ALİ İMRAN-81’DEKİ DEHŞET MEAL HATASI VE REŞAD HALİFENİN RASUL OLMADIĞININ DELİLİ

Kıymetli bir arkadaşımız Reşad Halife’yi, “Tanrı’nın Antlaşma Elçisi” olarak tanıdığını yazdı.

Ona iman edenler; onun kendinden önceki kitapları tasdik için gelecek olan son Allah rasulu olduğuna, nebi veya yeni bir şeriatı (kitabı) olmadığına inanıyorlar.

Bana gönderilen dokümandaysa, iddialarına delil ayetler olarak Ali İmran-81, Ahzab-7 ve Ahzab-40. ayetleri kabul ettiklerini gördüm.

Şimdi ilgili ayetlere tekrar bakalım;

Ahzab-7: “Biz, nebilerden söz almıştık. Ve senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan, hepsinden sağlam söz aldık.”

Yukardaki ayet; Allah’ın Muhammed dahil tüm nebilerden söz aldığını açıklar. Bu sözün, görevlerini emredildiği şekliyle yapacaklarına dair olduğu akla uzak değildir. Fakat bu sözün içeriğinin Ali İmran-81. ayette açıklandığını kabul etmeleri çok büyük hataya düşmelerine sebep olmuştur.

Ahzab-40: “Muhammed içinizden herhangi birinin babası değildir; fakat Allah’ın rasulu ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi en iyi bilendir.”

Yukardaki ayetle; nebiliğin son bulmasına rağmen Allah rasulluğunun son bulmadığını kabul ederler. Ahzab-7. ayetteki hatanın üzerine, Reşad Halifenin son rasul olduğu gibi dehşet önemli bir hatayı da bu ayete dayandırmışlardır.

En önemli hatanın yapılığı ayete bakalım şimdi;

Benim mealim;

Ali İmran-81: “Allah, Nebilerden söz almış iken.Size kitap ve hikmet verince sonra da sizin yanınızda olanı tasdik eden bir rasul gelince, ona inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ısri üzerinize aldınız mı?” dedi. “Kabul ettik.” Dediler. (Allah) “Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım.” dedi.”

Sayın Edip Yüksel’in meali;

Ali İmran-81: “ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: “Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri tasdik eden bir elçi (resul) geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi,” demişti. Onlar “Kabul ettik,” deyince, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım,” demişti.”

Bu ayetin yanlış anlaşılmasının 3 önemli sebebi var:

1-Mebni zaman zarfı olan (وَاِذْ)‘ya en çok kullanılan anlamı verilip diğer anlamlarının gözden kaçırılmasıdır. Bu zarfın genel anlamları arasında;

“Hani (hatırla), o zaman, …dığında, ..dığı zaman, ..eceği zaman” vb. bulunur. Ama bu ayet için en önemli olan   “-iken” anlamı yok sayılmıştır.

2-Ayet hatalı bölünmüştür.

3-Sonraki ayet içinde, önceki ayetin devamı olan cümlesinin bittiği yerin belirtilmemiş olmasıdır.

Yani Ali İmran-81. ayetin içinde 80. ayete dair cümle vardır. Ayetin girişi olan “Allah, nebilerden söz almış iken.” cümlesi aslında 80. ayetin son cümlesidir.

Tekrar edelim nebilerin verdiği söz ile insanların verdiği söz birebirinden farklıdır.

Nebilerin verdiği sözün görevlerini emredildiği şekliyle yapacaklarına dair olduğu akla uzak değildir. Bu durumda “lema” ile başlayan da 2. cümledir.

(لَمَٓا) mebni zaman zarfı; mazi fiilin başına geldiğinde “-dığı zaman, -dığında, –ınca, -iken” anlamlarına sahip olur. Meallerin çoğunda  (لَمَٓا) zarfının kattığı anlam zaten tümden yok sayılmış, meallere bile yansıtılmamıştır.

Geçmiş zamanda gelecek zaman için verilen bir söz istendiğinden bu zarfa “-ınca” anlamı verilir.

Bu durumda Ali İmran-81. ayet;

Ali İmran-81: “Allah, Nebilerden söz almış iken.Size kitap ve hikmet verince; sonra sizin yanınızda olanı tasdik eden bir rasul gelince, ona inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ısrimi üzerinize aldınız mı?” dedi. “Kabul ettik.” Dediler. (Allah)“Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım.” dedi.” olur.

