوْتَةَ) kullanılmıştır.

Duhan-56. ayette “ilk ölümden başka” şeklinde istisna cümlesi kurulması, sanki cennette de ölüm olacakmış gibi hatalı okuma ve anlamaya yol açar.

Bunun nedeni; muhkem ayetin doğru tespit edilmemesidir. Oysa muhkem ayet olan Mümin-11. ayettir ve sadece 2 ölümden bahseder.

Muhkem ayet çerçevesinde okuma yaparsak; zahirin zıddı olup, ilk, birinci, önceki, evvelki manasına gelen        ( الْاُو۫لٰىۚ) kelimesine; “ilk” değil ama “önceki” anlamı verildiğinde aslında 2. olan son ölüm kastedildiği anlaşılır.

Ayet bu şekilde anlaşılmazsa; cennette 3. bir ölüm daha olduğu, cennette ebediliğin olmadığı ve ölen nefsin yine boyut değiştirdiği fakat neden değiştirdiği ve gittiği boyutta ne olacağı gibi Allah’ın ayetlerine ve vaatlerine uymayan haklı yorumlar yapılır ve sorular oluşur.

İşte muhkem ayetin tespiti bu aykırılıklara engel olmak içindir.

(إِلَّا ) edatına gelince; Arap dilinde benim bildiğim sadece 6 farklı kullanımı vardır. Bunlardan biri de (بعد) yani “sonra” anlamında kullanılmasıdır.

Edatlar, dilde anlama çok önemli ipuçları katar. Ayetler meal edilirken, sıklıkla onların en bilinen anlamlarının verilmesi, ne yazık ki ayetlerin anlaşılmasına ve doğru teviline engel olmaktadır.

Bu durumda doğru meal aşağıdaki gibi olur;

Duhan-56: “Orada önceki ölümden sonra ölüm tatmazlar ve (Allah) onları cehennem azabından da korur.”

Bu durumda önceki ölüm; dünya hayatının sonlanmasını ifade eden ölüm olur ki, son derece doğrudur.

(ح ي ي) kelimesi;

  1. Canlı-sağ olmak anlamına sahiptir.
  2. Bedene canlılık veren nefstir. Nefsin bedenle birleşmesinin yani “Beden+Nefs” birlikteliğini kasteder.

(ب ع ث) kelimesi:

  1. Enam-60. ayette; “dünya hayatının olduğu boyutta” uykudan sonra nefsin bedene geri iadesini,
  2. İsra-49; İsra-98; Hac-7; Müminun-82; Saffat-16; Vakıa-47. ayetlerde de “ahiret hayatının olduğu boyutta” ise bedenin yeniden inşasını tanımlar.

Aşağıdaki detay bilgilere dikkatle odaklanmanızı rica ederim.

Nefsler yoktan yaratıldığı ve yaratıldıkları boyutta bedenleri olmadıkları için; beden+nefs ilişkisini tanımlayan  (ح ي ي) kök harflerinden türeyen değil; ( ف ط ر) kökünden türeyen kelimeler kullanılır. 

(ف ط ر) kökünde ise yoktan var etme söz konusudur, dönüşüm değil.

Bedenin yaratılması için kullanılan fiil kökü (خ ل ق) dır.  (خ ل ق) kökünde yoktan var etme değil, olandan başka bir şeye dönüşüm söz konusudur.

Birkaç örnek ayet ile delillendirelim;

Zuhruf-27: “Ancak beni yaratanفَطَرَن۪ي) hariçtir.! Şüphesiz ki O, beni doğru yola ulaştıracaktır.”

Doğru yola ulaşacak olan beden değildir.  Bedeni kastediyor olsaydı (خ ل ق) kökünü kullanırdı. Oysa kastedilen bedeni kullanan ve Allah’ın muhatap aldığı donanımlı nefstir.

Hud-51: “Ey kavmim! Ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm ancak beni yaratana فَطَرَن۪يۜ) aittir. Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?”

Elbette ödül alacak olan, beden değildir. Ayrıca bedenin yaratılışı için kullanılan fiil olarak (خ ل ق) kökünden türeme fiil kullanılır. Allah’ın muhatap aldığı ise donanımlı nefstir, beden değil. Beden, dünyanın olduğu boyutta sadece avatardır. 

