ZEKAT VE SADAKA FARKLI TANIMLANMIŞ KAVRAMLARDIR

Zekat ve sadaka farzdır fakat aynı kavramlar değillerdir.

“Sadaka” kelimesinin, Kur’andaki her kullanımının, ‘zekat’ a karşılık geldiğini ileri sürenlere katılamıyoruz.

Böyle olmadığı; Bakara-196, Tevbe-79 ve Mücadele-12-13. ayetlerde hiçbir yoruma imkan vermeyecek şekilde açıktır.

Kur’anda vücuh vardır fakat sadaka ve zekat kavramları ayetlerle tanımlanıp özellikleri belirtildiğinden aralarında vücuhtan bahsedilemez.

Yani birbirleri yerine kullanılmadıkları gibi ara sıra aynı anlamda kullanılmıştır şeklindeki iddia da zorlama bir yorumdur.

Ayetlerden gördüğümüz kadar her ikisinin verildiği yerlerde benzerlik olsa da veriliş amaçları ve özellikleri arasında farklar vardır.

Sadaka; “Zorunlu” ve “Gönüllü” olmak üzere 2’ye ayrılır.

ZORUNLU SADAKAYA ÖRNEKLER; 

İlk örneğimiz “TEVBE” amaçlı sadaka;

Tevbe-118: “Ve geri bırakılan üç kişinin tevbesini de kabul etti. Öyle ki, bütün genişliğine rağmen, yeryüzü onlara dar gelmişti. Canları sıkıldıkça sıkılmıştı. Ve Allah’tan başka sığınılacak kimse olmadığını anladılar. Sonra Allah, tevbeye yöneldikleri için, tevbelerini kabul etti. Kuşkusuz Allah, Tevbeleri Kabul Eden’dir, Rahmeti Kesintisiz’dir.”

Tevbe-120: “Medine halkı ve çevresinde bulunan bedevilere, Allah’ın elçisinden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirecek bir adım atmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi ve yararlı salih bir amel yazılmamış olsun. Muhakkak ki Allah iyilik sahiplerinin ecrini zayi etmez.”

Yukardaki ayetlerde bahse konu kimseler savaştan geri kalanlardır. Geri kalınan savaşın Tebük savaşı olduğu rivayet edilir. Savaşa katılmayıp geride kalanların müslüman olduğu çok pişman olduğu, sonradan çok üzüldükleri ve Rabden başka sığınacak kimseleri olmadığını anlamalarından ve bu hatayı telafi etmenin yollarını arayıp tevbeye yöneldiklerinden bahseder.

Bu olay üzerine Allah;

Tevbe-102: “Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler; iyi işi diğer kötü olanla karıştırdılar. Umulur ki Allah onların tevbesini kabul eder. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”

Diyerek, bu müslümanların iyi işle kötü işi birbirine karıştırdıktan sonra günahlarını itiraf edip pişman oldukları için onların tevbesini kabul edeceğini bildirerek çözüm yolu gösterir. Bu çözüm yolu;

Tevbe-103: “Onların mallarından sadaka al. Sadaka ile ONLARI temizlersin, ONLARI arındırırsın. Onlara destek ol. Şüphesiz ki senin desteğin onlar için huzur ve güven verir. Allah duyandır, bilendir.”

Ayeti ile onlara sadece dil ile tevbenin yeterli olmayacağını bildirerek, tevbe etmek için mallarından sadaka vermeleri gerektiği şeklinde bir çözüm yoludur.

Özetle; tevbeyi gerektiren bir durum söz konusu olduğunda sadaka verilmesi emredildiğinden verilen bu sadaka, “Zorunlu Sadakadır” ve farzdır.

Sadaka vermek; “KİŞİNİN KENDİSİNİ” temizler ve arındırır.

Bu ayette kullanılan ‘huz = al’ tabirinin emir ifade etmesi nedeniyle, ‘sadaka’ kelimesinin zekat anlamında olduğu ve ayetin, zekatın farz olduğunu gösteren hüküm olduğu kabul edilir.

Oysa Tevbe-103. ayetteki sadakanın farz olması; zekatın farz olmasına işaret değildir.