Şok olmama sebep olan şeyse; bir ayetin bu derece dehşet hatalı meal edilmesidir. Daha önce de birçok hatalı ayet mealine denk geldim. Ama bu hata; imanı zedeleyen sonuçları ve neden olduğu ayet inkarları nedeniyle dehşet bir hatadır. Meseleyi daha net görmek için 77. ayete kadar geri gidip, bir bütün olarak okuma yapalım;

Ali İmran-77:Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir değer karşılığında satanlar; işte onlara ahirette bir pay yoktur. Allah, onlarla Kıyamet Günü konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları arındırmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.”

Yukardaki ayet; ayrıca Araf-172-173. ayetlerde tüm insanların Allah’a verdiği söz ve yemini hatırlatarak, bunları bozanlardan ve akıbetlerinden bahseder.

Ali İmran-78: “Şüphesiz ki onlardan bir grup, kitaptan sanasınız diye Kitapla dillerini eğip bükerler. (Oysa) O  Kitaptan değildir. Allah katından olmadığı halde “O, Allah katındandır.” derler. Onlar Allah’a karşı bilerek yalan söylerler.

Yukardaki ayet;  İnsanlardan bir kısmının kitaplarda tahrif ve tahribat yaparak, Allah’ın emir ve hükümlerinin değiştirilmesinden ve Allah’a iftira atmalarından bahseder.

Ali İmran-79: “Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nebilik verdiği hiçbir beşerin, insanlara “Allah’ın yanı sıra bana kulluk edin demesi mümkün değildir. Ancak, öğrendiğiniz ve öğrettiğiniz Kitabın gereği olarak, halis kullar olsun.” der.”

Yukardaki ayet; kendisine kitap, hüküm ve nebilik verilmiş olan kimselerin yani Allah rasulu olan nebilerin iman edenleri şirke davet etmelerinin imkansız olduğundan bahseder. Enam-89. ayet; kitap, hüküm ve nebilik verilen kimselerin nebi olduğunu açıklar.

Ali İmran-80: “Sizden melekleri ve nebileri Rabler edinmenizi istemez. Siz müslüman olduktan sonra, sizden kafir olmanızı emreder mi?”

Yukardaki ayette yine tekrar ederek; kendisine kitap, hüküm ve nebilik verilmiş olan kimselerin yani Allah rasulu olan nebilerin iman edenleri şirke sürüklemelerinin imkansızlığından bahseder.

Bu imkansızlığın nedenini; 81. ayetin giriş cümlesiyle yani “Allah, nebilerden söz almış iken.” diyerek açıklar.

81. ayetin devamında bahsedilen diyalog ise, Allah’ın insanlardan aldığı sözün içeriğini, yine insanlara hatırlatmasıdır, nebilere değil. O söz ve yemin açık olarak Araf-172-173. ayetlerde açıklanmıştır. Bakalım hemen;

Araf-172-173: “Kıyamet günü “Biz bundan gafildik” demeyesiniz veya “Daha önce babalarımız ortak koştu ve biz onlardan sonra gelen bir nesil olduk. Batılla amel edenlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin?” demeyesiniz diye Rabbin, ademoğlunun sırtlarından soylarını çıkardı ve onları kendilerine şahit tuttu. Ben sizin Rabbiniz değil miyim?  “Evet, Rabbimizsin, tanıklık ediyoruz.” dediler.”

Alt soyun düştükleri şirke bahane olarak, üst soyları yani atalarını suçlayacaklarını bilen Allah, nefisler aleminde üst soyları ve onlardan devam eden alt soyları toplamış ve onları birbirine ve kendilerine şahit tutarak, herkesin kendinden sorumlu olduğunu açıklamış böylece alt soyların üst soyları suçlamalarının önünü almıştır.

İşte Ali İmran-77. ayette içeriğinden bahsedilmeyen söz de budur.

Daha iyi anlaşılması için ilgili ayetleri birlikte okuyalım;

Ali İmran-79-80-81: “Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nebilik verdiği hiçbir beşerin, insanlara “Allah’ın yanı sıra bana kulluk edin demesi mümkün değildir. Ancak, öğrendiğiniz ve öğrettiğiniz Kitabın gereği olarak, halis kullar olsun, der. Allah, nebilerden söz almış iken, (bir nebi) sizden melekleri ve nebileri Rabler edinmenizi istemez. Siz müslüman olduktan sonra, sizden kafir olmanızı emreder mi?.  “Size kitap ve hikmet verince; sonra sizin yanınızda olanı tasdik eden bir rasul gelince, ona inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ısri üzerinize aldınız mı?” dedi. “Kabul ettik.” Dediler. (Allah)“Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım.” dedi.”

