ADEM, İLK NEBİ ve İNSANLARIN İLKİ FAKAT İLK BEŞER DEĞİLDİR.

Adem nebinin tek olmadığına ve insanlığın ensest ilişki ile çoğalmadığına dair delillerimi paylaşmak isterim.

Aşağıdaki ayetleri bir bütün olarak okuduğumda, inancımı destekleyen deliller olarak değerlendiriyorum.

                   Ali İmran-59: “Allah katında İsa’nın örneği, Adem’in örneği gibidir. (Allah) onu topraktan yarattı. Sonra ona “Ol!” dedi, o da hemen olmaya başladı. “

Bu ayeti Adem ve İsa nebi için ayrı ayrı okursak, iki farklı anlam oluşacaktır fakat oluşan anlamların doğruluğunu yine Kur’an belirleyecektir. Şöyle ki;

Bu ayeti Adem nebi üzerinden okursak; İsa nebinin, hem annesiz hem babasız olması gerekir. Fakat İsa nebinin annesi varken babasız doğmuştur. Bu bir çelişkidir. Fakat Kur’anda asla çelişki yoktur.

Bu ayeti şimdi İsa nebi üzerinden okuyalım; İsa nebi Adem nebi gibiyse, Adem nebi de İsa nebi gibidir. İsa nebi nasıl ki anneli ama babasız doğmuşsa, Adem nebinin de anneli ama babasız doğmuştur diye düşünebilirim.

Bu ayeti anne üzerinden okumayı tercih etmeyip ayette de geçtiği gibi Ademin topraktan yaratılması üzerinden okursak; Adem topraktan şekillendirilerek yaratılmışsa, İsa’nın da topraktan şekillendirilerek yaratılmış olması lazımdır. Ancak İsa’nın anne rahminden doğduğunu bildiğimiz için, burada toprak vurgusu Adem’in topraktan yaratılmasını değil, insan öncesi beşerin ve sonrasında her bir insanın yaratılışında toprak mayasının olduğuna bir atıf olduğu da düşünebilirim.

Ayeti Adem nebi üzerinden okuduğumuzda ortaya çıkan sonuç Kur’an ile taban tabana zıtken, İsa nebi üzerinden okuduğumuzda çıkan sonuç İsa nebi ile ilgili ayetleri doğrulamaktadır.

Bu ayete farklı bakış, Adem nebi ile ilgili şu zamana kadar Kur’anın belki yanlış anlaşılması belki de israiliyatın tesiriyle Adem nebinin ilk yaratılan olduğu inancının tam aksine yeni bir bilginin gün yüzüne çıkmasına sebep olduğu da görülecektir.

Ayrıca bilinen başka bir yanılgı ise her oluş, Allah’a ait zamanda hemen oluverebilirken, kendi sünneti (yasası) gereği fiziki-kimyevi ve biyolojik kanunlar bir süreci kapsar. Yani bağlı olduğumuz kanunlara göre “Ol” emri, hemen olma değil, “Oluş Sürecini” kapsar.

                Hicr-28-29: “Hani Rabbin meleklere demişti. “Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir “BEŞER” yaratanım.” Onu biçimlendirip ve ona üflediğimde1, hemen ona secde edin!”

Etimoljik olarak beşer; Aramice/Süryanice besrā  “et, et parçası” sözcüğü ile eş kökenli olup; Arapça olarak      ideal ve olabileceğinin en iyi haliyle ortaya çıkıp görünen, görünür olan demektir. Görünen varlığa beşer  görünmeyen varlığa cin derler. İnsan teni de göründüğü için beşera derler.

Burada ilk insan neslinin başlangıcının “yaratılması” ele alınmaktadır. Meleklerin bu ilk defa yaratılacak beşeri tanımıyor  ve bilmiyor olduklarını, herhangi bir itirazları ve soruları olmadığından anlıyoruz. Ayrıca Adem gibi herhangi bir özel isimden de bahsedilmediğini görüyoruz.)

                Secde-7: “O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.

İnsanın elementer kökenine dikkat çeker. Allah beşeri çamurdan yaratmıştır ama insanı, çamurdan yaratmaya başlamıştır. Yani beşerden insana geçecek olan süreç tamamlanmamıştır. Allah insanı yaratmaya çamurdan başlayandır, ifadesi çok seçkin bir ifadedir.

                Secde-8: “Sonra onun neslini dayanıksız bir suyun özünden (meni) yaptı.”

(İnsanın biyolojik kökenine dikkat çekerken, beşer topraktan yaratılmış olsa da, beşerin üremesinin insan üremesiyle aynı şekilde olduğuna işaret eder. Zigottan yaratıldıktan sonraki süreçte doğumla birlikte aslında  insan suretine sahip, nefes alıp verebilen, yiyen içen ve üreyen varlıklardı. Yani can sahibi durumdalardı. Beşerin sureti insan fakat sireti insan olmayandı. )

                İnsan-1:İnsan, henüz anılmaya değer bir şey değil iken, üzerinden uzun bir zaman (dehr) geçmemiş midir?

İnsanın geçmişi 2 bölümden oluşur.

İlk kısmı; anılmaya değer olmayan kısmıdır. Anılmaya değer olmamasının nedeni hala beşer olması ve sorumluluk sahibi olacak donanıma sahip olmayışıdır ve ayete göre bu oldukça uzun bir zaman dilimidir. Bu ayetin beşerin, insan olarak sorumluluk yükleneceği ana kadar yasamış olan tüm beşerleri kapsadığı düşüncesindeyim.

İkinci kısmı ise; anılmaya değer olan kısmıdır.

Beşer ve insan aynı türdür fakat aşağıdaki ayetlerde aynı türün farklı özelliklerinden bahseder. Allah beşeri çamurdan yaratmıştır. Beşer iradesiz ve vahşidir. Kan döken ve fesat çıkarandır. Zekası diğer türlere göre daha fazladır ama ilahi ruhu yoktur.

Şu halde beşer kıyamet gününde sorgudan muaf mı olacaktır diye sorulsa, cevap mutlaka ki muaf olacaklarıdır.

                 İnsan-2: “Gerçek şu ki biz insanı katışık bir nutfeden (zigottan) yarattık. Onu imtihan edeceğiz; (bu yüzden) onu duyar ve görür kıldık.

İnsan, ünsiyet kuran sosyal bir varlıktır. Beşer alt yapıdır. Beşer olmadan, insan olunmaz. Beşere ruh üflendiğinde beşer yanı yok olmaz. Sadece üzerine ruh binası çıkar.

İnsan, beşerin üst rütbesidir.

Beşer, insan olduğunda beşeri niteliklerini geri bırakmamıştır. Çünkü beşeri ihtiyaçlar, bedenin ihtiyaçlarıdır. Yani yiyen, içen, üreyen bir canlıyken insan; üflenen ruh ile  onun üst yapısı olur.

İnsanın üremesi de beşerin üremesi gibiydi ve zigottan yaratılmıştı.

Allah’ın burada, beşer değil de insan demesi, onu muhatap aldığının göstergesidir. Allah’ın insanı imtihan etmesi için, beşere sorumluluk vermesi ve sorumlu tutacağı hususları ona bildirmesi; sorumluluk alması içinse gördüğünü ve duyduğunu anlamlandırıp, seçebilip karar verebilmesi gerekliydi. Nasıl duyar ve görür olacağıysa aşağıdaki ayette belirtilmiştir.

                  Secde-9: “Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona Ruhundan üfledi. Ve sizin için kulaklar, gözler ve fuadlar var etti. Pek az şükrediyorsunuz?”

Ayet insanın manevi kökeni olan üflenen ruhtan bahseder. Ruhun üflenmesiyle Bakara-31. ayetteki bilginin verilmesi ile gerçekleşti ve İnsan-2. ayetteki açıklamamızın gereği, sorumluluk alacağı pozisyona getirildi ve böylece anılmaya değer bir varlık oldu.

                   Bakara-30: “Hani! Bir zamanlar Rabb’in, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife tayin etmekteyim” demişti. Melekler: orada bozgunculuk yapmakta, kan dökmekte olanı mı halife yapacaksın? Oysa biz Seni övgü ile tesbih ediyoruz.” Dediler. Allah: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.

Hicr-28. ayette ilk defa yaratılacak “BEŞER” hakkında bilgisi olmayan ve tanımayan melekler sual etmezken, halife tayin etme hususunda, Mele-i A’la da beşerin o ana kadarki dönemde bozguncu ve kan dökücü özelliklerini artık bildiklerinden Allah’a  yukardaki ayette geçen soruyu soruyorlardı.

Ayrıca bozgunculuk ve kan dökmekle ilgili kullanılan fiillerin zaman kipi; hali hazırda bunları yapan birilerinin varlığına işaret eder. Bu durumda ilk defa yaratmadan değil, zaten var olanların tayin edilmesinden bahseder.

İşte bu bilme zamanına kadar geçen zaman dilimi, İnsan-1. ayette geçen anılmaya değer olmadığı o uzun zaman dilimiydi.

Allah’ın tayin etmekte olduğu halifenin, yeryüzünün büyüklüğü ve genişliği dikkate alındığında sadece 1 kişi değil bir türü işaret ettiği açıktır. Bu tür ise sayıca çok olmalarını gerektirir. 

                Saffat-8: “Onlar Mele-i A’la’yı (büyük meleklerin toplantısını) dinleyemez; her taraftan taşlanırlar.”

Bu ayette geçen Mele-i A‘la ifadesi “yüce topluluk, en yüce meclis, melekler topluluğu” demektir ve kastedilen, meleklerden oluşan bir makamın sakinleridir.

                 Sad-69: “O yüce alemdeki (Mele’i’l-A’la) tartışmalar hakkında benim herhangi bir bilgim yoktu.”

Bu ayetle başlayıp 77. ayete kadar,  Mele-i A’lada, beşerin çamurdan yaratılması ile başlayacak olan sürecin ve devamının konuşulduğu anlatılmaktadır.)

                 Bakara-31: “Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere sundu ve ardından “Haydi, sözünüzde doğruysanız şunların isimlerinden bana haber verin bakalım” dedi.”

                 Bakara-32: “(Melekler): “Sen yücesin; bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur. Yalnızca sen bilensin; doğru hüküm verensin.” demişlerdi.”

                 Bakara-33: “Allah: “Ey Adem! Bunların isimlerini onlara bildir.” dedi. Adem isimleri onlara bildirince, Allah meleklere: “Göklerin ve yerin gaybını Ben bilirim; Ben, sizin açıkladıklarınızı da içinizde gizlediklerinizi de bilirim, dememiş miydim?” dedi.”

                  Bakara-34: “Hani o zaman meleklere: “Adem’e secde edin” demiştik de İblis hariç hepsi secde etmişlerdi. O ise çekindi, kibirlendi ve inkar edenlerden oldu.”

                  Bakara-35: “Biz: “Ey Adem! Sen ve eşin bahçeye (cennet) yerleşin, orada dilediğiniz her şeyden serbestçe yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz” dedik.”

                  Bakara-36: “Ama şeytan o ikisinin ayağını oradan kaydırdı ve içinde bulundukları durumdan çıkarttı. Biz de “Birbirinize düşman olarak oradan inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süreye kadar barınma ve geçinme imkanı var” dedik.”

İblis şeytan ismini aldı, çünkü makamından kovuldu ve Allah’ın kendisine tanıdığı süreyi kullanarak Adem ve eşinin ayağını kaydırdı

                   Araf-11: “Andolsun Biz SİZİ yarattık, sonra SİZİ şekillendirdik sonra da meleklere, “Adem’e secde edin” dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.”

Bu ayet  Ademin tek bir kişi değil, onunla birlikte yaşıyor olanların tamamını kastediyor olduğunu düşünüyorum.

Bakara suresinin 30. ile 35. ayetlerinde Adem tekil iken, bu ayetlerin özeti mahiyetinde olan Araf-11. ayette siz diyerek çoğul ifade kullanılmaktadır. “Sizi .. sizi..” ile başlayan hitap yine birden “..ve Adem’e dedik ki..” şekline dönüşür. Bu Kur’an’ın dil özelliğinin bir örneğidir.