Bu ayeti, zekatın farz olmasına delil olarak göstermek zorlamadır.

Çünkü zekat, namaz kılma emrinden sonra hep emir formunda gelmiştir. Zaten bu çok sayıdaki ayet, zekatın farz olduğuna delildir. 

İkinci örneğimiz “FİDYE” amaçlı sadaka; 

Bakara-196: “…..Ancak hediye yerine ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı veya sadaka vermeli….”

Hac vazifesi sırasında başını tıraş etmek zorunda kalan kimse için fidye olarak vereceği sadaka, seçenekler arasında sunulduğundan, “Zorunlu Sadaka” arasında sayılmaktadır.

SADAKANIN ÖZELLİKLERİ;

1-Sadaka “FARZDIR” ve “NERELERE VERİLECEĞİ” bellidir;

Tevbe-60: “Ancak sadakalar, Allah’tan bir farz olarak; fakirler, düşkünler, ona (sadaka için) çalışanlara, kalpleri ısındırılacak olanlar, köleler, borçlular, Allah yolunda olanlar, yolda kalmış yolcular içindir. Zira Allah Alim’dir, Hakim’dir.”

Sadakaların sayılan kimselere verilmesi farzdır, keyfiyet değil.

2-Sadaka, “kişi tarafından doğrudan” veya “ona (sadaka için) çalışanlar tarafından” toplanıp ilgili yerlere verilebilir;

Tevbe-60: “Ancak sadakalar, Allah’tan bir farz olarak; fakirler, düşkünler, ona (sadaka için) çalışanlara, kalpleri ısındırılacak olanlar, köleler, borçlular, Allah yolunda olanlar, yolda kalmış yolcular içindir. Zira Allah Alim’dir, Hakim’dir.

3-Sadaka bizzat kişi tarafından “AÇIK” veya “GİZLİ” verilebilir;

Bakara-271: “Sadakaları açıktan verirseniz bu ne güzeldir! Onları gizler ve fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da sizin günahlarınızın bir kısmını örter. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.”

4-Gizli verilen sadaka, “GÜNAHLARIN BİRKISMINI ÖRTER”;

Bakara-271: “Sadakaları açıktan vermeniz güzeldir. Ancak fakirlere yapacağınız yardımı gizliden yaparsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Bu, günahlarınızın bir kısmının kapanmasını sağlar. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

Sadakanın gizli verilmesi, günahların bir kısmının örtülmesine de neden olur.

5-Zorunlu olmayan sadaka kişinin “EKONOMİK GÜCÜNE GÖRE” ve “GÖNÜLDEN” verilir;

Tevbe-79: “Sadakalar konusunda gönülden davranan müminlere dil uzatanlar ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanlarla alay edenler….”

6-“SADAKALARI KABUL EDEN ALLAH’TIR” ve O sadakaları geri çevirmez;

Tevbe-104: “Bilmezler mi ki kullarından tevbeleri kabul eden, sadakaları alan ALLAH’tır ve ALLAH Tevbeleri Kabul Edendir, Rahimdir.”

7-Ayrıca sadakalar sadece mal ile de yapılmaz. Bir “SUÇU AFFETMEKTE SADAKADIR”;

Maide-45: “Ve Biz, onda, onların üzerine yazdık: “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır.” Artık kim onu bağışlarsa (tasadduk) o, onun için bir kefarettir. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridirler.”

Nisa-92: “Hata ile olması dışında, bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Kim, hata ile bir mümini öldürürse, mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuştursun ve diyet ödesin. Ancak ölenin ailesi bağışlarsa (yassaddeku) başka. Eğer, öldürülen mümin; düşmanınız olan bir topluma mensupsa, mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuştursun. Eğer, aranızda anlaşma bulunan bir toplumdansa, ailesine diyet vermek ve mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Kim bunları bulamazsa, Allah’tan tövbesini kabul etmesi için ardı ardına iki ay oruç tutmalıdır.  Allah Alim ve Hakim olandır.”

Kişinin ceza isteme hakkını bağışlaması kefaret kabul edilmiştir. 