Şu bilgileri hatırlayalım;

  1. Allah nebilere verdikleriyle onlardan bahsederken; “kitap, hüküm ve nebilik verdiklerim” der. Tıpkı Ali İmran-79, Enam-89 ve Casiye-16. ayetler gibi.
  2. Ama Allah diğer insanlara verdikleriyle onlardan bahsederken ; “kitap ve hikmet verdiklerim” der. Tıpkı Ali İmran-81, Bakara-231. ayetler gibi.

Gördüğünüz üzere 79. ayette üstü kapalı nebilerden bahsederken, 81. ayette insanlardan bahsetmiştir. Artık bu ayet Reşad Halife’nin Allah rasulu olduğuna delil ayet olma vasfını artık kaybetmiştir.

İnsanların bu ayetlerde hataya düşeceğini bilen Allah; 79. ayette “kitap, hüküm ve nebilik” ifadesinden nebileri kastettiğini; 81. ayetteki “kitap ve hikmet” ifadesindense insanı kastettiği nüansını görmemizi istemiştir.

Şimdi de “…sizin yanınızda olanı tasdik eden bir rasul gelince…”  ifadesindeki kelimelere tek tek bakalım. Bu durumda;

sizin dediği; nebiler değil, nebilerin gönderildiği kavim yani insanlar,

yanınızda olanı dediği; nebilerin yanında olan değil, nebilerin getirip bıraktığı kavminin elindeki kitap,

tasdik eden bir rasul” dediği; son rasul değil, sonradan gelecek olan sıradaki rasuldur.

Örnek verecek olursak; Yahudilerin yanındakini tasdik edecek rasul, İsadır. Delili Maide-46. ayettir. Hristiyanların yanındakini tasdik edecek rasul, Muhammeddir. Delili Maide-48. ayettir.

Oysa 80-81. ayetlerdeki bu detay görülmediğinden, sayın Edip Yüksel de olmak üzere bir çok mealde yapılan hata ile sanki bu sözler nebilerden alınmış gibi kabul edilmiş ve bu kabul etme, Kur’an göre açıklanamaz bir çok çelişkiye neden olmuştur.

Bazı çelişkilerden bahsedelim;

1- Tüm nebilerden sonra son Allah rasulu olacağı inancı oluşmuştur. Oysa Kur’andaki “Allah rasulu ve nebi” tanımları çok nettir. Bu inanca müsaade etmez.

2- Bu ayette nebilerden söz alındığına inananlar “Allah rasulluğu” ile “nebilik” görevlerini birbirinden ayırmıştır ki Kur’an buna müsaade etmez. Yani ALLAH RASULU OLAN AYNI ZAMANDA NEBİDİR.

Çünkü Allah’tan doğrudan vahiy alan kimse, bu vahiyleri tebliğ etmek üzere mutlaka Allah rasulu olur. Bu kimse aynı zamanda Allah’tan yeni bir şeriat almıştır. Bu yeni şeriatı nebi olarak icra etmek zorundadır.

Özetle; hiç kimsenin ben Allah rasuluyum ama nebi değilim deme keyfiyeti ve tercihi yoktur.

Bu durumda Reşad Halife son Allah rasulu olduğunu iddia etmişse, aleni nebi de olduğunu iddia etmiş olur. Bu durumda kendisine Kur’andan sonra hani kitabın hani şeriatın diye sorulmuş olması lazımdır.

Kaldı ki kendisinin rasulluğune Ali İmran-81. ayet dayanak yapıldığından, doğru mealle rasulluk iddiası tamamen boşa düşmüştür.

O halde iddialarını ve aldığını söylediği vahiyleri Kur’ani akıldan geçirdiğimizde hakkında yapılacak yorum bambaşka olacaktır.

3- Vahiy almak, Allah rasulu olmak demek değildir. Musa’nın annesine, Meryem’e, arıya gönderilen vahiyler, onları Allah rasulu mu yaptı sorusu geldi. Cevabımız;

Vahiy, kendinden kutsal bir kelime değildir.

Vahyi kutsal yapan onun kimden, kime ve ne için gönderildiğidir.

Meryem’e gönderilen vahiy; Cebrail ve yanındaki başka melekler aracılığı ile ona yardım ve destek amaçlı gönderilmiştir.

Musa’nın annesine gönderilen vahiy;  Meryem’e giden şekilde mi gönderildi o kısmı bize gayb çünkü şekli bildirilmemiştir. Ama o vahiy de kendisine, şahsi yardım ve destek amaçlı gönderilmiştir.

Arıya bildirilen vahiyse; ona hayatını devam ettirmesi için verilen bilgidir ve içgüdüsel olarak fıtratına yerleştirilmiştir.

