ORUCU BİLEREK BOZMANIN KAZASI 61 GÜN DEĞİLDİR..

Öncelikle, Kur’anda belirlenmiş olan evrensel bir ilkeyi sizlerle paylaşmak için ilgili ayeti aşağıya bırakıyorum.

42-Şura-40: “Bir kötülüğün cezası, onun dengi bir kötülüktür. Kim bağışlar da arayı düzeltirse karşılığını Allah verir. O, yanlış yapanları sevmez.”

Allah Kur’anda yukardaki ayette belirtildiği gibi, bir suçun karşılığı ancak dengi kadardır, diyerek bizler için evrensel bir prensip oluşturmuştur. Kimsenin bu prensibin dışına çıkmaya haddinin de hakkının da olmadığını ilke olarak bizlere bildirilmiştir.

Oruç tutamamanın  kazası ise ayetlerle  sabittir.

Bakara-184 ve 185. ayetlerde oruç emri detaylandırılmış; sadece HASTALIK ve YOLCULUK halinde tutulamayan her bir gün için, diğer günlerde oruç tutması emri verilmiştir ki buna ORURCUN KAZASI denir.

2-Bakara-183:” Ey inanıp güvenenler! Oruç, sizden öncekilere yazıldığı şekliyle size de yazıldı ki kendinizi koruyasınız.”

2-Bakara-184: “(Size yazılan oruç) sayılı günlerde tutulur. Sizden kim, hasta veya yolculuk halinde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Orucu tutabilecek olanların bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi de gerekir. Kim bir iyiliğin fazlasını yaparsa onun için iyi olur. Oruç tutmanızın ne kadar iyi olduğunu bilseniz, (hasta ve yolcu olmanıza rağmen) tutarsınız.”

2-Bakara-185:“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, bir rehber ve doğruyu yanlıştan ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden o bir aylık süreye ulaşanlar onu (o ayı) oruç tutsun! (İçinizden) kim hasta veya yolcu olursa, (tutamadığı gün sayısı kadar) diğer günlerden o sayıyı tamamlasın. Allah sizin için kolaylık ister; zorluk istemez.  (Bütün bunlar), sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”

Ayrıca oruç tutabilenlerin bir çaresizi doyuracak kadar fitre vermesi de gerekli görülmüştür. 

ORUCUN KEFARETİ, YANİ ORUCU KASITLI BOZMANIN KEFARETİ  KESİNLİKLE YOKTUR.

Oruç ayetlerinde 60+1 gün kefaret zikredilmemiş veya başka ayetlerde de işaret edilmemiştir.

Kişinin, isteyerek orucu bozmak niyetiyle oruç tutmasından bahsedilemez. Bu yapılan iş, oruç TUTMAMAKLA aynı şeydir. Bu niyette olan kişi için, orucun kendisi de kazası da orucun kazanımları  da anlamlı ve gerekli değildir. Üzerinde konuşmaya dahi gerek yoktur.

Peki kişi Allah’a ve oruca saygılı iken nefsine yenilerek orucunu bozarsa?

Yine bir güne bir gün kazadır, 61 gün kefaret değildir. Kefaret olarak  61 gün oruç tutmak gerekir demenin Kur’ani bir dayanağı yoktur.

Kur’anda kefaretler vardır. Allah’ın özellikle hüküm vermediği konularda, Allah hükmünü eksik bırakmış veya ihmal etmiş de başkaları tamamlıyor değildir.

61 gün oruç tutma cezası, kefaret olarak sadece 2 durum için emredilmiştir.

        1-Zıhar Hadisesidir. İlgili ayetler aşağıdadır.

58-Mücadele-1: “Kocası hakkında seninle çekişen ve Allah’a da yakınan kadının sözünü, Allah dinledi. Allah ikinizin konuşmasını da dinledi. Çünkü Allah dinler ve görür. ”   

58-Mücadele-2: “Eşine “Bana anamın sırtı gibisin” diyenlerin karıları, onların anaları değildir. Anaları, sadece onları doğuranlardır. Onlar kesinlikle, çirkin bir söz ve yalan söylüyorlar. Ama Allah, kusurları görmez ve çokça bağışlar.”

58-Mücadele-3: “Eşim, anamın sırtı gibidir” dedikten sonra sözünden dönenler, eşlerine dokunmadan önce bir esiri özgürlüğüne kavuşturmalıdır. Bu size verilen öğüttür. Allah yaptıklarınızın iç yüzünü bilir.”

58-Mücadele-4: “Esir bulamayan kişi, karısına dokunmadan önce peş peşe iki ay oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyen altmış çaresizi doyursun. İşte bu, Allah’a ve elçisine inanıp güvendiğinizi göstermeniz içindir. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; bunları görmezden gelenlere (kafirlere) acıklı bir azap vardır.”

    Zihar: kişinin eşine “Sen bana annemin sırtı gibisin” diyerek cinsel yönden onu annesi konumuna sokmasıdır. Karısına kocalık vazifesi yapmamasına rağmen aynı zamanda boşamamaktır. Yani kadını askıda tutmaktır.

Medine dışındaki Araplarda görülmeyen zıhar uygulamasının, Araplara Yahudilerden geçtiği sanılmaktadır.

Bu bir yanlış anlamadan ibarettir. Maalesef bir haberin yanlış anlaşılmasıdır. Ahmet bin Hanbel’de bu durumdan bahsedilir. Olayın aslı burada anlatılır ama diğer kitaplarda bu olay sebebi, olayın kendisinden arınmış olarak alındığından olay yanlış aktarılır.

Özetle; sahabeden birisi Ramazan orucunu tam tutmak için Ramazan boyunca karısına zıhar yapar. Fakat karısına dokunur. Ve eşi de bu durumu peygambere anlatır. Ve bu durum üzerine zıharın hükmü iner.

Fakat olayın bu kısmı kırpılır ve fıkıhçıların eline geçen rivayetlerde olay, sanki orucu bozmuş da ona kefaret tutmuş gibi aktarılır. Olay en açıklayıcı haliyle Musa CARULLAH tarafından açıklanmıştır.

Oysa hüküm, orucunu bozmuş olmasından sebep değil, zıhar yapmış olmasına rağmen karısı ile cinsel birliktelik yaşaması sonucu verilmiş hükümdür.

Zıhar hadisesindeki kefaretin, oruç kefaretine dönüşmesi ve yüzyıllar boyunca böyle bilinmesiyse oldukça ilginç bir durumdur.

          2- Hataen insan öldürmenin karşılığıdır.

4-Nisa-92: “Bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı yoktur; yanlışlıkla olursa başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, bir mümin esiri özgürleştirmesi ve öldürülenin ailesine ödenecek diyet vermesi gerekir; (öldürülenin velileri) bağışlarlarsa başka. Eğer öldürülen mümin, size düşman olan topluluktan ise mümin bir esiri özgürleştirmek gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine ödenecek diyet ve bir mümin esiri özgürleştirmesi gerekir. Kim bulamazsa art arda iki ay oruç tutar. Bu Allah tarafından dönüşünün (tövbesinin) kabulü içindir. Allah bilir, doğru kararlar verir.”

 

Subscribe
Bildir
guest
2 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Haydar Öztürk
Haydar Öztürk
7 Kasım 2023 12:35

Teşekkürler kaleminize sağlık.