İDDİA-1: Beşerin kökü olan bşr’nin kök anlamı müjdedir.
Oysa beşerin kökü olan bşr’nin kök anlamı deri mi yoksa müjde midir?
İDDİA-2: Önce insan, sonra beşer yaratılmıştır.
Oysa yaratılış sıralamasında beşer mi önce yaratıldı yoksa insan mı?
İDDİA-3: Allah insanı anmaya değer bulmaz ve muhatap kabul etmez.
Oysa Allah beşeri mi anmaya değer bulmaz yoksa insanı mı?
İDDİA-4: Rasul ve nebi, beşer soyundan gelir.
Oysa rasul ve nebilik beşer soyundan mı yoksa insan soyundan mı gelir?
SONUÇ: Kur’anda beşer hangi anlamlarda kullanılmıştır?
Tüm bu kafa karışıklığının nedenlerinden ilki; ayetleri birbirinden kopuk okumak diğeri; beşer kelimesinin kök anlamı konusunda yanılgı içinde olmaktır.
Bu hataları yapanlar maalesef beşere kıymet atfederken, insanı hakir görmektedir.
Oysa Kur’anda tam tersi anlatım mevcuttur. Şimdi iddiaları inceleyelim.
İDDİA-1:
İddianın aksine “bşr”nin kök anlamı müjde değildir.
Beşer, Arapça başara(t) “et, ten” sözcüğünün fa’al veznidir.
Arapça bşr kökünden gelen başar (بشر) “insan, genel olarak insan türü, et ve kemikten yapılmış olanlar” sözcüğünden alıntıdır.
Aramice/Süryanice aynı anlama gelen bəsar, bisərā בְּסַר, בִּסְרׇא sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük İbranice bāsār בָּשָׂר “et, ölümlü, ademoğlu” sözcüğü ile eş kökenlidir.
Ragıb’a göre ise; cildin hem iç hem dış yüzeyi vardır. بَشَرَة kelimesi, cildin dış yüzeyine verilen isimlerden biridir. İnsanın dış görünüşünü ifade eden deri demektir. Cildin iç yüzeyine ise أَدَمَة denir.
Çoğulu بَشَرٌ ve أَبْشاَرٌ şeklindedir.
İnsana بَشَرٌ denmesinin nedeni, derisinin tüysüz olması ve bakıldığında direk derisinin gözükmesidir. Bu onu görünür kılandır.
بَشَرٌ kelimesi, bir kişi için de çokluk için de kullanılır.
bşr köküne sadece müjde, müjdeci anlamını verenler de vardır. Oysa bu hatadır. Bunlar kök anlamı değil bu kökten türemiş anlamlardır.
Müjde anlamında بُشْرَى, müjdeci anlamında بَشِيرٌ kelimeleri bu kökten türemiş olsa da bşr kökünün “deri” anlamından oldukça uzaktır.
Şimdi şu sorular mutlaka sorulmalıdır;
1-bşr kökü, müjdeci anlamına sahip değilse; neden ısrarla kök anlamına müjdeci anlamı verilerek beşer ve insan farkı gözden kaçırılmaktadır? Maksat ne olabilir?
2-bşr kökü, müjdeci anlamına da sahipse; “Bir kök sadece bir anlama sahip ve o kökten türeyen kelimeler de o kök anlamdan uzaklaşamaz” bilgisi doğru değil midir?
Eğer bu bilgi doğruysa, bu durumda deri ile müjde, cinsel ilişki, hamile kalma vb. türevlerin nasıl ilişkilendiğinin izah edilmesi gerekir.
3- Aynı kökün birden fazla anlamı olması söz konusu mudur değilse bşr kökü istisnai bir kök müdür?
Biz konumuza dönersek; ayetlerin mesajının doğru anlaşılması için beşer kelimesine hangi anlamın verilmesi gerektiğidir.
Elbette tek kaynağımız Kur’an ve biz de O’na bakacak ve öğreneceğiz.
İDDİA-2:
İddianın aksine “önce beşer” sonra insan yaratılmıştır.
Aşağıdaki 3 ayet hangi sıralamanın doğru olduğunu açıkça gösterir. Şimdi bakalım;
Hicr-28-29: “Hani Rabbin meleklere demişti. “Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir “BEŞER” yaratanım. Onu biçimlendirip ve ona ruhumdan üflediğimde, hemen ona secde edin!”