8-Ayrıca sadakalar sadece mal ile de yapılmaz. “BORCU BAĞIŞLAMAKTA SADAKADIR”;

Bakara-280: “Eğer borçlu sıkıntıda ise, eli genişleyene kadar bekleyiniz. Eğer alacağınızı bağışlarsanız (tesadduk), bunun sizin için daha hayırlı olduğunu bilin.”

9-Sadaka; yapılan hataya karşılık, somut bir eylemle ”TEVBE” amaçlı verilir;

Tevbe-103: “Onların mallarından sadaka al. Sadaka ile ONLARI temizlersin, ONLARI arındırırsın. Onlara dua et. Şüphesiz ki senin duan onlar için huzur ve güven verir. Allah duyandır, bilendir.”

10-Sadakanın amacı; “KİŞİNİN KENDİSİNİN” temizlenmesi ve arınmasıdır, “MALININ DEĞİL”;

Tevbe-103: “Onların mallarından sadaka al. Sadaka ile ONLARI temizlersin, ONLARI arındırırsın. Onlara dua et. Şüphesiz ki senin duan onlar için huzur ve güven verir. Allah duyandır, bilendir.”

11- Sadaka vermek, “SALİH KİMSELERİN İŞİDİR”;

Tevbe-75: “Onlardan kimi de “Eğer lütfundan bize verirse, ant olsun sadaka vereceğiz ve ant olsun salihlerden olacağız.” diye Allah’a söz vermişlerdi.”

Münafıkun-10: “Sizden birine ölüm gelip de “Rabbim, Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip şalihin olsam!” diye yalvarmadan önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak edin.”

12- Sadaka veren kişiye “KATLANARAK GERİ DÖNER”;

Müzemmil-20: “…Allah’a güzel bir borç ile borç verin...”

Hadid-18: ” Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar. Onlar Allah’a güzel bir borç ile borç verirler. Verdikleri katlanarak geri ödenir. Onlara yüce bir mükafat vardır.”

Yukarıdaki 2 ayetin mukayesesinden öğrendiğimiz; Allah’a güzel bir borç vermekten kasıt, sadaka vermektir.

Bakara-276: “Allah, ribayı yok eder, sadakaları da artırır. Allah, hiçbir günahkar nankörü sevmez..”

13-Sadaka vermede “USUL ÇOK ÖNEMLİDİR”. Usulüne göre verilmeyecekse, verilmemelidir;

Bakara-263: “Güzel bir söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan hayırlıdır. Allah zengindir, hoşgörülüdür.”

Bir suçu veya borcu bağışlamanın sadaka olduğunu  Maide-45, Nisa-92. Bakara-280. ayetlerde gör. O halde güzel sözün de sadaka olduğunu bu ayetten anlayabiliriz.

Bakara-264: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara malını gösteriş yapmak için infak eden kimse gibi; sadakalarınızı başa kakarak ve inciterek boşa çıkarmayın. Böylelerinin durumu üzeri toprakla örtülü kaygan bir kayaya benzer. Sağanak bir yağmur yağınca, kaya çırılçıplak ortaya çıkar. Onlar, yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, gerçeği yalanlayan nankör halka doğru yolu göstermez.”

Nasıl ki Fussilet-7. ayetin bahsettiği gibi müşrikler için de zekat vermek söz konusuysa infak etmeleri de söz konusudur. Bu kavramlar İslam öncesinde de bilinen kavramlardır.

14- Allah rızası için sadaka ve sadaka tavsiyesi verenlerin mükafatı “BAĞIŞLANMA VE BÜYÜK ECİRDİR”;

Nisa-114: “Onların gizli toplantılarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka veya bir iyilik veya insanların arasını düzeltmeyi telkin eden hariç! Kim Allah’ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona ileride büyük bir ecir vereceğiz.”

Ahzab-35: ”….. sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar …. Allah, onlar için bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.”

15- Sadaka “GÖNÜLLÜ” olarakta verilebilir;

Birisinin suçunu affetmek, alacağını borçlu kişiye bağışlamak veya Tevbe-60. ayette sayılan kimselere maddi destek olmak üzere çeşitli amaçlarla sadaka vermek gönüllü olarak yapılır, kimse kimseyi bu eylemleri yapması için zorlayamaz, baskı yapamaz.

