“ALLAH RASULU” ile RASUL” FAKLIDIR. CEHENNEME GİDENE RASUL SORULUR..

Allah Rasulu ile Rasul arasındaki farkı anlamamız çok ama çok önemlidir.

Allah’ın seçtiği nebiler, Allah rasuludur.

Allah rasulu olan nebilerin de bizzat kendilerinin seçip görevlendirdiği rasuller (elçiler) olmuştur.

Rasul kelimesi tek başına, Allah rasulunu temsil etmez. İlahi bir kavram olmaz ve sadece iki taraf arasında haber ileten kişi anlamında kullanılır.

Mesela;

Şuara-105: “Nuh’un kavmi de rasulleri yalanladı.”

Şuara-123: ” Ad kavmi de rasulleri yalanladı.”

Kur’anda çok açık görüyoruz ki Nuh Kavmine de Ad Kavmine de birer nebi ve kitap verildi.

O zaman yalancı sayılan rasuller kimdi?

Rasulun Kur’andaki tanımını akılda tutalım, o halde bu rasuller;

Ayetleri insanlara tebliğ etmek üzere, Nuh ve Hud nebinin kendi kavimlerindeki inananlardan görevlendirdikleri kişilerdir. Çünkü kavimleri 3-5 kişiden ibaret değildi. Nebilerden duydukları ayetleri, iman edipte diğerlerine ulaştıranlar da rasul oluyordu. Ama Allah rasulu değil.

Buradaki en büyük problem; “rasulun” sadece Allah’ın görevlendirdiği kişi olduğu yanılgısıdır.”

Oysa;

Yusuf-50: “Kral dedi ki “Onu bana getirin!” Rasul geldiğinde Yusuf şunları söyledi: “Efendine dön de sor bakalım, ellerini kesen kadınların derdi neymiş? Benim efendim (olan Allah) onların oyunlarını bilir.” ayetinde de;

Rasul ifadesinin ilahi bir kavram olmadığı sadece 2 taraf arasında haber ileten kişi olarak  kullanıldığı görülmektedir.

Ancak Rasulallah dendiğinde veya bizzat kendisi kastedildiğinde ilahilik atfedilmektedir.

Amacımız asla korkutmak olmamakla birlikte cehennemde olacak konuşmaları örnekleyen ayetlerden bahsetmemiz gerekecek.

Zümer-71: “İnkar edenler bölük bölük cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında, kapıları açılır. Cehennemin bekçileri onlara: “İÇİNİZDEN size Rabbinizin ayetlerini OKUYAN, sizi bu gününüzle karşılaşacağınıza dair uyaran RASULLER gelmedi mi?” derler. Onlar: “Evet geldi.” derler…”

Dikkatlerinizi hem “içinizden size ayetleri okuyan” hem de “rasul” kelimelerine dikkat çekmek isteriz.

Ayette “içinizden size ayetleri “OKUYAN RASULLER” gelmedi mi” sorusu, “içinizden size ayetleri “OKUYAN PEYGAMBERLER” gelmedi mi” diye tercüme edildiğinde;

Muhammed nebiden sonra, hiçbir ademoğlunun yüzüne ayetleri okuyan peygamber gelmediği için; “BENİM MİLLETİME PEYGAMBER GÖNDERİLMEDİ, MUHAMMED BENİM DEĞİL ARAPLARIN PEYGAMBERİDİR”  cevabını verirsiniz.

İçinizden size ayet okuyan rasuller ifadesi ise; kişilerin rasullerle yüzüyüze muhataplığına işaret eder.

Bu rasuller, Allah Rasulu değildir. Olmuş olsaydı eğer kastedilen cehennemlikler; Muhammed nebinin 23 yıllık nebilik döneminde bizzat muhatap olduğu kimselerden cehennemlik olan kişiler ile diğer nebilerin yüz yüze muhatap olduğu kimselerden cehennemlik olan kişiler olurdu. Oysa bu anlayış hatalıdır.

Ayeti, Arapçasındaki gibi rasul kelimesiyle okursak “herkese rasul geldiğini açıkça görebiliriz.” Örneğin;

Araf-35: “Ey Ademoğulları, size içinizden ayetlerimi anlatan elçiler geldiğinde, kim sakınır ve kendini düzeltirse; işte onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

Bu ayetlere göre şuanda dahi içimizden birileri Allah’ın bir ayetini alır, kendi düşüncesini eklemeden, bir şey çıkarmadan, tefsir etmeden okursa, yazarsa, anlatırsa yani tebliğ ederse, bu kişi rasul (elçi) olmuş olur.