Ayette ilk kez yaratılacak olan beşerdir.
Bu ayete rağmen önce insan yaratıldı demenin izahı; ancak bu ayeti görmezden gelmek veya reddetmektir.
İlk yaratılan insan olsaydı eğer bu ayette beşer yerine “insan” yaratanım demesi gerekirdi.
Meleklerin ilk defa yaratılacak olan beşeri tanımıyor veya onlarla ilgili herhangi bir bilgileri olmadığını ise şaşkınlıkları ve soruları olmadığından anlıyoruz.
Secde-7: “O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan BAŞLAYANDIR.”
Bu ayet aynı zamanda muhkem ayettir. Diğer yaratılış ayetleri bu muhkem ayet etrafında birlenir.
Dikkatinizi “BAŞLAYAN” kelimesine çekmek istiyorum. Bu kelime fark edenler için çok önemli bir kelimedir.
Allah,” İnsanı çamurdan yaratmıştır” demez.
Çünkü Hicr-28. ayete göre, çamurdan yaratılan beşerdir.
Oysa ayet, “insanı çamurdan yaratmaya BAŞLAYANDIR.” der.
Ayetten anlıyoruz ki insan için oluşum henüz tamamlanmamıştır.
İnsanın yaratılmasına çamurdan beşer olarak başlanmış ama bitmemiş daha devam edecektir.
O halde düz bir muhakemeyle bile insanın, beşerden sonraki oluşum olduğunu anlaşılmaktadır.
İDDİA-3:
İddiaların aksine Allah, beşeri anmaya değer bulmaz ve muhatap kabul etmez.
Beşerlerden bahseden ilgili ayetleri incelediğimizde ne Adem gibi herhangi bir özel isimden bahsedildiğine ne de beşere hitap edilmiş tek bir nidaya şahit oluruz.
Kastettiğimiz husus beşerden bahseden ayetler değil, Allah’ın beşere seslendiği ayetlerdir.
Yani Kur’anda Allah’ın, beşeri “Ya beşer” şeklinde açık veya başka şekilde kapalı olarak muhatab aldığı bir tane bile hitap yoktur.
Oysa iddia sahiplerine göre beşer, Allah katında seçilmiş ve üstün olan, Allah’ın muhatab aldığıdır.
Fakat Kur’ana baktığımızda Allah’ın tüm nidaları irade sahiplerinedir. Oysa henüz ruh üflenmediğinden beşer, o iradeye sahip değildir.
Allah’ın muhatap aldığı, dinen mesul tuttuğu, doğru yolu gösterdiği veya olumsuz andıklarıdır. Kur’anda tanık olduğumuz nidalara bakalım şimdi de;
1- Araf-26; “Ey Ademoğulları”
2- İsra-3, “Nuh ile birlikte taşıdığımız kimselerin soyundan olanlar”
3- Fatır-15; “Ey insanlar”
4- Rahman-33; “Ey cin ve ins toplulukları”
5- Ankebu-56; “Ey iman eden kullarım”
6-Bakara-40; “Ey İsrailoğulları”
7- Bakara-40; “Ey Kitap Ehli”
8- Zümer-64; “Ey cahiller”
9- Kafirun-1; “Ey kafirler”
10-Vakıa-51; “Ey sapıtmışlar”
11- Yasi-59; “Ey mücrimler”
12- Fec-27; “Ey mutmain nefs”
13-Nisa-136; “Ey iman edenler”
14-Müddesir-1; “Ey bürünen”
15- Enfal-64; “Ey nebi”
16- Maid-67; “Ey rasul” …..
Allah birçok şekilde nidada bulunmuştur, kafirlere dahi. Ama bir kez bile beşere hitap etmemiştir. Şimdi tekrar soralım;
Allah’ın anılmaya değer bulduğu beşer ise, neden beşere bir tane bile hitabı yoktur?
Allah, insanı anılmaya değer bulmuyorsa neden insana çok defa hitap etmiştir?
Kur’anda çelişki yoktur. Çelişki, İnsanların hatalı ve eksik bilgilerle anlama ve bu anlamada ısrar çabalarıdır.
Diğer delil ayetimizse;
İnsan-1: “İnsan, henüz anılmaya değer bir şey değil iken, üzerinden uzun bir zaman (dehr) geçmemiş midir?