Taha-72: “….. Bize gelen apaçık bilgilere ve bizi yaratana(فَطَرَنَا) karşı asla seni tercih etmeyeceğiz….”

Kastedilen yine beden değildir. Beden biyolojik bir mekanizmadır. Ona canlılık ve anlam katan nefstir. Bu ayette de nefs olmasından sebep (ف ط ر) kökünden türeme kelime kullanılmıştır.

Yasin-22: “Beni yaratana (ف ط ر) ben ne diye kulluk etmeyeyim ki? Siz de O’na döndürüleceksiniz.

Nefs olmadan bedenin acizliğini bilirken sadece bedenin Allah’a döndürülecek olması şeklindeki meal hem anlamsızdır hem de yanlıştır.

Ölüm ve vefat üzerine daha detaylı olan “MEVT(ÖLÜM) İLE VEFAT FARKLIDIR” yazımı önce okumanızı tavsiye ederim.

MEVT(ÖLÜM) İLE VEFAT FARKLIDIR

Ölümün; nefsin farklı bir boyuta geçmesi ve bulunduğu boyutta varsa bedeninin “ex olması olduğunu biliyoruz.

Anlattıklarımızın daha kolay anlaşılması için şema çizmek istedim;

1.ÖLÜM; nefsin, dünyanın olduğu boyuta geçmesidir.

1. HAYAT; nefsin, dünyanın olduğu boyutta bedenle eşleşmesidir (ح ي ي).

2. ÖLÜM; nefsin, ahiretin olduğu boyuta geçmesi, bedenin “ex” olmasıdır.

2. HAYAT; nefsin, ahiretin olduğu boyutta bedenle eşleşmesidir (ح ي ي).

1. hayat (ح ي ي), dünya hayatıdır. Hayat, bebeğin anne rahmine düşmesiyle başlar.

2. hayat (ح ي ي), ahiret hayatıdır. Hayat, (ب ع ث) ile yani bedenin yeniden inşası ile başlar.

Kıyametten sonra kabirdeki dağılmış bedenin yeniden inşası ile nefsin birleşmesi aşağıdaki ayetlerle açıklanmıştır.

Tekvir-7:“Nefisler (النُّفُوسُ) eşleştirildiği zaman”

Din gününde, Vakıa-7. ayete göre insanlar 3 sınıfa ayrılır. Tekvir-7. ayetin bu ayete atıf yaptığını söyleyenler vardır. Velev ki bu ayete atıf yapılmış olsun, solun halkı yani cehennemlikler, cehennem azabını bedenen de yaşayacağı için nefs ve beden eşleştirilmesi şeklinde meal etmek daha doğrudur.

Yasin-51-52: “Sura üflenmiştir. İşte o zaman kabirlerinden Rablerine doğru koşarlar. Yazık oldu bize. Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? derler….”

Ölüm gerçekleştiğinde beden kabire, nefs ahiretin olduğu boyuta geçer. Kıyamet sonrası, kabirde yatan bedenler 2. kez hayat bulacaktır (ح ي ي). Beden kabirden kalkıp Rabbine doğru koşuyorsa, beden tekrar inşa edilmiş (ب ع ث), bedene canlılık veren de nefs olduğundan, beden ve nefs eşleşmiş olacaktır.

Donanımlı nefsten kastettiğim şeyse, nefsin yanına verilen ruh ile Allah’ın muhatap alacağı seviyeye yükseltilmesidir.

Bu konuyla ilgili yazım çok uzun olduğu için daha sonra okumanızı öneririm.

ADEM, İLK NEBİ ve İNSANLARIN İLKİ FAKAT İLK BEŞER DEĞİLDİR.

Nefsin ne olduğunu anladık ama nefs ne ister? diye sorsak cevabını Kur’andan bulalım. İşte ayeti;

Yusuf-53: “Ben nefsimi temize çıkarmam. Rabbimin bağışladığı hariç nefis daima kötülüğü ister. Rabbim çok Bağışlayıcıdır, Rahimdir.”

Nefs ve beden iç içe olduğundan neyi kastettiği bazen yanlış anlaşılmaktadır.

