Hac-15: “Allah’ın peygamber’e dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse, yukarı bağladığı bir ipe kendini asıp, boğsun; bir düşünsün bakalım, bu hilesi kendisini öfkelendiren şeye engel olabilir mi?”
Bu ayette kafaları karıştıran detaylardan birisi, parantez içine yazdıkları (Muhammed’e) ifadesidir.
Gerçek şu ki, bu ve önceki ayetlerde Muhammed nebiden bahsedilmez.
Bu ayeti anlamamız için önce ve sonrasına bakmamız gerekecek.
Hac-11: “İnsanlardan kimi, Allah’a (imanla küfrün) sınırında kulluk eder. Kendisine bir iyilik dokunursa bununla huzurlu olur; ağır imtihana uğrarsa yüzü değişir (dinden yüz çevirir). O, dünya(sın)ı da ahiret(in)i de kaybetmiştir. Asıl apaçık kayıp işte budur!”
Hac-12: “O, Allah’ın peşi sıra kendisine yararı da zararı da dokunamayacak şeylere yalvarır. Asıl uzak sapkınlık işte budur.” (Allah’ı kabul etmekle birlikte başka nesneleri aracı yapan ve yardım talebinde bulunan insan tipi)
Hac-13: “O, zararı yararından daha yakın (fazla) olan birine yalvarır. O (yalvardığı) ne kötü bir yardımcı ne kötü bir dosttur!” (Allah’ı kabul etmekle birlikte başka kişileri aracı yapan ve yardım talebinde bulunan insan tipi)
Hac-14: “Şüphesiz ki Allah iman edip iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz ki Allah istediğini yapar.”
Hac-16: “İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) apaçık ayetler halinde indirdik. Şüphesiz ki Allah dileyeni (seçimi ve çabasıyla talep edeni) doğru yola ulaştırır.”
15. ayetin, sınırda kulluk eden insan tipinden bahsettiğini 11. ayetten anlıyoruz.
15. ayet, bu insan tipine kendinizi asın da öldürün tavsiyesi değil, sınırda oluş ve ümitsizliklerinden kurtulmalarının yolunu anlatmaktadır. Çünkü sınırda iman edenler ne tam olarak Allah’a teslim olabilmiş ne de O’ndan tam olarak kopabilmiştir. İman-inkar sınırında, umut-umutsuzluk arasında gelip giden tiplerdir “Uzak tanrı” düşüncesi öylesine yer etmiştir ki onlarda, bu yüzden ne Allah’a aracısız kulluk edilebileceğine, ne de Allah’ın kendilerine doğrudan yardım edeceğine inanırlar.
Bu insanlar zor bir imtihanla karşılaştığında Allah’ın kendilerini terk ettiği, istediklerini vermediği, dualarını kabul etmiyor olduğu, dünyada perişan oldukları gibi Allah’ın ahirette de kendilerini perişan edeceği inancıyla, içtenlikle bağlanamadıkları Allah’ın yanında; tekkelere, türbelerde, kabirlere adaklar adayarak, kabirde yatanlardan yüzü-suyu hürmetine dileklerde bulunarak 12. ayette bahsedildiği gibi kendisine yararı da zararı da dokunamayacak şeylere yalvarırlar.
Bunu da yeterli hissetmediklerinde, yaşayanlardan tarikat, şeyh, imam ve benzeri hocaların kapısını çalarak, bir fayda görmek umuduyla cemaatlerine katılıp, bunlara bağlanmanın yüzü-suyu hürmetine Allah’tan bir şeyler bekleyerek,13. ayette bahsedildiği gibi zararı yararından daha yakın (fazla) olan birine yalvarıp onların etrafında ve yörüngesinde dolanmaya başlarlar.