Adeta, “Onlar Kur’an üzerinde derinliğine düşünmüyorlar mı?” ilahi emrinin sebebini ifade eder.

Adem, anılmaya değer olmadan önce, yani Adem olmadan önce, yaşayan bir beşerdi.

Adem tek kişi olmuş ve isimler ona ruh üflenerek öğretilmişse ve sadece tek kişi olan Ademe secde edilmişse eğer, Bakara-35. ayette eşinden de bahsedilmektedir.

Seçilmiş Adem ile birlikte, eşi olarak bilinen Havvanın da, cennet denen bahçeye yerleştirilmesi için beşerlikten sınıf atlaması ve bunun için Havvaya da ruh üflenip insanlığa yükselmesi gerekir.

Eğer eşine de isimler öğretilmediyse eşi hala beşer olarak mı kalmıştır! ki bu izah kabul edilemez. 

Eğer eşine de ruh üflenerek beşerden insanlığa sınıf atladıysa; ruh üfleme sadece Ademe yapılmamış olur ki,  sadece Ademe ruh üflendi iddiası bu durumda Kur’anla çelişir fakat Kur’anda çelişki yoktur.

O halde, ruh üfleme sadece Ademe değil, Ademle birlikte yaşayan topluluğun tamamına yani o anda yaşayan tüm beşerlere yapılmış olmalıdır. Çünkü imtihana tabi olmaları için sorumluluk sahibi olmaları, sorumluluk sahibi olmak için de hepsine ruh üflenmesi gereklidir. Bu durum eşinin de beşer olarak kalmadığının delilidir ve çok mantıklıdır. 

Ayrıca bu ayetteki “siz” ve “sizi” zamirleri gereği, ilk insanların en az 2 kişi olması gerektiği destekleyici gramer bilgisidir.

Araf-11. ayet Bakara-30 ve 35. ayetler arasındaki Adem kıssasının özeti olan bir ayettir.

Bu ayetlerde verilen secde emri ile Hicr-28 ile 37. ayetler arasında anlatılan secde emri, aynı secde emridir.

İddia edildiği gibi iki farklı secde emri yoktur. İddia odur ki, ilk secde emri yaratılmasından dolayı istenmiş ve iblis bunu yapmamış, devamında ilim verildikten sonra 2. kere secde emri verilip iblis 2. kez secde yapmamış olduğu söylenir ki, ilk secdesini yapmayan iblisin makamında kalıp ona 2. kez şans verilmesi mümkün değildir.

Bu durumda tek secde emri vardır. Çünkü Bakara-34. ayette iblisin kafir olduğundan bahsederken hala makamında kalması zaten mümkün değildir ve çoktan makamdan kovulmuş olup, 35. ayette Adem ile eşi cennete yerleşmişken, 36. ayette onların ve tüm inananların ayaklarının kaydırmak maksadından dolayı, iblisin ismi artık şeytan olarak anılmaya başlanmıştır.

                    Ali İmran-33:”Gerçek şu ki Allah; Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçip üstün kıldı”

Alemlere üstün kılmak; kendi çağdaşları olan diğer insanlar üzerinde bir konuma yükseltmek, onlara diğer insanlara ve soylara verilmeyen nebilik gibi görevler yüklemek demektir. Bu ayette hepsinin kendi çağdaşları diğer insanlar arasından seçildiğini görüyoruz. Bu demektir ki, İbrahim soyu ile İmran soyu diğer soyların arasından seçildiği gibi, Adem de, Nuh da diğer ademlerin yani insanların arasından seçilmiş ve üstün kılınmışlardır. Bu da Kur’an’da Adem nebinin, biyolojik ilk insan olmadığının ilahi bir delilidir/kanıtıdır.

Ayrıca Adem’e Bakara-38. ayete göre nebilik cennetten kovulduktan sonra verilecektir. Onun nebi olduğuna dair delil ise yukardaki ayettir.

                    Fatır-11: “Allah sizi (önce) topraktan, sonra da nutfeden (zigottan) yarattı; daha sonra sizi eşler (çiftler) haline getirdi.  Hiçbir dişi, O’nun bilgisi olmadan gebe kalamaz ve doğuramaz…..”

(Bu ayet, ilk insanlardan itibaren yaratılışın en az üç çift halinde gerçekleştiğinin delilidir.)

                    Nebe-78: “Sizi çiftler halinde yarattık.”

(Bu ayet, ilk insanlardan itibaren yaratılışın en az üç çift halinde gerçekleştiğinin delilidir.)

                     Bakara-213:İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak nebileri göndermiştir. Anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmü vermesi için Kitabı bir amaç doğrultusunda indirmiştir. Ancak (kitap) verilenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki kıskançlık nedeniyle (dinde) anlaşmazlığa düşmüşlerdi. (Bunun üzerine) Allah iman edenlere, üzerinde çelişkiye düştükleri gerçeği, buyruğuyla göstermiştir. Allah dileyeni (layık gördüğünü) doğru yola ulaştırır.”

Bir önemli iddia; ruh üflendikten sonra insan mı olduk beşer mi? Sorumlu tutulup imtihana tabi olacak olan insan mıdır beşer mi? olduğudur.

Ayet insan ile başlar ve insanlığın başlangıçta elbetteki sayılarını bilemeyeceğimiz bir popülasyon/topluluk halinde yaşamakta olduğunu açıklar. Rab bir çok ayette bize insan diye hitap eder ve çeşitli sorumluluklar yükler.

Bu ayet; nebilerin (beşerler arasından değil) insanlar arasından  seçilmiş  ve kitapların (beşere değil) insanlara onunla hükmetsin diye indirildiğini şüpheye yer bırakmadan açıklayıp son noktayı koyan bir ayettir.

Özetleyecek olursak;

1-Secde edilmesi emredilen, beşer değil insandır.

2-Beşerlerin ilki Adem değildir. Fakat ilk insanlardan belki ayetler kendi üzerinden açıklandığı için ilk insandır.

3-Ruh üflenmeden önce beşer, ruh üflendikten sonra üst rütbe insanlık söz konusudur ve insanlıkla beraber mesuliyetler başlamıştır.

4-Nebiler insanlar arasından seçilmiştir, beşer arasından değil.

5-Kitaplar insanlar için gönderilmiştir, beşer için değil,

6-O halde Allah’ın anılmaya bile değer bulmadığı ve beşer olarak yaşamış varlık; sorumsuz, bilinçsiz ve imtihana tabi değildir. )

                      Araf-189-190: “O, sizi tek bir candan/aynı cevherden (nefs vahide) yaratan ve kendisiyle huzur bulsun diye eşini de ondan (nefs vahide) var edendir. Eşini sarıp örtünce (onunla birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı) ve onu taşıdı. Yükü ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve salih bir çocuk verirsen elbette biz Sana şükredenlerden olacağız!” (diye dua ettiler). Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı/kusursuz bir çocuk verince de verdiği şeyde O’na ortaklar koşmaya başladılar. Allah, onların ortak koştuğu şeylerden çok yücedir!”

Eğer Nisa-1. ayet  Adem nebi ve eşini kastediyor olsaydı, bu ayetlerin de bizzat onlardan bahsediyor olması gerekirdi ki, bu durumda onlar kafirlerden olmuş olurlardı, oysa bu mümkün değildir.

                     Hicr-10:“Andolsun, Senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.”

Nebi, bozulmuş bir topluma yine kendi içlerinden seçilmiş olarak görevlendirilmesi Kur’ani bir ilkedir. Adem, nebi seçildiğinde bozulmuş bir topluluk olması gerekir.  Adem nebi de, kendi gibi insanlığa yükseltilmiş olan beşerlerin içinden seçilmiştir.

                     Bakara-38: “Onlara şöyle dedik: “Oradan hep birlikte inin! Tarafımdan size bir rehber gelirse, rehberime uyanlarda ne korku olur ne de üzüntü çekerler.”