Vahiy kendinden kutsaldır demeye devam ediyorsanız eğer sorumuz şu; peki şeytanın vahyi nedir? İşte ayeti;

Enam-121: “Üzerine Allah’ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü o fısktır. Şeytanlar kendi evliyasına sizinle mücadele etmelerini vahyederler, eğer onlara uyarsanız kuşkusuz siz de müşriklerden olursunuz.”

Buradaki şeytanlar ister anladığımız şeytan ister şeytanlaşmış insanlar olsun fark etmez. Demek ki kötüler de vahyedermiş. Buradaki anlamı “fısıldamaktır” üzerinden itiraz etmenizi önermem. Çünkü başından beri vahyin kutsal oluşu kelimenin kendinden değil, kaynağından kime ve ne için gönderildiğidir, diyorum.

Allah rasullerine gönderilen vahiy ise bambaşkadır. Seçilmiş olan Allah rasulune; ayrıca kitap, hüküm ve nebilik verilir.

Onlara gönderilen vahiy ise; kitapların içine metin olarak giren ve iman edenlere sorumluluk yükleyen yeni bir şeriat ve yeni bir din (yasa) getirmek üzere Allah’tan rasule gönderilen vahiydir.

4- İddia edildiği üzere nebilerden alınan söz; son rasule iman ve yardım sözü ise, bu tümden çelişki içerir. Çünkü tüm nebiler birbirini bile görmemişken son Allah rasulu olan Reşad halifeye nasıl yardım edecekleri mutlak bir muammadır.

Ayetteki detayı görene kadar bu sözü, olsa olsa ancak çağdaş ve birbiri ile karşılaşan nebilerin vermesi gereken söz olarak değerlendirdim.

Ama Ahzab-7. ayette, Muhammed de diğer nebiler gibi iman ve yardım sözü vermişti.

Ahzab-40. ayete göreyse, kendisi son nebi olmasından sebep ayrıca son Allah rasulu idi.

Bu durumda Muhammed, kendinden sonra aslında mümkün olmayan ama ayette rasul olarak yer alan kime iman ve yardım sözü vermiş oldu? sorusu ortaya çıktı.

Verebileceğimiz tek cevap ise, nebilerden toplu söz alınmışken Muhammed’in de söz vermiş olması ama ancak çağdaş olanların bu sözün icrasından sorumlu olacakları, oldu.

Bu kez de, Allah mutlak kusursuzluk sebebiyle tutamayacağını bildiği bir sözü nebisinden ister mi? sorusu belirdi. Elbette cevabımız, hayırdı.

Özetle ilk düğmesi yanlış iliklenen ceket misali yapılan bu hatalı meal; mantıklı ama cevaplanamaz soruları kucağımıza koydu.

5- Kitabı olmayan rasul kavramını çok duydum. Oysa Nisa-136. ayet her rasula kitap indirildiğini açıklar.

İddia ettikleri rasul, yeni bir şeriat getirmeyen ama önceki nebinin şeriatini devam ettiren olarak tanımlanıyordu.

Kur’andaki rasul ve nebi tanımları bu kadar netken kitabı olmayan bu rasul bilgisinin kaynağını merak etmiş, araştırmış ama bulamamıştım.

Anladım ki kaynağı Ali İmran-81. ayetin hatalı meali imiş.

Kimi alimler bu rasulu geçmişte yaşatmış kimi de bu gömleği Reşad Halifeye giydirmiş.

6- Kaldı ki Reşad Halifeyi son Allah rasulu kabul etmekte birçok soruya gebe. Mesela Muhammed sonrası, Reşad halife öncesi kaç tane Allah rasulu gelmiştir?

7- Bu Allah rasulleri kimdir ve Reşad Halifeye kadar neden duyulmamış ve bilinmemiştir?

8-Reşad Halifenin son Allah rasulu olduğunun delili nedir, buna kim karar vermiştir? Cevap 19 mucizesi ise onun içinde bir kısa bir yazımız olacak inşaalah.

Şunu da önemle dikkatlerinize sunmak isterim. Ali İmran-80 ve 81. ayetlerde yapılan hatalı ayet numaralandırması fark ettiğim ilk hata değildir.

Daha önce aynı hatanın Nahl-43 ve 44. ayetlerde, Fussilet-3 ve 4. ayetlerde, Maide-30 ve 31. ayetlerde de yapıldığını gördüm.

Merak edip okumak isteyenler içinse linkini bırakıyorum:

HADİS VAHİYDİR DİYENLERİN DELİLİ NAHL-43-44. AYETLER, DELİL DEĞİLDİR

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments