İlgili ayeti ısrarla, “Hadis Rivayetlerinin” Kur’andan referansı ve delili olarak gösterenlerin sayısı hiç az olmadı.
Ama herhangi ek bir kaynağa veya bilgiye gerek duymaksızın sadece konu bağlamına yani 1. ayetten 7. ayete kadar bakıldığında konunun, kalelerde yaşayan fakat Allah ve rasulune karşı gelen Ehli Kitabın sürgün edilmesi ve onlara ait malların savaşmadan müminlerin ellerine geçtiği anlaşılıyor.
Bu ayet grubunun, iddia edilen ile alakasız bambaşka bir konudan bahsettiği çok açıktır.
Şimdi ayetlerimizi inceleyelim;
Haşr-6:“Allah’ın Rasulune verdiği fey’e gelince, siz onlar için ne at koşturdunuz ne de deve! Fakat Allah; Rasulune, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah, Her Şeye Güç Yetiren’dir.”
Fey, çoğulu efa’e olup, düşmanın savaşmadan çekildiği yerlerden ele geçen ganimetlerdir ve “Beytülmal”e kalırdı.
Savaşmadan elde edilen feylerin paylaştırılma yöntemi ile savaşarak ele edilen ganimetlerin paylaştırılma yöntemleri birbirinden farklıdır.
Bu ayet, Nadiroğulları’nın sürülmesi sırasında, müslümanlar fiilen savaşmadıkları için onların ganimetten paylarının olmadığına yani askerler arasında paylaştırılmayacağına işaret eder.
Haşr-7:”Allah’ın o kent halkının Resulüne verdiği fey; Allah’a ve Rasul’e, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir ki sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir bir şey olmasın. Rasul size ne verirse onu alın, sizi neden sakındırırsa da ondan uzaklaşın ve Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah’ın, cezası pek şiddetlidir.”
“Rasul size ne verirse onu alın” ifadesi cımbızlandığı ve rasul kelimesinin Kur’andaki tanımı bilinmediğinde çarpıtılmaya müsait ayetlerden birisidir.
Oysa bu ayetin konusu sadece “feyin” paylaşımı ile ilgilidir.
Bazıları “Resul size neyi verirse onu alın, sizi neden sakındırırsa da ondan uzaklaşın.” ifadesini ayetten bağımsız olarak ele alarak, nebiye “Hüküm koyma hakkı verilmiştir.” iddialarına kanıt olarak ileri sürmektedirler.
Ama ayette geçen kelime rasuldur, nebi değil.
Rasulun sözü, sadece Kur’an metni içine girecek olan Allah’ın vahyidir. Rasul olarak Kur’an dışında herhangi bir hükümde bulunması ise Hakka-44-45-46-47. ayetler oradayken söz konusu bile değildir.
Ayette nebiden bahsedilmez. Muhammed’in öne çıkartılan misyonu nebiliği değil rasul oluşudur.
Kur’anda rasul ve nebilik bu derece ayrı tasnif edilmişken aksi iddia ile nebiye “Hüküm koyma hakkı verilmiştir.” demek ya bilgi eksikliğinden kaynaklanan hatadır ya da kasıtlı bir iddiadır.
Şimdi 7. ve 8. ayetin tamamına bakalım;
Haşr-7:”Allah’ın o kent halkının Resulüne verdiği fey; Allah’a ve Rasul’e, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir ki sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir bir şey olmasın. Rasul size ne verirse onu alın, sizi neden sakındırırsa da ondan uzaklaşın ve Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah’ın, cezası pek şiddetlidir.”
Haşr-8: “Allah’ın lütuf ve rızasını , Allah’a ve elçisini destekledikleri için yurtlarından ve mallarından edilmiş bulunan göçmenlerin fakirleri içindir. İşte sadık olanlar bunlardır.”
Tekrar özetleyelim;
“Rasul size ne verirse onu alın” cümlesinin öncesinde de ganimet paylaşımı vardır, sonrasında da.
Burada rasulün verdiği şey, ganimetten insanlara ayırdığı paydır.
Size bir pay verilmişse onu alın, verilmemişse onu da istemeyin, demektedir.
Ehli Sünnetin burada nasıl bir çarpıtma yaptığını görmek için, herhangi bir uzmanlık gerekmez.
Ayetin neden bahsettiğini anladığımız an mesele çözülür.
Kur’anı okuyun ama sakın meal okumayın tavsiyesinin sebeplerinden birisi de bu ayettir.
Çünkü vasat(orta) bir müslümanın bu ayet grubunda bahsedilen konunun ganimet olduğunu anlamasından sonra kimse ona, ayetteki cımbızlanmış bu cümlenin hadis rivayetlerine delildir iddiasını kabul ettiremez.
Fakat bu izahın gerçekten de ganimet paylaşımı ile ilgili olduğunu fark etmelerinden sonra yine de ve ısrarla, her ne kadar burada öyle olmuş olsa da bu emir aslında genel kapsamlıdır, diyenler olur.
Biz, rasulun vahyi SADECE ileten, hüküm eklemeyen, değiştirmeyen, gizlemeyen kişi özetle Rabden aldığını aynen beyan eden olduğunu biliyoruz.
İddia ettikleri gibi kapsamlı düşünsek bile;
Rrasulun (nebi değil) verdiği bir şeyi almamız emredilirse, bundan kastedilenin hadis rivayeti değil sadece Kur’an ayetleri olduğunu yine anlarız.
Rasulun sözleri Allah kelamı vahiyken, nebinin sözleri hadis kabul edilebilir.
Dolayısıyla Kur’anda Allah neyi yasaklamışsa rasul onu yasaklamış, Kur’an Allah neyi emretmişse rasul onu emretmiştir.
Ayrıca Kur’anda hadis, Allah sözü için kullanılırken evrilip nebi sözüne dönüştürülmüştür.
Fakat her şekilde söz konusu ayetlerde, bizi Kur’an dışına çıkaran herhangi bir sebep olmadığını açıkça anlayabiliyoruz.
Çok teşekkür ederim sayın mete. Amin inşaallah. Desteğiniz için sağolun..
Hiç kör ile gören sağır ile duyan bir olurmu?
Bildiğinizi Allah’a çağırmak için kullandığınızdan, Rabbimiz sizden razı olur inşallah