Kur’an tevil ile anlaşılan bir kitaptır. Yukardaki ayeti tefekkür etmeden okuyup geçerseniz verdiği mesajları ıskalarsınız. Mesela ayet bize;
İnsanın geçmişinde, anılmaya değer olmayan bir dönem olduğunu açıklar.
Ayrıca insanın SONRADAN anılmaya değer bir varlığa dönüştüğünü de açık eder.
Anılmaya değer olmamasının nedeni; hala beşer olması ve sorumluluk sahibi olacak donanıma sahip olmayışıdır. Ve ayete göre bu oldukça uzun bir zaman dilimidir.
Bahsettiğimiz ayetleri birlikte okuyan kişi, insanının beşerden sonraki son aşama olduğunu net görecektir.
Bu sonuca ulaşmak için alim olmaya veya yıllarca Kur’an ile meşgul olmaya hiç gerek yoktur.
Yukardaki 4 ayete rağmen hala önce insan sonra beşer yaratıldı, iddiası muhakeme ile izah edilemez.
Konumuza dönersek;
Bu durumda beşer, insanın alt yapıdır.
Beşer olmadan, insan olunmaz. Beşere ruh üflendiğindeyse beşer yanı yok olmaz.
Çünkü İDDİA-1’de incelediğimiz üzere beşer; onun etten ve kemikten görünür olan beden ve bedenin ihtiyaçlarını kendinde cem eden bir isimdir.
Sadece üzerine ruh binası çıkar. Yani insan, beşerin üst rütbesi olur.
Tüm demek istediklerimizi formüle edersek; “Beşer+Ruh=İnsan” olur.
İnsan olduktan sonra beşerin beşeri nitelikleri kaybolmaz, kaybolamaz.
Çünkü beşeri ihtiyaçlar, bedenin ihtiyaçlarıdır. Bunlar yeme, içme ve cinsel dürtüler gibi ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçların vurgulandığı ayetlerde de beşer kullanılmıştır.
Beşer ve insan aynı nesildir. İnsan, beşerin devamıdır.
Beşerin zekası diğer türlere göre daha fazladır ama ilahi ruhu yoktur.
Beşer, ruh ile verilenlere sahip olmadığından eksik ve bu nedenle vahşidir. Beşer, kan döken ve fesat çıkarandır.
Bunu nerden biliyoruz derseniz elbette Bakara-30. ayetten;
Bakara-30: “Hani! Bir zamanlar Rabb’in, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife tayin etmekteyim” demişti. Melekler: orada bozgunculuk yapmakta, kan dökmekte olanı mı halife yapacaksın? Oysa biz Seni övgü ile tesbih ediyoruz.” Dediler. Allah: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.
İlk defa yaratılacak “BEŞER” hakkında bilgisi olmayan ve onu tanımayan melekler, beşerin o ana kadarki dönemde bozguncu ve kan dökücü özelliklerini artık biliyor olduklarından nasıl halife tayin edilecekleri hususunu sorguluyorlardı.
Fakat Allah’ın siz bilmezsiniz ama ben bilirim dediği husus; bozguncu ve kan dökücü beşerin dünya sahnesinde artık donanımlı bir insan olarak devam edecek olmasıydı.
Kan döken ve bozguncu beşere “müjdeci” anlamı vermek veya rasul-nebi soyunu kan döken bu bozguncu beşere bağlamak bu ayet burada olduğu sürece imkansızdır.
Allah için beşerin anılmaya değer olmadığının delili olarak Bakara-30 tek başına yetecektir ama insanlara neden yetmez, kimin sözü ne sebeple Allah’ın sözünün önüne geçer bilemiyorum?
İDDİA-4:
İddiaların aksine rasul ve nebi, insan soyundan gelir, beşer değil.
Ali İmran-79: “Allah’ın kendisine Kitap, Hüküm ve Nebilik verdiği bir beşerin, insanlara “Allah’ın yanı sıra bana da kulluk edin demesi yakışmaz….”
Bu ayet birçok kişinin hataya düşmesinin sebebidir.
Muhkem ve müteşabih ayetler tespit edilmeden okuma yapılırsa, mutlak sonuç bundan farklı olmayacaktır.
Muhkem ayet Bakara-213. ayettir.
Bakara-213: “İnsanlar bir tek ümmetti. Allah onlara, haber verici ve uyarıcı nebiler gönderdi. İnsanlara arasında anlaşmazlığa düştükleri konularda Hak ile hükmetmeleri için onlarla beraber Kitap indirdi….”
Bakara-213. ayet, kitap ve nebiliğin insan soyundan olan nebiye, yine insanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri konularda hak ile hüküm vermesi için indirilmiştir, diyerek risalet ve nübüvvetin insan soyuna verildiğini net şekilde izah eder.
İddia edildiği üzere risalet ve nübüvvet beşer soyuna verilmiş olsaydı eğer, bu ayette Ali İmran-79. ayeti tasdikleyecek şekilde beşer ve beşerler arasındaki anlaşmazlıklar hakkında hükmetmek için yazması gerekirdi.
Bakara-213. ayeti görmezden gelir Ali İmran-79. ayeti tek başına okursanız; Kitap, Hüküm ve Nebilik beşere verildi der ve gerçeği ıskalamış olursunuz.
İşte bu ayet, bahsettiğimiz muhkem ayet ve onunla benzeşen müteşabih ayetleri okumaya güzel bir örnektir.
Eğer Ali İmran-179. ayeti muhkem ayet yaparsam sorun kalmaz diye düşünürseniz, bu kezde yukarda bahsettiğimiz ve bahsetmediğimiz onlarca ayet buna müsaade etmez.
O halde nebilik ve rasulluk insana, insan nesline yine insanlar arasındaki sorunların çözümü için verilmiştir.
SONUÇ:
Kur’anda beşerin kullanımlarına baktığımızda beşer, 3 amaç için kullanılmıştır;
1- İnsanın bedeni veya dış görünüşü kast edildiği her yerde, insan yerine beşer kelimesi kullanılmıştır.
2- İnsanın yaratılma sürecinin ilk basamağını tanımlaması nedeniyle yaratılış ayetlerinde insan yerine beşer kelimesi kullanılmıştır.
3- Bedenin ihtiyaçlarına vurgu yapılmak istediğinde, insan yerine beşer kelimesi kullanılmıştır.
Kur’andaki geçen beşer ifadelerine baktığımızda hem muhatap olan kişilerin hem de Allah’ın beşeri üstün olarak görmediğini anlarız. Örneğin;
Hud-27: “Kavminin inkar eden ileri gelenleri, “Biz, senin ancak bizim gibi bir beşer olduğunu görüyoruz…”
(Muhataplar birinin rasul olması için bir üstünlüğe sahip olması gerektiğine inanıyor ama sadece kendileri gibi sıradan birisi olan beşer için bu vazifeyi yakıştıramıyorlardı.)
Yusuf-31: “…. “Haşa, Allah için, bu bir beşer değil, bu ancak yüce bir melek!”
(Yusuf’un güzelliğinin, hiçbir etten kemikten yaratılmış bir kişi için söz konusu olamayacağı şeklinde mübalağada bulunup, bu güzelliği beşerden daha üstün kabul ettikleri melek ile özdeşleştiriyorlardı.)
İsra-93: “Veya altından bir evin olmalı, ya da göğe yükselmelisin. Çıksan dahi, bize oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe senin yükselişine asla inanmayız. De ki: “Benim Rabbim noksanlıklardan uzaktır. Ben, bir beşer resulden başka bir şey miyim ki?”
(Allah, muhatapların talep ettikleri şeylerin kendi için hiç zor olmadığı mesajını verdikten sonra beşer hakkındaki değerlendirmesini “De ki” emriyle rasulu konuşturarak, bu taleplerin etten kemikten yaratılmış bir beşerin kendi irade ve kabiliyetleri ile yapabileceği şeyler olmadığını ve beşerin noksan olduğunu açıklıyordu.)
Meryem-17: Ailesiyle arasına bir perde germişti. Ona Ruhumuzu (Cebrail’i) göndermiştik, tam bir beşer suretinde görünmüştü.
(Cebrail’in sanki etten kemikten yaratılmış gibi insan bedenine sahip bir beşer suretinde göründüğünü açıklar. Bu Cebrail’in etten kemikten yaratılmadığını sadece Meryem’e öyle göründüğünü izah eder.)
Müminun-33-34: “… yalanlayan kavminin meleleri: “Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor.” dediler. Eğer siz kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, o takdirde siz hüsrana uğrarsınız.”
(Başından beri anlatmaya çalıştığım beşer ve beşerin fonksiyonları, bu ayet içinde yiyen ve içen olarak açıkça tanımlanmış, beşerin etten kemikten olan, fakat vasfı ve kudretinin olmadığı vurgusu yapılmıştır.)
Kamer-54: “Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Öyle yaparsak kesinlikle bir sapkınlık ve çılgınlık yapmış oluruz, dediler”
Fussilet-6: “De ki: “Ben de sizin gibi bir beşerim. Bana vahyolunuyor ki, sizin ilahınız, bir tek ilahtır. Öyleyse doğrudan O’na yönelin ve yalnızca O’ndan bağışlanma dileyin. Müşriklerin vay haline!”
(5. ayette inanmayanlar Muhammed’den farklı olarak kulaklarında ağırlık ve onunla aralarında perde olduğundan bahsetmeleri üzerine Allah, Muhammed’in de yaratılış bakımından onlardan farklı olmadığı vurgusunu yapmıştır.)
Hicr-33: “Dedi ki: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın beşere secde etmem”
(Hicr-33. ayette son noktayı koyan ayetlerdendir. Allah secde emrini beşere ruhu üfledikten sonra ister. Ruh üflendikten sonra iblis, ruh ile onun insan oluşunu ıskalamış, onun topraktan yaratılışını kibrine sebep yapmıştır. İblis için problem, tamamen onun beşerliği olmuştur.)
Nahl-103: “Ant olsun ki biz onların, “Ona bir beşer öğretiyor” dediklerini biliyoruz…”
(Muhammed’e bunları öğretenin melek değil de kendileri gibi etten kemikten birisinin yani bir beşerin öğrettiğini iddia ederek beşerliğin küçümsendiğini, ifade eder.)
Ve diğer ayetler..
Özetle; beşere bir önem ve üstünlük atfedilmez.
Bu kadar ayete rağmen, insanlar iddialarında bu derece neden ısrarcı olur peki?
Oysa bunun doğru olmadığını birkaç ayet ispat etmeye fazlaca kafidir. Mesela;
Fussilet-6: “De ki: “Ben de sizin gibi bir beşerim. Bana vahyolunuyor ki, sizin ilahınız, bir tek ilahtır. Öyleyse doğrudan O’na yönelin ve yalnızca O’ndan bağışlanma dileyin. Müşriklerin vay haline!” ayetinde;
“Ben de sizin gibi bir müjdeciyim” mi demektedir?
Nahl-103: “Andolsun ki biz onların, “Ona bir beşer öğretiyor” dediklerini biliyoruz…” ayetinde;
Ayette eleştiri söz konusuyken, “Ona bir müjdeci öğretiyor” mu demektedirler?
Hicr-33: “Dedi ki: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın beşere secde etmem” ayetinde;
İblis “balçıktan yarattığın müjdeciye secde etmem” mi demektedir?
Meryam-26: ““Artık ye ve iç. Gözün aydın olsun! Eğer beşerlerden biri ile karşılaşırsan; ben Rahman’a savm adadım, bu nedenle bugün hiç kimse ile konuşmayacağım de.” ayetinde;
Meryem beşerlerin tepkisinden tedirginken “Eğer müjdecilerden biri ile karşılaşırsan” mı denmektedir?
Ve yine derler ki, Kur’anda insan hep olumsuz anlamda kullanılmıştır.
Oysa bu doğru değildir. Kur’anda insan değil insanın eylemleri olumsuz değerlendirilmiştir. Yine Kur’anda insan nefsinin daima kötülüğü emrettiği fakat aynı nefsin ıslaha da açık olduğu bildirilmiştir.
Çünkü nefs takvayı da fücuru da kendinde barındırır. Takvayı öne çıkaran insan müjdelenirken fücurunu öne çıkaran insan en son ceza ile ikaz edilir.
Bu anlatılanlardan insanın hep olumsuz değerlendirildiği iddiası doğru değildir.
Ayetleri bütün olarak okumayı başaramazsak kıymetli arkadaşlar, yanılgıya düşeceğimiz söz, Allah’ın sözleridir. Bu noktada inandığım ilke, hatada ısrar etmekten sakınılması gerektiğidir.