Ve 15. ayet bu insan tipine çare sunarak der ki;
Aslında yücelere (semalara) doğru bir sebebe tutun. sonra aracı edindiğin, yalvarıp durduğun, peşine takıldığın, iyilik gelecek zannederek kötülüğünü fark edemediğin o insanlarla ilişkini yani diğer şirk unsurlarıyla olan ilişkini kes ve o zaman bak, bu yaptığının, Allah’ın sana yardım etmeyeceği şeklinde içine doğan o öfkeyi kökünden nasıl kazıyacağını, nasıl yerle bir edeceğini, nasıl huzura ulaştıracağını göreceksin.
Allah kendisinden asla umudun kesilmesini istemediği için 14. ayette cennet hatırlatması yaparak 15. ayette bunun yolunu göstermektedir. Aşağıdaki 3 ayet, yükseklere doğru uzanacak olan sebebin ne olduğunu net açıklamaktadır.
Nisa-174: “Ey insanlar! Size Rabbinizden açık bir delil geldi. Size her şeyi açıklayan bir Nur (Kur’an) indirdik.”
Nisa-175: “Allah, kendisine inanıp güvenen ve O’na (Kur’ana)sıkı sarılanları ikramı ve bol nimeti ile kuşatacak ve onları kendine götüren doğru bir yola yönlendirecektir.”
Ali İmran-103: “Allah’ın ipine (Kur’an’a) hep beraber sıkı sarılın, uzakta kalmayın…”
Yani yücelere doğru uzanacak olan sebep ise Kur’andır. Kur’ana tutunun ve sarılın vurgusu maalesef birçok meal tarafından kendini as, boğ ve benzeri şekilde tercüme edilmiştir.
Tavana ip çekmek, sonra da kendisini asmak, boğmak ve benzeri ifadelerin nasıl çıkartıldığı ise ilginç bir durumdur.
Muhtemelen eski müfessirler bu ifadeleri böyle çevirdiği ve yerine konacak yeni bir izah bulamadıkları veya bulma çabaları olmadığı için tekrar edegelen bir tercümedir.
Devamı 16 ayette, onu indirdik dediği şey Kur’andır. Üstelik apaçık ayetler şeklinde indirdik derken, verilen hatalı tercümeler bu apaçık ifadesini tamamen katletmektedir, maalesef. Kim hidayet istiyorsa Allah ona hidayet edecektir. O hidayeti isteyen de 15. ayette o sebebe sarılandır.
Ayrıca 31. ayette verilen örnek, 15. ayetteki örnek ile arasında benzerlik olabilir mi düşüncesiyle dikkatimi çekti.
Hac-31: “…. Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak/ücra bir yere sürüklüyor gibidir.”
Buradaki benzetme bağımsız olabileceği gibi, gökten düşme şeklinde bir tarifleme yapılması, bana 15. ayetteki sebebe (ipe) bağlanma ifadesini hatırlattı. Bu ayetteki sebep Kur’andır. Kur’ana tutunmak nasıl kurtuluşsa;
Semaya yükselen o sebebi yani Kuranı terk etmenin veya Allah’a ortaklar koşarak onları aracı yapmakta ısrarcı olmanın da; o ipi bırakarak gökten düşmek gibi olabileceği şeklinde mecazi bir canlandırma yapılmış olabileceğini düşündürdü.
Okuduysanız bu yazıyı eğer, yorumunuzu rica ederim.
Faydalı olmasına çok sevindim sayın aylin. Hepimiz için amin inşallah.
bu güzel bilgilere bu kadar geç ulaşabildiğim için hüzünlendim.emeğinize sağlık
Allah ilminizi artırsın 🧿🙏🏻💜
Uyarınız teşekkür ederim Yılmaz bey. Kelime olarak çeviri yapmışım ama kastedilen Allah olduğu için, parantez kullanarak anlamı daha da pekiştirmiş oldum. Çok sağolun.
Doğru çevirinizde “goğe yönelmek” yerine Allah’a yönelsin denilirse daha doğru oluyor. Burada göğe yönelmek Allah’a yönelmek yerine kullanılmış gibi. Selâm