İşte ilgili ayetlerde bahsedilen rasuller, Allah rasulleri dışındaki rasullerdir.

Fakat Araf-35. ayete göre, tebliğ vazifesi yapan rasuller bugün de yarın da olmaya devam edecektir.

Muhammed nebi ise, nebilerin ve Allah’tan vahiy alan rasullerin sonuncusudur yani RASULALLAH’tır.

Cehennemle korkutmaya çalışmadığımızı tekrar hatırlatmak istiyoruz.

Cehenneme gitmiş insanların çoğu peygamberlerle değil ama uyarıcılar ve rasullerle karşılaşmış olarak gitmiş olacak. Bu en kötü son. Kimse bu sona mecbur değil.

Ayetlerde geçen rasullerle herkesin karşılaştığını anlatmak için size, alttaki ayetleri bırakıyoruz.

Burada anladığını anlamazdan, gördüğünü görmezden gelen orada duymazdan ve görmezden geldiğini itiraf etmek zorunda kalacak. İşte o ayetler;

Mülk-6: “Rablerini görmezlikten gelenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü hale gelmektir o!”

Mülk-7: “Oraya atıldıklarında, alevler saçarken çektiği havanın uğultusunu işitirler.”

Mülk-8: “Sanki öfkesinden çatlayacak gibidir. Her bir bölük Cehenneme atılırken bekçiler onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.”

Mülk-9: ““Evet” derler; “bize uyarıcı geldi ama biz yalana sarıldık; Allah hiç bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz” dedik.

Mülk-10: “Keşke söz dinleseydik ya da aklımızı kullansaydık, şimdi bu alevli ateşin ahalisi içinde olmazdık” derler.

Mülk-11: “Böylece suçlarını itiraf ederler. O alevli ateş ahalisi için bundan sonrası tam bir perişanlıktır.”

Mülk-12: “İçten içe Sahibinden korkanlara gelince, onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.”

Ve dikkatlerinize tekrar sunmak istiyoruz. Ayetlerde  “peygamber” olarak meal edildiğinde bu detayların hepsi gözden kaçırılmış oluyor.

Devamında gelen ve fark edilmeyen müthiş proje ise; Kur’anda “Rasule itaat” emirlerinin “Peygambere/Nebiye itaat” olarak anlaşılmasının sağlanmasıdır.

Ve sonuç, muhteşem derecede başarılıdır.

Rasul sözü Kur’an vahyi yani ayetken, nebi sözü hadistir.

“Rasule itaat” müslümanları, Kur’ana itaate çağırırken;

“Peygambere/Nebiye itaat” müslümanları, Muhammed nebinin çoğu tahrif edilmiş sözlerine çağırır.

Buradaki maksadı fark etmeyenler için konuyu açmamız gerekirse;

Hicr-9: “Muhakkak ki zikri (Kur’an) Biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette Biziz.”

Ayeti gereğince rasul sözü olan Kur’an, Allah’ın himayesindedir.

Oysa Allah, nebi sözleri için koruma vaadi vermemiştir.

Zaten nebiye ait olduğu iddia edilen hadislerin önemli bir kısmının Kur’an ile zıtlaşması, bunların nebiye ait olmadığının ve Muhammed nebiye insafsızca atılmış iftiralar olduğunun açık ispatıdır. Bunun Kur’andan ispatı ise;

Hakka-44-45-46: “Eğer Bizim adımıza bazı sözler uydurmuş olsaydı; elbette onun bütün gücünü alırdık. Sonra kesinlikle can damarını koparırdık.” ayetleridir.

Bu ayetler nebiye ait sözlerin ve davranışların, Kur’an ayetlerindeki hükümleri uygularken ASLA ve ASLA KUR’AN ile ZITLAŞAMAYACAĞINA DELİLDİR.

Bir hadise Allah sözü ile zıtlaşmasına rağmen iman ediyorsanız eğer; silsile ile en az o hadisin konusu olan ayeti, Hicr-9 ve Hakka-44-45-46. ayetleri inkar etmiş olursunuz.

Bu inkarlar sizi iman etmiş olduğunuz halde, “Kafir”liğe sürüklediği gibi nebiyi Allah’a rağmen hüküm koyucu olarak kabul etmek, “Allah’a Ortaklığa” yani “Şirk”e de sürükler.

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Mehmet Topçu
Mehmet Topçu
9 Mayıs 2024 21:28

Teşekkürler