Bakara-54. ayetteki “nefislerinizi öldürün” emri, bedenleri değil bedene canlılık veren nefsi öldürün demektir. Nefsin öldürülmesi ise aynı ayette Allah’ın emri üzere tevbe ile yapılır.

Şems-7-8-9-10: “And olsun nefse ve onu biçimlendirene, ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham edene, onu (nefsini) arındıran kimse elbette kurtulmuştur. Onu (nefsi) temize çıkaransa hüsrana uğramıştır.”

Ayetteki nefs, beden değildir. Biçimlendirme kelimesinden dolayı ilkin beden olarak algılansa da, bedenin arındırılmasıyla kurtuluşu iddia etmek, kelime israfıdır. Aksi takdirde beden temizliği cennet için yeterli olacaktır ki üzerine yazmak kelime israfıdır.

Nefsin beden olmadığına delilimiz; 8.,9. ve 10. ayetlerdeki nefse giden (هَا) zamirleridir.

(هَا) zamirinin geçtiği yerlerde arınmaktan ve hüsran uğramaktan bahsettiği için, arınarak kurtulacak olan veya günahlarında ısrarcı olarak hüsrana uğrayacak olanın beden değil nefs olduğu anlaşılmaktadır.

Ayete göre nefse, fücuru ve takvası ilham edilmiştir. Nefsin fücurunun terbiye edilip takvalı olması birçok ayette Allah’ın emridir. Bunun gerçekleşmesi için nefse, Allah tarafından ruh verilmiştir. Takva, ruhun verilme amaçlarından birisidir.

Özetle mecaz olmayan, sadece 2 ölüm ve 2 hayat vardır. Kavramların neyi kastettiğini Kur’andan öğrendiğinizde, Kur’anın Reenkarnasyona tüm kapıları kapattığını daha net görürsünüz.

Şu zamana kadar mevt ve vefat kelimelerini inceledik. Helak kelimesine bakacak olursak (ه ل ك) kökünden türemiştir.

(ه ل ك): Ölmek, helak olmak, yok olmak, bir sona gelmek anlamlarına sahiptir. Ama genellikle kötü bir son anlamında kullanılmaktadır.

Nisa-176: “Senden fetva isterler. De ki: Kelale hakkında Allah size fetva verir: Eğer bir kişi öldüğünde (هَلَكَ) çocuğu yoksa…”

Mümin-34: “Andolsun daha önce Yusuf size apaçık delillerle gelmişti. Siz onun getirdiği şeyler hakkında hala şüphedeydiniz. Nihayet o öldüğünde (هَلَكَ) dediniz…”

Yukardaki ayetlerde (هَلَكَ) kelimesi de mevt kelimesinin karşılığıdır. Mecazi değil hakiki ölümden bahseder. Yukardaki ayetler de kötü bir son veya ölüm şeklini işaret etmez. Ne çocuksuz ölmek ne de Yusuf gibi bir nebinin bildiğimiz anlamda helak olduğunu düşünmek olanaksızdır.

Nebilerin bir kısmı İsrailoğulları tarafından öldürülmüştür fakat onlar için bile helak kelimesi kullanılmamıştır.

Yani bu ayetler (هَلَكَ) kelimesinin her zaman olumsuz manada kullanılmadığını gösterir.

Dolayısı ile bu kelime de yazılışları farklı anlamları aynı kelimelere örnek olup “Kur’anda vücuh ve nezair” olduğuna dair bir örnektir.

(ه ل ك) kelimesinden türeyen ve olumsuz anlamda kullanılan kelimelerse sayıca daha fazladır. Birçok ayette Allah katındaki günahlarından dolayı kişilerin, kavimlerin veya malların ziyan olmalarını, zarara uğramalarını veya fena ölümlerle yok olduklarını açıklayan diğer manalarıyla kullanılmıştır. Daha fazlasına sizler de ulaşabilirsiniz ama birkaç örnek verelim;

Araf-4: “Biz nice beldeleri helak/yok ettik…”

Enam-47: “De ki: “Söyleyin bana! Eğer size Allah’ın azabı ansızın veya göz göre göre gelse, zalimlerden başkası mı heka edilir?”

Hud-177: “Halkı ıslah edicilerken, Rabbin haksızlıkla şehirleri helak etmez.”

 

 

 

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments