Kur’an insan için Eşref-i Mahluk demezken, onun için Ahsen-i Takvim ifadesini kullanmaktadır.
Hüseyin Kemal Gürger hocamdan bu konuda da faydalandım. Çünkü ikna olamadığım bu konuyu en makul şekilde açıklayanlardan biridir.
Eşref-i Mahlukat ifadesine dayanak gösterilen ayet İsra-70. ayettir. Fakat ayet, bu büyük iddianın tam aksine insanın Eşref-i Mahlukat olmadığının delilidir. Çünkü;
İsra-70:” Ant olsun ki insanoğlunu kerem sahibi kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Ve onları temiz şeylerle rızıklandırdık. Onları, YARATTIKLARIMIZIN BİRÇOĞUNA üstün kıldık.”
Derken, yaratılmışların hepsine değil birçoğuna üstün kıldık açıklaması iddiayı tamamen yok eden bir ifadedir.
Bu noktada insan kendine verilen istidatları kullanarak ister alayiilliyine çıkar ister esfelisafiline iner beyanı da ayet ile örtüşmez.
Çünkü İsra-70. ayet; İNSANLARIN KİMİLERİNİ yaratılmışların birçoğu ile değil, İNSAN TÜRÜNÜ yaratılmış DİĞER TÜRLERİN BİRÇOĞU ile mukayese eder.
Şimdi ayetler ile Ahsen-i Takvim ifadesini inceleyelim;
Tin-4: “Yemin olsun Biz, insanı en güzel bir kıvamda yarattık.”
Ahsen ve takvim kelimeleri gelişigüzel seçilmiş iki kelime değildir.
Ahsen, sınırlı maddi dış güzellik için husn ise daha çok akli ve kalbi güzellikler için kullanılır.
Takvim, “düzeltme, doğrultma, kıvamına koyma” demektir.
Kıvam; hemen gerçekleşen değil, zamana yayılan aşamalı bir süreç olduğundan “takvim” kelimesi kullanılmıştır.
Ahsen-i takvim tamlaması da “en güzel şekilde, en uygun kıvamda” gibi fiziki ve potansiyel yetkinliği anlatmaktadır.
Bu ayet grubu için 2 farklı yorum yapılmıştır.
İlki; esfelesafiline kelimesinin toprak olarak yorumlanmasıdır.
Tin-5: ” Sonra onu, esfelesafiline geri döndürdük.”
Birçok meal bu ayete olumsuz anlam yüklemiştir. Peki gerçekten öyle midir?
“Summe” sonra demektir ve zamansal bir süreci yani en güzel potansiyelle yaratılan insanın iman edip salih amel işlemesi için tanınan hayat süresine işaret eder.
Bu zamansal süreç olan hayatın sonunda insan, geldiği yere esfelesafiline yani toprağa geri çevrilir. Buradaki “Redde” kelimesi çok önemli bir seçimdir.
“Redde”, bir şeyin bizzat kendisinin GELDİĞİ YERE GERİ ÇEVRİLMESİ/GERİ DÖNDÜRÜLMESİDİR.
Mutlaka geriye dönüş veya geriye çevrilme söz konusudur.
“Çevirdik” veya “indirdik” mealleri, hatalı meallerdir.
O zaman esfelesafilin, genel olarak algılandığı gibi ruhsal ve manevi anlamda çöküşü anlatan olumsuz bir durum değil, Allah’ın bizler için koyduğu hayırlı bir hüküm olmalıdır.
Esfele genel anlamda daha yükseğin zıddı, çukurun dibi, en derin yeri gibi anlamlara sahiptir.
“Esfelesafiline geri döndürme”; insanın ölüp bedenin KABRE (AŞAĞILARIN AŞAĞISINA) yani toprağa iade olunacağına işarettir.
Sanıldığı gibi esfelesafiline aşağılık, bayağı, rezil manasında olumsuz bir kullanım değil; en altta, zeminde olan yer ve toprak manasındadır.
Özetle İnsanın Elementer Yaratılış Döngüsü olarak;
1-Esfelesafilin (Toprak),
2-İnsanın yaşam süreci,
3-Esfelesafilin (Toprak) düşünülebilir.
Ayetlere bütün olarak bakıldığında;
Tin-4: “Yemin olsun Biz, insanı en güzel bir kıvamda yarattık.”
Tin-5: ” Sonra onu, esfelesafiline (toprağa=kabre) geri döndürdük.”
İnsanların bedenlerinin gömülmesi yaptıklarının da gömülüp yok olacağı manasına gelmez. Bu nedenle;
Tin-6:“Ancak iman edip iyi ve yararlı işler yapanlar için ardı arkası kesilmeyen mükafatlar vardır.”
Tin-7:“Öyleyse sana hesap gününü yalanlatan nedir?”
Ayetteki ed-din, hesap günü anlamına gelir.
Redde fiili, esfelesafilin kelimesinin cehenneme işaret olarak yorumlanmasına engeldir. Esfelesafilin cehennem olarak yorumlanırsa, insan cehennemden geldi oraya döndürdük gibi bir anlam belirir, ki olası değildir.
İkincisi; esfelesafiline kelimesinin beşer sıfatlarını kastetmesidir.
İnsanın beşer hali yani ona ruh üflenmeden önceki hali, Rab tarafından anılmaya değer olmayan dönemidir.
Diğer varlıklardan daha zeki, herhangi bir kural, ahlak ve erdeme sahip olmadığı için de zekası ile diğer varlıklara göre daha vahşi olduğu dönemidir.
Esfelesafilin, işte beşerin bu en düşük seviye, sorumsuzluk ve tutarsızlığın dibi, hayvanların bile yapmadığı vahşilik, her türlü ahlaksızlık ve fenalıklar vb olarak yorumlanırsa, bu çok doğru bir bakış olur fakat Rabbin insanları bu hale döndürme eyleminin faili olduğu ilk göze batacak olandır.
Fakat Allah’ın, insanlara hür iradeleri ve ısrarlı seçimleriyle istediği yolu seçmelerine müsade ettiğini; doğru yol dileyeni doğru yolda, aksi yollara sapmak dileyeni sapıklık içinde bıraktığını ayrıca;
Nisa-79. ayette; her hayrın Allah’tan, her şerrin de kişinin kendi elinden kaynaklandığı açıklamasını hatırlayarak yorumlamak doğru olacaktır.
Çünkü, HAYRIN SAHİBİ OLAN ALLAH’IN en güzel kıvamda yarattım dediği insanı,mevcut meallerde bahsedildiği üzere SEBEPSİZ aşağıların aşağısına NEDEN indirdiğine hiçbir zaman anlam verememiştim.
Hüseyin Kemal Gürger hocanın tefsirlerini önemli buluyorum. Farklı bir bakış açısı var. Kur’an anlaşılmak üzere indi ise anlayabileceğimiz, anlamamız gereken ve dünyaya bakan bir anlamı mutlaka vardır der, mealen.
Yararlandığınız kaynağı belirtseydiniz keşke.