Sadakanın verilmesi için belli bir oran verilmemiştir.

Gönülden verilmesi esastır ve “Uslup” çok değerlidir.

Allah rızası için verildiğinde Allah’ın affi ve şuan bize saklı büyük ecirleri söz konusudur.

ZEKAT;

“Zekat, devletin topladığı vergidir.” iddiasına katılamıyoruz.

Çünkü kişi, zekatını vereceği yeri kendisi belirler.

Kimse onu herhangi bir kişi veya kuruma ya da devlete vermeye zorlayamaz.

Ama vergide devlet zoru vardır. İstemeseniz de vermek zorundasınızdır. Devlet seçim hakkı verip iradenizi kullanma hakkı tanımaz. Verginizi vermediğinizde gerek faiziyle gerek icra yoluyla mutlaka alır. Ve verginin, hizmet olarak size geri dönüşü söz konusudur.

Oysa kişinin verdiği zekatla ilişiği kesilmiş olmalıdır. Bunun anlamı; zekatı veren kişi, Allah rızası dışında herhangi bir şekilde somut olarak verdiğinden faydalanmamalıdır.

Çünkü zekat; o sayılan ihtiyaç sahiplerinin maddi ihtiyacı için kullanılmış olmalıdır.

Bu nedenlerle vergi, zekat olamaz.

Verginin zekat olduğu iddiasına dayanaksa, rivayetlerdeki zekat memurları olmalıdır.

Ama Kur’ana göre bu kimseler; zekat memuru değil sadaka için çalışanlardır. Sadaka memuru  otorite adına görevlendirilmiş sadaka alma hakkına sahip ve ilgilisine ulaştırandır.

Zekat ise dini vecibedir. Vermezseniz Kur’ani yaptırımı yoktur. Zekat farzını terkin, Allah katındaki karşılığı ne ise sadece onunla muamele görürsünüz.

Şimdi zekat konusuna ayetlerle bakalım;

Mekke müşrikleri, servetlerini kendilerinin kazandıklarını, dolayısıyla servetin bütünüyle ve gerçek anlamda kendilerine ait olduğunu ve istedikleri tarzda harcayabileceklerini düşünüyorlar ve zekatı vermiyorlardı.

Fussilet-7: “Onlar zekatı vermezler….”

Kur’an ise, ısrarla servetin tümünün kazanan kişiye ait olmadığını ve muhtaç kimselerin o servette hakkı olduğunu ifade eder.

Zekat mali mükellefiyet ifade ettiği yerlerde hem artma hem de arınma, temizlenme anlamını içerir. Şimdi ayetlerle bakalım;

1-Kişinin kazandığında, ihtiyaç sahiplerinin “ALLAH’IN HAKKI” vardır. Bu hakkın adı “Zekat”tır.

Mearic-24-25: “Onlar, mallarında muhtaç ve mahrumlar için bilinen bir hak bulunanlardır.”

Kişi bu hakkı her şekilde vermek zorundadır.

Çünkü zekat ile ilgili ayetlerde zekat vermek, emir fiil ile farz kılınmıştır.

2-Kişi kazancından hak sahiplerinin hakkının vererek “MALINI ARINDIRIR”;

Müminun-4: “Onlar zekatı verenlerdir.”

Leyl-18: “Ki o, malını veren ve arınandır.”

3-Kişi zekatı Allah’ın rızasını kazanma amacıyla ve “KENDİNİ ARINDIRMANIN” bilincinde zekatını verir;

Leyl-20: “İsteği yalnızca Yüce Rabb’inin rızasını kazanmaktır.”

Zekat, mali konuda insanın iradesini disipline edecek bir potansiyele sahiptir. Bu yüzden kişinin arınmasına sebep olur.

Sadakada asıl maksat; kişinin kendini arındırıp temizlemesiyken,

Zekatta hem malını hem kendini arındırmak ve temizlemek söz konusudur.