Adem, cennetten çıkarıldıktan sonra nebi seçilecektir. Bu durumda  Bakara-34. ayette öğretilen isimler, vahiy değildir. Üflenen ruh, onlara sorumluluk yükleyen donanımlar olan akıl, vicdan, irade vb olmalıdır.

Araf-11. ayetin açıklamasını tekrar ederek, Bakara-34. ayette öğretilen isimler sadece Ademe değil onunla birlikte olan en azından eşine de öğretildiği,  yine Bakara-34. ayette ve Araf-11. ayetlerde geçen secde emrinin, Adem ile birlikte en az eşine de verildiği anlaşılır olup; diğer ayetler bir araya getirildiğinde o anda yaşar olan bir çok beşer olup, hepsinin de duyar, görür olup sorumlu tutulabilmesi için hepsine ruh üflenmesi  ve secde emrinin Adem kelimesi üzerinden çoğul olan bir topluluğu işaret ettiğini anlayabiliriz.

Özetle yaratılış ayetlerinde bildirilen ruh kelimesi, Allah’ın beşer forma yüklediği ve sorumluluk sahibi olmasını sağlayarak insan olmasını sağlayan ilahi kaynaklı bilgidir.

Görmek ve işitmek ve basit akıl hayvanlarda da olan bir kabiliyettir.

Özet olarak inandığım sonuç; Adem nebi beşer popülasyonu içinde yaşayan bir beşerdi. İsa nebi gibi babasız anne rahmine düştü ve doğdu. Sonrasında kendisinin şahsında ve tüm topluluğuna ruh üflenerek, hep birlikte sınıf atlayarak sorumluluk sahibi insan oldular.  İnsanların yeryüzünde bir bahçeye yerleştirilmeleri ve iblisin kibri ile şeytanlaşması ve onun hilesine kanmaları ile ceza alarak cennet denen bahçeden sürüldüler. Adem nebi tüm bu ayetler ışığında ne tek beşerdi ne de tek insan. Ve çoğalmaları da ensest ile değil diğer insanlarla evlenerek oldu. 

Çünkü Allah’ın yasaları olan sünneti değişmez.

Şu detayı da sizinle paylaşmam gerektiğine inanıyorum. Yaratılış ayetlerinde beşerin yaratılışında anılan toprak, çamur, balçık gibi nesneler istisnasız belirsiz formda kullanılmıştır. Sanki toprak örneği üzerinden, Allah bildiğimiz maddelere benzeterek anlaşılmasını kolaylaştırmak istemiş olabilir.

Çünkü bildiğimiz toprak, çamur ve balçık kelimeleriyse hep belirli formda kullanılmıştır.

Bu çok önemli bir detaydır.

Sonuna kadar okumuş olursanız, öğrenmek ve öğretmek amaçlı yorum ve sorularınızı beklerim..

Subscribe
Bildir
guest
5 Yorum
En Yeniler
Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
Mehmet Topçu
Mehmet Topçu
13 Mayıs 2024 19:59

Teşekkürler

Şahsuna
Şahsuna
23 Ocak 2023 15:48

Çocukluğumdan beri hiç inanmadım Adem in çocuklarının evlendiğine.
Ve nice yanlış öğretiyi dahi aklederek buldum.
Akletmek bile yeterli bence.
En çokta bir kadının dinimizi Kuran dan öğrenerek açıklaması beni mutlu etti.
Onca bidatçı insan dolu iken..
Tanımak isterim sizi..

Last edited 1 yıl önce by Şahsuna
Orhan Erdoğan
Orhan Erdoğan
5 Kasım 2022 16:42

Selamdan sonra. Değerli kardeşim. Abdesti bozan haller videonuzu izledim. Bunlardan birisi, tuvaletteki büyük, küçük abdest ve yellenmek demektesiniz. Yellenmek sadece tuvalette yapılan bir eylem değil, tuvalet dışında da biyoljik yapının sindirim sisteminde oluşan bir durumudur. Küçük ve büyük abdest eylemi istenerek ve planlanarak yapılan bir eylem iken yellenmek istem dışı gerçekleşir. Bu nedenle abdesti bozan eylemlerden sayılması isabetli değildir.
Selam üzerinize olsun.