4-Zekat, kazançtan verilir. Kazancın karından değil. Nakdi olduğu gibi ürün olarakta verilebilir;

Enam-141: “Asmalı ve asmasız bahçeleri, çeşit çeşit hurma ve ekinler, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve narları yetiştiren O’dur. Her biri meyve verdiği zaman, meyvesinden yiyin. Hasat zamanı da onun hakkını verin. Haddi aşmayın (tusrifu) kuşkusuz O, müsrifleri(haddi aşanları) sevmez.”

Toplandığı gün hakkını vermekten bahsettiği için, malın kendisinin veya kazancının değerlenmesi için 1 yıl veya başka bir süre bekletme söz konusu değildir.

Kişinin kazancı eline geçtiğinde zekatı verilir.

Oran belirtilmemiştir.

5-Zekat oranı belirtilmedi ise kişi kazancından ne kadar zekat verilmeli;

Bakara-219: “…..Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Afvı. Allah size ayetlerini böylece açıklamaktadır. Umulur ki düşünürsünüz.”

Afv: En bilinen anlamı” artanı” olarak meal edilse de kastedilen bağışlanacak olanın oranı değil kendisinin neler olabileceğidir.

Kelime affetmek, bağışlamak, bırakmak, salı vermek anlamalarına da sahip olduğundan; sahip olduğunuz her neyse ev, araba, para, ürün vb herşey kastedilmektedir.

6-Zekatta sadaka gibi “BENZER YERLERE” verilir;

Rum-38: “Sen yakınlara, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver! Allah’ın rızasını isteyenler için bu, hayırlı olandır. İşte onlar kurtulanların ta kendileridir.”

İsra-26: “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.”

7-Zekatı ailede kazancı olan “HERKES KENDİ ADINA” verir ve kendi adına arınır;

Ahzab-33: “Evlerinizde vakarlı olun. Cahiliye dönemindeki gösteriş gibi gösteriş yapmayın. Namazı kılın, zekatı verin…..”

Ayetin hitap ettiği kimseler nebi eşleridir. Bildiğimiz kadar çoğu ev hanımıdır. Onlara da zekat emri verildiğine göre; ya kendilerine kazanç getiren mülkleri veya başka kazançları olmalıdır ki onlara da zekat verme emri verilmiş olsun.

Fatır-18: ”Hiçbir (günah) yüklüsü, başkasının (günah) yükünü yüklenemez. Yükü ağır olan kimse, bir başkasını yardıma çağırsa, çağırdığı yakını da olsa ona yardım etmez. Sen, ancak görmedikleri halde Rabb’ine içtenlikle saygı duyan ve namazı kılanları uyarırsın. Her kim arınırsa kendisi için arınmış olur. Dönüş Allah’adır.”

8-Zekat malı eksiltmez aksine “ARTIRIR”;

Rum-39: “İnsanların mallarında artsın diye ribadan verdiğiniz, Allah’ın katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek zekattan verenler, işte onlar kat kat arttıranlardır.”

Zekat vermek, baskın görüşe göre Medine’de hicretin ikinci yılında farz olmuştur. Fakat zekat, sadaka, infak ve benzeri kavramlar Mekke döneminde mali içerikli tavsiyeler olarak inmeye başlamıştır.

Örneğin Maun suresinde yoksulun doyurulması, yetimin gözetilmesi ile din arasında çok önemli bir bağ kurulmuştur.

Dolayısıyla Mekke döneminde müslümanlar mükellef oldukları mali konularda bütünüyle ferdi hareket ederlerdi.

Medine dönemindeyse zekat ve sadaka düzenli bir yükümlülük halini almıştır.

Bir çok ayette namaz kılmak ile zekat vermek birlikte emredilir.

Allah bu ayetlerle mümin kimseler için; namazın ferdi, zekatınsa toplumsal ve mali sorumluluk içeren iki önemli ibadet olduğuna, bireyin önce kendinden başlayan sonra toplumsal sorumluluğuyla devam eden bilince sahip olmasına dikkat çekmiştir.

İnfak etmek; harcamak fiilini tanımlar.

İster zekat, ister sadaka ve hatta gösteriş için bile infak edersiniz.

Özetle infak, sadaka veya zekattan ayrı bir eylem değil aksine sadaka ve zekatın vazgeçilmez kısmıdır.

İnfak etmeden ne maddi sadaka ne de kazançtan zekat verebilirsiniz.

Bir örnekle bu üç kavramı pekiştirmeye çalışalım;

Devlet memuru olduğunuzu ve maaşınıza ek olarak mülk geliriniz olduğunu düşünelim.

Her ayın 15’inde 30.000tl maaş ve 20.000tl kira geliriniz olmak üzere toplam 50.000tl elinize geçen hareketli kazancınız olduğunu değerlendirelim.

Bir ailenin kalem kalem giderlerini yazmamıza gerek olmadığını düşünerek toplam 40.000tl gideriniz olduğunu varsayalım. Böylece elinizde kalan ve dokunmanıza gerek kalmayacak 10.000tl fazlanız kaldı.

İşte hareketli gelirinizden kalan bu 10.000tl zekat vermeniz gereken miktardır. Eğer tamamını birikim amaçlı hesabınızda bırakırsanız emredilen zekatı vermemiş olursunuz.

Ama cömertliğinize, takvanıza ve içinde bulunduğunuz durumların olası değişkenliğini dikkate alarak bir miktarını örneğin %10 veya %20 belki daha fazlası, belki daha azı olmak üzere ayırıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilirsiniz.

Bu ulaştırma işlemine infak, ulaştırdığınız miktara ise zekat denir.

Diyelim ki ay içinde tek seferlik 20.000tl kadar fazladan hareketli kazancınız oldu. İşte bu kazanç üzerinden de zekat vermelisiniz. Belirlediğiniz oranda yine yapacağınız iş infak ve verdiğiniz miktar zekattır.

Yapmadığınız takdirde, dünyevi bir yaptırımı değil ama Allah’ın farz olan bir emrini yerine getirmemiş olursunuz.

Devam edelim;

Aylık harcamanız için ayırdığınız 40.000tl miktarın içinden masraflarınızı düştünüz ve elinizde bulundurmak üzere 8.000tl nakit paranız kaldığını kabul edelim.

Bir öğrencinin okul masrafını ödeyemediğinden haberdar oldunuz. Örneğin 1.000tl bu öğrenciye ulaştırdınız. İşte bu 1.000tl de infaktır ama adı artık sadakadır.

Ve devam edelim; her ay kazancınızdan bu öğrenciye 1.000tl ayırmaya başladınız. İşte kazancınız elinize geçer geçmez bu öğrenci için ulaştırdığınız miktar hem infak hem de zekattır.

Kişinin ihtiyaç fazlası hareketli geliri yoksa; elbette zekat veremeyecektir.

Kişinin hareketli geliri kendisi için bile yetmiyorsa; artık kendisi de zekat alacak kimseler arasındadır.

Ayetlerden anladığımızı özetlersek;

İnfak; sadaka ve zekatın ayrılmaz bir parçasıdır.

Sadaka; kişinin kendini arındırması ve temizlemesidir.

Zekat; kişinin hem kendini ve hem malını arındırması ve temizlemesidir.

Aklınızdaki zekat ile ilgili ilk soru; onun senede 1 kere ve 1/40 oranının neye göre tespit edildiğidir?

Cevabımız; bu tespitlerin Kur’ana dayanılarak yapılmadığıdır.

Nebi uygulaması, ilk duyacağınız cevaptır.

Fakat biz biliriz ki nebi ASLA KUR’ANA AYKIRI HÜKÜM ÇIKARMAZ ve ÇIKARMAMIŞTIR.

Hadis rivayetleri Kur’an ile zıtlaştığına göre, hadisler korunmuş değil nebinin diline sonradan konmuştur.

Hadis rivayetlerinde, aslında İslamda yer almayan kafa vergisi olduğundan bahsedilir. Üstelik bu kafa vergisi nebi tarafından emredilmiştir, iddiası nebiye atılmış sınırsız iftiralardan bir tanesidir.

Kütübi Sitte.2018,C.7,s.359,alıntı: Tirmizi,Zekat 5,(623); Ebu Davud,Zekat 4,(1576,1578); Nesai, Zekat 8, (5,25,26); Hz. Muaz (r.a.) anlatıyor: Rasululah (s.a.v.) beni Yemen’e gönderdi ve bana: “Her 30 sığırdan bir erkek veya dişi buzağı (tebi’a), her 40’tan bir müsinne, her buluğa eren şahıstan bir dinar veya o değerde muafiri (adındaki bir giyecek) almamı emretti.”

“Her buluğa eren şahıstan bir dinar alınması” emri; kişilerin zekat verebilecek durumu olup-olmadığına  bakılmadığının göstergesi olup; aleni kafa vergisidir.

Oysa zekat alınırken yaşa değil ekonomik güce bakılır. Kişi ya zekat verebilecek güçtedir veya zekat alacak konumdadır.

Biz bu uygulamayı nebinin zekat başlığı altında emrettiğine inanmıyoruz. Ama inanmış olalım!!

Böyle bir uygulaması olmuşsa bile bu dini değil, devlet başkanı olarak devletin ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik girdi sağlamak için uyguladığı beşeri bir tercihtir, deriz.

Ve vermek istediğimiz son hadis rivayeti örneği;

Kütübi Sitte.2053,C.7,s.398,alıntı: Ebu Davud,Zekat 5,(1588); Cabir İbnu Atik (r.a) anlatıyor: Rasulallah (s.a.v.) buyurdular ki: “Size bir grup sevimsiz atlılar gelecek. Geldikleri zaman, onları iyi karşılayın. ” Adalet ederlerse bu kendi lehlerinedir. Zulmederlerse bu da onların aleyhlerinedir. Siz onları razı edin. Zekatınızın kemali, onların rızasına bağlıdır. (Öyleyse onları razı edin ki) sizlere dua etsinler.

Bu rivayeti satır satır Kur’ana göre irdeleseniz, her tarafından dökülen bir rivayettir. İsterseniz bir bakalım;

1-Kur’an zekat çalışanlarından/memurlarından değil, sadaka çalışanlarından bahseder.

2- Nebinin, rivayette bahsi geçen zekat memurları için sevimsiz demesi, sizce olası mıdır! Bizce değildir.

3- “Onlarla talep ettikleri şeylerin arasından çekilin” derken, zekat verenlere mutlak itaat emri verilmesi, devamında bahsedilen leh ve aleyhleri açıklamasıyla birlikte okunduğunda, bizce nebi sözü olmadığını güçlendirir.

4-“Adalet ederlerse bu kendi lehlerinedir.” derken, başka bir olasılığa kapı aralamak ve bahsetmek abestir.

5-“Zulmederlerse bu da onların aleyhlerinedir.” derken zulum yaptıklarını kabul etmek ve (3) ile birlikte okunduğunda hasabı sorulmayacak mıdır!

6- “Siz onları razı edin.” derken, kimsenin razı edilmesi bizce söz konusu değildir. Çünkü zekat dini bir emirdir.

7- “Zekatınızın kemali, onların rızasına bağlıdır.” ifadesi tamamen abestir. Çünkü zekatın kemali, Allah’ın rızasına bağlıdır.

8- “(Öyleyse onları razı edin ki) sizlere dua etsinler.” ifadesindeki onların dua etmeleri; zekat verme amaçlarından olmadığı gibi dua etmesi gereken kişiler de zaten onlar değildir.

Normalde rivayetlerden örnek vermeyi tercih etmeyiz. Fakat bu örnekleri vermemizin sebebi, zekat hakkındaki hatalı bilgilerin nereden kaynaklandığı hakkında fikir vermekti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Subscribe
Bildir
guest
4 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
bilge çağrı çelik
bilge çağrı çelik
27 Haziran 2024 09:08

Çok faydalandım. Allah razı olsun

fikretarman
fikretarman
18 Ağustos 2023 00:16

Değerli kardeşim Kerim Kuran ı bir hanım tarafından anladığını anlatması nı gurur duyuyorum Kuranda ençok yanlış anlaşılan kelimenin zekat olduğunu düşünüyorum. Zekatın vermek değil yapılması gereken bir amel olduğunu tevbe suresi 5 inci ayetten anlamak mümkün.Saygılarımla